Ben zorla kapanmadım. Babam çok hoşgörülü ve yardımsever bir insan. Çanakkaleliyiz ve bizim ailedeki İslam anlayışı Anadolu’dakinden çok farklıydı. Ben asla dışarı çıktığım saate, gittiğim yerlere, konuştuğum erkeklere, izlediğim dizilere karışılan bir ortamda yetişmedim. Sevdiğim çocukları babama anlatırım ben. Erkek kardeşime de anlatırım. Abim olsa ona da anlatırdım. Erkek kardeşimin döktüğü suyu koşup benim silmem gerektiğini hiçbir zaman hissettirmediler bana. Bana hiçbir zaman “Sen kadınsın kendini erkeklerle bir mi tutuyorsun?” demediler. Ben ailemin Müslüman olduğunu biliyordum ve onlardaki bu insancıllığın İslam’dan kaynaklandığını düşünmüştüm. Kendimize muhafazakâr diyorduk ve “Muhafazakârlık böyle iyi bir şey herhalde.” diye düşünmüştüm. Aslında ailemin hoşgörüsü İslam’dan gelmiyormuş. Aslında ‘Kadın tek başına şehir dışına çıkamaz’ diyenler İslam’a daha uygun yaşıyormuş. Bunu 20 yaşında anlayabildim. İslam hoşgörü dini değilmiş.
Kapandığımda 17 yaşındaydım ve lisede senenin ortasında kapanmıştım. Kapanacağımı sadece sınıfımdan 3 kişiye söylemiştim ve gelecek yorumları umursamıyordum. Aslında şimdi açılmayı düşünürken de hala aynı düşünce yapısındayım.
Ben hep dayıma özendirildim ve onu rol model olarak gördüm. Onun aldığı mizah dergilerini aldım, onun gibi bilgisayar programları öğrendim, onun gibi portre çizmek beni mutlu ediyordu ancak dayım ailenin üniversite bitirmiş tek kişisi olarak ateist. Ben kapandıktan sonra dayım çalışma odasındaki fotoğrafımı kaldırdı. 3 yaşından beri fotoğrafım orada duruyordu ve kızı doğmasına rağmen onu kaldırmamıştı. Dayım benim vatana millete hayırlı bir insan olmak yerine “kapanmayı” tercih etmeme çok üzülmüştü.
Kapanma biçimim de aşırıydı; yüzük, parlak şeyler takmıyordum ve sadece siyah bol giyiniyordum. İslam’a uygun yaşanırsa gerçek mutluluğun bulunacağını düşünüyordum. Şimdi bütün kızların kapalı olduğu (kapalı olmak şart), boğaza nazır yalı gibi bir öğrenci evinde kalıyorum. Kızlar çok uyumlu ve güzel insanlar ancak ailelerinden kaçabildikleri için mutlu olduklarını söylüyorlar. Aileleri onları bu sisteme dâhil etmiş ve anlaşılan burada aile evinden daha özgür hissediyorlar. Ben bu evde kendimi özgür hissedemiyorum. Eğer açılırsam evden atılacağımı biliyorum ve yeni ev bulma sıkıntısı çekeceğim ama günlerdir bunu düşünmekten ödevlerimi yapamaz hale geldim.
Eskiden olduğum insanı yok etmiştim ve şimdi 20 yaşındayım, eski fotoğraflarıma bakıp eski karakterimi hatırlamaya çalışıyorum. Eskiden dinlediğim şarkıları dinleyip, eski hislerimi geri getirmeye çalışıyorum ama bu çok zor çünkü ben kendimi yok ettim. Açılmayı düşünüyorum, bunun asıl sebebi başörtüsünün bana sıkıntı vermesi veya “çok zor” olması değil. Benim hoşuma giden şey zaten çok zor olsa da beni tatmin eden bir yaşam biçimi sunmasıydı. Askeriyenin ve asker olmanın; zor olmasına karşın, insanı sigorta memurluğu yapmaktan daha çok duygusal olarak tatmin etmesi gibi. Asıl sorun saçlarımı savuramamam veya sevdiğim insanla parkta dolaşırken kendimi azılı suçlu gibi hissetmem değil. Sorun artık ayetlerin beni eskisi kadar tatmin etmemesi. Ben aileye saygı, anneye babaya hürmet, evlenmeden cinsel ilişki yaşamamak gerektiği, orucun faydalı bir şey olduğu ve aşırı açık giyinmenin faydasından çok zararı olduğunu ve üstümde bir baskı olmamasına rağmen beni sıkıntıya soktuğunu biliyorum ve açık olduğum dönemlerde de böyle inanmıştım. Benim sorunum bu fikirlerin dayanak noktasının bir insana inzivadayken duyulan sesler olması ve bu kadar aşırı uçlarda yorumlanabilecek iddialar içermesi. Bunların yüce bir varlıktan geldiğine artık inanamıyorum.
İman eden bir insan olarak göremiyorum kendimi çünkü “emin” değilim. Muallaktayım. Gerçekten bütün insanlarda inanma ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Kendimizden başka bir gözlemci olmasına ihtiyaç duyuyoruz evrende. “Dünyada tek başına kalan insan için ahlaktan söz edilebilir mi?” tartışmasının bence her şeyi bilen, gözetleyen, yargılayacak olan bir yaratıcının olup olmamasıyla bir ilgisi var. Evren bizim tarafımızdan gözlemlenmek istiyor ama biz de evren tarafından gözlemlenmek istiyoruz. Evrende bir bilinç olduğunu ve evrenin bizi “bildiğini“ düşünmek istiyoruz. Eğer bir yaratıcı yoksa dünyada tek başımıza kalmış hissedeceğimizi ve ahlaklı olmaya gerek olmayacağını düşünüyoruz. Allah’a inanma isteğini, kendini dizginleme isteği olarak gördüğümüz için inanmamak bizi korkutuyor. Şimdi korkmuş durumdayım.
Açılacağımı aileme, kardeşime, arkadaşlarıma söyledim. Beni destekleyeceklerini söylediler.
Buradaki yazıları okuyunca ailemin değerini daha iyi anladım. Korkuyorum ama toplumdan korkmuyorum, kimsenin tepkisinden korkmuyorum. Ben dünyayı, kendimi yeniden tanımlamam gerekeceği için korkuyorum. Kendime kurduğum küçücük baloncuk patladığı için korkuyorum.
(Görsel: Alexandra Dvornikova)
“Eski fotoğraflarıma bakıp eski karakterimi hatırlamaya çalışıyorum.” için 6 yanıt
ne kadar şanslısın..
Evet, gerçekten çok şanslısın çünkü seküler bir bölgede doğup büyümüşsün. Anadolu bataklığındaki kadar zorlanmazsın. Öncelikle belirtmek isterim ki kendini geliştirdiğin ve ”boş” bir insan olmadığın kurduğun cümlelerin anlamlı olmasından belli oluyor. Seni iyi anlıyorum. Ben de inancımı kaybettiğimde zorlanmıştım. Nasıl inandığım şeyler yanlış çıkabilir diye. Ama 6 yıldır deistim ve 6 yıldır evreni, insanları, toplumu, bilimi her şeyi daha iyi anlayıp yorumlayabiliyorum. Çünkü biz düşüncelerimizden ayrı yapamayız. Kendimizden ayrı yorum yapamayız. Demek istediğim eğer sen x dinine inanıyorsan evreni x dinine göre yorumlarsın. Örneğin allah ne güzel yaratmış dersin ve evrendeki kusurları görmezsin. Bunu onlarca insanda gördüm. Hiçbir zaman dinin etkisinden kurtulamıyorlar ve evreni anlayamıyorlar. Olayları özgürce yorumlayamıyorlar. İnanıyorum ki sen bunu yapabilecek güçtesin.
“anadolu bataklığı”, “boş insan” “inancımı kaybettiğimden beri evreni, insanları, toplumu, bilimi her şeyi daha iyi anlayıp yorumlayabiliyorum” , “Olayları özgürce yorumlayamıyorlar”. yazdığın şeylerin tamamı önyargı içeriyor. inanan insanları ayrıştırıp, onlar anlayamaz, deistler anlar, inananların düşünceleri şöyle böyle diye ahkam kesiyosun. bu tutumun öyle çirkin ki; üstüne üstlük özgürlük mücadelesiyle alakası bile yok. özgürlük demek dinsizlik demek değildir, inansan da inanmasan da kabul görmek ve eşit haklara sahip olmaktır özgürlük. sen insanları ayrıştırarak ve güya ” doğru yolu” göstermeye çalışarak önce etiketleyip, sonra kendi inandığına inandırmaya çalışıyorsun.
pek çok yorumunda belirtmişsin erkek olduğunu, evet sen klasik bir erkeksin, karşıdakini değiştirmek o kişinin giyim kuşam ve yaşam özgürlüğünden daha önemli senin için, hatta başörtüsünü çıkarmak senin doğru bulduğun yola geçişin bir parçası, sana göre dinsiz olmak “doğru yolu bulmak için” ilk adım zaten, bir nevi başlangıç.
kadınları inandıklarıyla ve inanmadıklarıyla kabul etmek yerine inanan insanları onlar anlayamıyor diye aşağılamak daha doğru senin için, pek çok dinci erkekle aynı davranış tutumunu sergilediğin ise bariz şekilde ortada. durumu anlayamamışsın ve aynı baskıyı farklı koldan sürdürüyorsun yazdıklarınla
ben sadece burada durmadan “sorgula” diye bu sitedeki onlarca yazının altına yorum yazan birinin kadınlara destek olduğunu zannederken onları kalıba sokmaya çalışan, onları oldukları gibi kabul etmeyen başka bir insan olmasının ironikliğini anlatmak istiyorum.
Bana göre fikirlerinin yeri kadınların üzerindeki din baskısının aynası olması için kurulan bir site değil, deist facebook sayfaları ve bloglar, orada istediğin kadar inançlı insanların daha az anladığından kendi görüşünün de daha üstün olduğundan bahsedebilirsin, bu sitenin olayını anlayamadığın gayet açık.
Dediklerinize katılmıyorum. Kimse görüşünden, inancından ve kişiliğinden sıyrılıp da bağımsız olamaz. Bir dindar her zaman ”bu Allah’ın işidir” diyecektir. Ötesi sorgulamaya yani günaha giriyor onlara göre. İçlerinden ve coğrafyalarından geldiğim kişileri bırakın sizden iyi tanıyabileyim. Ve madem yorumları okuyorsunuz, dini inancını kaybetmiş veya dini sorguladığını belirten kişilere bu tür şeyler yazdığımı görürsünüz. Ben beslendiğim kaynakları paylaşıyorum. Dine bağlı olduğunu bildiren bir kişinin mektubunun altına dine karşı bir şey yazdığımı gösterebilir misiniz? Eğer varsa ki hatırlamıyorum ve ilke olarak onaylamadığım bir şey, eğer bulursanız özür dileyeceğim.
Teşekkür ederim. Bunu önceden yazmıştım ve yazdıktan 1 hafta sonra açıldım, o zamanlar muallaktaydım şimdi kesin olarak inanmıyorum. 2 ay geçmiş olabilir. Boşluğa düşmekten çok korkmuştum ama şimdi daha sağlam bir yerde durduğumu hissediyorum. Daha kendimden eminim ve yaşamaya istekliyim. Din gerçekten insanın afyonuymuş.
Kutlarım sizi tekrardan.