İçselleştiremediğiniz bir şeye ne olursa olsun alışamazsınız.

Mücadeleyi kaybedenleri de yazıyor musunuz bilmiyorum ama ben bugün kaybettim.

İsmim de bana ait değil, yaşadığım hayat da, göründüğüm şekil de… Bana ait olmayan bir karakter içinde sıkışıp kaldım.

Hikayeme geçmek gerekirse; şu an 22 yaşındayım ve üniversite okuyorum. 16-17’li yaşlarda tamamen başımı örtmüştüm her yerde ve bunu yapmamın tek sebebi 13 yaşlarındayken başlayan teşvik ve özendirme adı altındaki baskılardı. Düğünlere, akrabalara kapalı olarak götürülüyordum, liseye giderken başımı örtmemi rica etmişlerdi(!) ama o dönem okulda takılması yasak olduğu için ve okul beş dakikalık mesafede olduğu için hep bunun ardına sığındım ve örtmedim. Sonunda lise sonda serbestlik gelince ve çevredeki seslere, kendilerince söyledikleri sonu gelmez tavsiye veya ısrarlara dayanamayıp onları susturmak icin başımı örttüm.

İlk günümü de hatırlıyorum; kalbimde koca bir boşluk vardı. Çevredekiler, herkes tebrik etti beni, ilk haftalarda gururum da okşandı (O yaşlarda onay almak genc biri için mutluluk verici bir şey). Ama bir ay geçmeden ne yaptım ben, dedim. Yine de çevremden tepki alırım korkusuyla alışmaya çalıştım. İçselleştiremediğiniz bir şeye ne olursa olsun alışamazsınız, her geçen gün ağırlaştı yüküm ama umursamadım, dikkate almadım içimden gelen sesleri ve sonunda kendime sahte bir karakter oluşturdum.
Mutsuzdum ama aksi şekilde davranıyordum.

Her gün özgüvenim yavaş yavaş kaydı ellerimden, samimiyet benim için en değerli şeydi, sorsalar öyle derdim, ama ben ikiyüzlüydüm.

Tam bir yıl önce patladı içimdeki bastırılmış her şey; major depresyona yakalanmıştım ve intiharın eşiğindeydim. Kimse görmedi beni, kimse halimden de anlamadı, bir Rabb’im bir ben vardım. Sonunda gördüm ki insanın sesini duyan sadece Rabb’i. Gittim ve tedavi oldum onu da kimse bilmedi, kendi başıma savaştım, yalnız yürüdüm, sonra anladım ki insanları memnun etmenin bir sonu yok. Siz onlara ne kadar değer verirseniz onlar o kadar sırt dönüyor, ama yaptığınız bir hatada hepsi elindeki taşları size atmak için hazır bekliyor.

Örtünmem de böyle oldu, bir süre sonra uzun tunik de pardösü de giysem eksik ve yanlış olduğum söylendi. Saçlarımın uzun olmasını severim, yalnız saçlarımı toparlamama (bu ekstra parçalı boneler varmış) rağmen bir bellilik oluyordu ve bu yüzden (hadislere dayanarak) cennet kokusu duyamayacağımı söyleyip kafama vurarak “Bu saçları ya ört ya da kısa kes, biz öyle yapıyoruz, senin giyiminin hiçbir yanı doğru değil, pardesü bile bak omzuna sırtına oturuyor, o halde seni ancak çarşaf kurtarır” dediler.

Aşağılanıyordum, örtüm elbisem beğenilmiyordu ve sözlü ve fiziksel tacize uğruyordum. Tedavimden sonra artık insanları mutlu etmeyle, memnun edip susturmayla girdiğim bir yolculuğu istemiyordum. Kur’an’da “Vay o gösteriş için namaz kılanlara ki …” diye bir ayet var, benim yaptığım samimiyetsizliğim tam da buydu.

Araştırıp, Allah’a sığınıp başörtümü çıkarmaya karar verdim. Bu durumu aileme anlattım ve bana öyle bir tepki gösterdiler ki, öyle bir incittiler ki kalbim paramparça oldu. Hakaretlere uğradım, aşağılandım ve erkek arkadaşım varmış da aklımı çeliyormuş gibi onu da (var olmayan kişi ama anlatamadım) beni de perişan edeceklerini söylediler. Yine direndim, kararım kesindi, ama sonunda eğer böyle bir şey yaparsam bunun hıncının benden değil annemden çıkacağını, onun da cezalandırılacağı söylendi. İşte burada pes ettim, ona benden dolayı bir zarar gelmesi beni öldürecek bir şeydi.

Yine de ben bugün tam olarak vazgeçmedim, mesleğimi elime alınca ve bulunduğum şehirden ya da olursa ülkemden gidince geri dönmeyeceğim, onları delicesine sevsem de özlesem de dönmeyeceğim. Kendilerine götürdüğüm düşüncem onlara uymadı diye bana her zaman onlara ihanet eden, burunlarından getiren biriymişim gibi davrandılar. (Onları memnun etmek için çok fedakarlık yaptım, istemesem de her şeyde onlara uydum.) “Asıl ben”i kabul etmediler, bugün ben kaybettim ve onlar farkında da olmasalar beni kaybettiler. Yine de Rabbim’e inancım tam, beni bilen anlayan bir tek o var ve ben bugün ona sığınıyorum ama ailem de inşallah bu yüzden ahirette bir azap görmezler.

(Rabb-Allah kelimelerini büyük yazmaya çalıştım ama ben beceremedim telefondan, bu işlerden hiç anlamam ilk defa böyle bir şey yazıyorum)

 

**Yazıyla beraber paylaştığımız görselin kime ait olduğunu bulamadık. Biliyorsanız kaynağıyla beraber yorum bırakabilirsiniz.

“İçselleştiremediğiniz bir şeye ne olursa olsun alışamazsınız.” için 8 yanıt

  1. Mücadeleyi kaybettiğini nasıl yazarsın? Bu kadar kadın beraber yürümek için buradayız. Devam edecek, sesimizi yükselticez. Lütfen dik dur. Daha yeni başlıyor. Yanındayız.

  2. Bunları buraya yazdığım gün hayatımın en kötü günlerinden biri olmuştu.Kalbimde ve aklımda pes etmemiş olsamda çevrem karşısında dik duramadım . Fikrimi sunduğum herkes her yandan saldırdı ama yine de vazgeçmeyeceğim sadece bir süre sabredeceğim .Hikayemi okuyup bana cevap vermenizin bana hissettirdiklerini size anlatamam ama çok teşekkür ederim..

  3. Canım benim, insanın “tamam artık pes ediyorum, dayanacak gücüm kalmadı, kaybettim” dediği anda yeni kapılar açılıyor hayatında. Bak biz senin yanındayız. Başkaları üzmüş sen bari üzme o güzel yüreğini. Öpüyorum güzel kalbinden..

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir