Buradaki çoğu kadın gibi kendi rızam olduğuna inandırılarak kapatıldım.
11 yaşındaydım.
O yaşa kadar kademeli olarak kapatıldığım için bu benim için çok da zor bir karar değildi. Hâlihazırda kısakollu tişört bile giyemiyordum ve doğduğumdan beri de buna hazırlanmıştım. Bana “Ergenliğe girdikten sonra başını kapatmalısın yoksa erkekler etkilenebilir ve bu yüzden cehenneme gidersin” denmişti.
Hangi tanrı bir pedofili etkilenmesin diye 11 yaşındaki bir çocuğun saçlarını örtmesini emreder, onu yakmakla tehdit eder? Çocukluğum kapandığım gün bitmişti.
Sokaktan ve oyunlardan uzaklaşmaya başladım. Çünkü bir kız çocuğu ağırbaşlı olmalıydı. Zaten kıyafetlerim hareketlerimi aşırı kısıtlıyordu. Bunu da kabul ettim, anne-babama gerçekten güveniyordum. Yine de kendi ruhum ağır basıyordu, asla istedikleri gibi kapanamadım. Bu yüzden sürekli onların baskılarına maruz kaldım. “Açılacaksan söyle de ona göre davranalım” diyorlardı. Tabii ona göre davranacaklarından değildi sadece açılmak kadar utanç verici bir şeyi yapacak kadar alçaldığımı ima ediyorlardı. Büyüdükçe bazı şeyleri daha çok düşünmeye ve daha iyi anlamaya başladım. Dini öğrendikçe dinden uzaklaştım. Uzaklaşmamak için çok çaba gösterdim çünkü dinsiz olup ailemi üzmek istememiştim. Sonuçta sorgulayan kısmım kazandı, agnostik oldum. Başörtülüyüm ve agnostiğim. Yine de bu konu üzerinde fazla konuşmuyorum. Yani arkadaşlarım başörtüsünü isteyerek taşımadığımı biliyorlar ama bundan çok da şikayetçi görünmüyorum. Çünkü anlattıkça daha fazla baskı altında hissediyorum. Anlattıkça taşıdığım yük ağırlaşıyor, ben de başörtüm yokmuş gibi davranıyorum.
Yeni tanıştığım her erkek bana mesafeli yaklaşıyor ama tanıdıktan sonra samimiyetlerini gösteriyorlar. Göründüğüm gibi değilim. Beni ilk kez görenler benden çekiniyorlar. Herkese yeniden ve yeniden göründüğüm gibi olmadığımı açıklamak zorunda kalıyorum. Aynı süreçlerden geçen arkadaşlarım tek tek başörtülerini çıkarıyorlar. Onları kıskanıyorum ama kimseye anlatmıyorum. Çünkü bunları kendi sesimden bile duymak bana çok ağır geliyor. Saçlarımı çok seviyorum ama ailemi kaybetmekten korktuğum için onları saklamak zorundayım. Giydiğim hiçbir şeyi beğenmiyorum. Tişörtümün kolu biraz daha kısa olduğunda, şalımı biraz daha geriden örttüğümde mutlu oluyorum. Bunları anlatırken utanıyorum. Anne-babamı çok seviyorum, kötü insanlar değiller. Sadece onlar da baskı görmüşler ve beni cehennemden korumaya çalışıyorlar. Yine de bu suçsuz oldukları anlamına gelmiyor.
Bir dine inanıyor olmak, o kişilere diğer insanlara baskı yapma hakkı vermiyor.
Seneye üniversite için başka bir şehre gideceğim. Bir şekilde aileme sırt dönüp açıldığımı söyleyeceğim. Çok üzülecekler ama kimseyi zorla kendi cennetinize götüremezsiniz.
Kimsenin sizi zorla kendi cennetine götürmesine izin vermeyin güzel kadınlar. Saçlarınızı savurun ve özgür olduğunuz her yeri kendi cennetiniz yapın.
(Görsel: Do Duy Tuan)
“Kimsenin sizi zorla kendi cennetine götürmesine izin vermeyin.” için bir yanıt
Bahtin acik olsun kizim.