Neden erkek özgürken ben hava sıcak da olsa her yerimi örtecek kadar büyük bir yüke mahkum bırakılmıştım?

Dine yönelimim çok küçük yaşta kendiliğinden başladı. Modern bir ailem var ve özellikle de babam insan sevgisiyle dolu, sorgulayan, zeki bir adam. O yüzden asla ailemden herhangi bir dini baskı görmedim. 7 yaşımdan itibaren kendi isteğimle Kuran kursuna başladım. 5 yıl boyunca devam ettim. Hocalar güzel okuduğum için beni çok severdi. Ancak oradakilerin diğer insanlara sürekli iftirada bulunması ve Müslüman olmayan diğer insanlara karşı nefretleri benim içimdeki insan ve Allah sevgisine ters düşünce kursu bıraktım ve açıkçası dine karşı soğudum.

Dine karşı soğumamda en önemli etkenlerden biri de başörtüsüydü. Saçımın bir teli bile görünse cehenneme gideceğim söylendi. Bu bana çok ters geldi. Neden benim yaradanım, her şeyden çok sevdiğim Rabbim, beni erkekten zayıf, aciz, hakir görmüştü?

Neden erkek özgürken ben hava sıcak da olsa her yerimi örtecek kadar büyük bir yüke mahkum bırakılmıştım?

Halbuki ben ruhsal olarak erkekle kendimi eşit görmüştüm, hatta bir kere annem erkeklerin daha zeki olduğunu söylediği için hırslanıp tüm erkekleri geçerek okul birincisi olmuştum. Bunun sebebini Kuran hocasına sorduğumda “Allah’ın emrini sorgulayamazsın, mantık arayamazsın, düşünemezsin” demişti. “Ama neden? Allah akıl vermiş” dediğim zaman söylediğinde diretmişti. Bir yerden de erkeklerden korunmak için buna zorunlu olduğumuzu duydum. Bu mantık da sanki erkeğin tecavüz etmeye hakkı var da korunmak amaçlı bize çok şey düşüyormuş gibiydi. Bu düşüncenin de kadın erkek eşitliğine çok ters düştüğünü düşünüyorum. Açıkçası o dönemler bu kadar başörtülü yoktu. Hatta ben genç başörtülü ve çarşaflı kadın hiç görmemiştim bile. Belki de vardı, evden çıkmıyorlardı bilemiyorum. Sonra iş yerleri türbanlı tercih ettikçe aile baskısı çekip dışarıda başörtüsünü çıkaran arkadaşlarım bile örtünmeye başladı. Bildiğim çoğu, Allah affetsin, iş güç sahibi oldu, ihya oldu. Şimdi benim anlamadığım nokta; bir insan yaradanının onu diğer cinsiyetle eşit görmediğini, korunması gerektiği kadar aciz olduğunu ve erkeklerin uçkurunun sorumluluğunu alıp çok ciddi bir yük olan başörtüsünü zorunlu kıldığını düşünüp örtünüyorsa, yaradanını ne kadar seviyor olabilir ki? Sonuçta başörtüsü ve o giydikleri manto gibi şey hem harekete engel, hem günde saatlerce vakit harcıyorlar, hem de ekstra bir sürü para harcamak zorunda kalıyorlar, hem pek çok başka şeye engel. Mesela yüzücü olamazlar ki yüzme çok önemli bir spor, dans edemezler, yazın o şekilde dolaşmak çok zor. Her şekilde kadının omuzlarına çok ciddi yük. Saç dökülmesine sebep oluyor. Ayrıca D vitamini eksikliğinden erken yaşta osteoporoza sebep oluyor. Ama kadın olduğumuz için bunları çekmek mi zorundayız? Gerçekten her şeyden büyük yüce Rabbimiz kadınlara böyle bir şey yüklemiş olabilir mi? Üstelik Kuran’ın yorumunda aslında saç örtmeyle ilgili hiçbir şey yokken. İslam alimi erkekler böyle istemiş, böyle gelmiş böyle gidiyor. Kimse de Hz. Hatice bile tüccarmış, patronmuş, şimdi ne oldu da Arabistan’da kadınlar dışarı bile çıkamaz olmuş diye sorgulanmıyor.

Şimdi anlıyorum ki din denilen şey insan, dünya, yaradan sevgisi ve hizmeti değil; toplum dışı kalma korkusu. Sonuçta başörtüsü dini ruhani bir kural olmasa da -sonuçta ruhun saçları yok, din de ruhani bir şey- bu toplumun, bu Müslüman toplumun bir kuralı ve insanlar farklı olmaktan ya da cehenneme gitmekten korkuyorlar, ne yaparlarsa bunun için yapıyorlar. Allah sevgisi yok ama Allah korkusu var. Vicdan değil anlatılan, Allah’ın korkusu. Hissedilen Allah’ın korkusu değil diğer insanların anlattığı Allah’ın korkusu.

(Görsel: Roberto Cigna)

“Neden erkek özgürken ben hava sıcak da olsa her yerimi örtecek kadar büyük bir yüke mahkum bırakılmıştım?” için 3 yanıt

  1. Senin gibi düşünüyorum bende . Aslında insanlar dini yaşıyoruz diye (kur-an’ı kerim’e ters düşecek şekilde) toplum ve zamanın uydurduğu gelenekleri yaşıyorlar ve farkında değiller . Hadistir peygamber sözüdür diye Tevrat ve İncil öğretilerine inanıyorlar. Dine o kadar batıl karışmışki bugün asıl olanı ondan ayırt edemiyoruz ne yazıkki .

  2. müslümanlara gerçekten islam ile ilgili bir şey söylediğimizde ve bunu rahatsız edici bulduklarında ” hayır, gerçek islam bu değil” derler. hayır bu senin bildiğin islam olmayabilir ama gerçek islam tam da bu. başörtüsü ve din belasından kurtulduktan sonra atatürkün nasıl bir deha olduğunu şu anda limitli de olsa sahip olduğumuz özgürlüğü ona ve dava arkadaşlarına borçlu olduğumuzu her geçen gün daha iyi anlıyorum.

  3. Kur’an’ın ilk emri oku olduğu halde islamı bir akıl dini değil bir nakil dini olarak göstermeleri ve ayetlerle değil de hadisler ile dini şekillendirmeye çalışmaları,(ki hadislerin ne kadarının sahi olduğu bile tartısılırken) kadını bütün kötülüklerin ana’sı olarak göstermeye çalışmaları, oralarından buralarından uydurdukları fetvalarla ve hadislerle kadını eksik göstermeleri, cehennemlik olarak dillendirmeleri belli sınırlar içinde yaşaması gereken biri olarak karsımıza çıkarmıştır. örtünmeyi bile sekillendirmişler, kur’anda olmadıgı halde bukraya, karacarsafa, basörtüsünün altına sokarak onu erkek egemenliğindeki tabiri caizse bir bir metaya dönüştürmüştür.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir