‘Bir çekin şeklimizden elinizi ya hu!’ diye bağırmak geliyor içimden.

Nasıl bir giriş yapılır bilmiyorum… 14 yaşında kapandım. Zaten olması gerekir ya hani, benden büyük ablalarım kapalı, heves edersin. Sen kendi isteğinle yapmışsın gibi bir algı. İmam Hatip lisesine gönderildim, kapanacaktım elbette! İmam Hatip öncesi gitar çalan, anarşist ruhlu, kafası kırmızı bir kızdım. O kadar kesin bir dönüş yaptım ki dengem şaştı. Babam ilk başta karşı çıktı ama anneme göre babam bilgisiz, cahildi. Din konusunda onun söylediğinin aksini yapmak zorunda değildim, Allah buna izin vermişti. Her neyse, kapandık o da alıştı. Üniversiteye gittim, geldim, çalışmaya başladım. Üniversiteden tanıştığım biriyle evlendim. Ne yalan söyleyeyim, bu süreye kadar özgüven eksikliği dışında başörtülü olmamak gibi bir ihtimali düşünmedim bile. Daha sonra daha çok araştırdım. Ben hala tesettürün bir ayet olduğuna, öyle bir emir olduğuna inanıyorum. Bir hadis gördüm giyinik çıplaklık diye… Ya hu bu aynı benim? Ee gitti sevap pointlerim. Düşündüm; örtünmek, gizlenmek bu değildi zaten. Tabii bunun yanında birçok konu var. Siyasi bir etiket olmak, düşünce yapıştırılması, karakter hükmü… Zor bir iş başörtülü olmak. Hele ki bu kadar şekilci bir toplumda fazlasıyla zor. Volkan Konak’ın da dediği gibi kadın olmak zor zanaat. Bir de bunun yanında başörtülüyseniz, yobaz çevreniz varsa yandınız. Kapansan ayrı alkış tutan, hor gören; açılsan ayrı alkış tutan, hor gören. “Bir çekin şeklimizden elinizi ya hu.” diye bağırmak geliyor içimden. İnsanların dini açıdan namaz, zina umurunda değil ama açıksan ya da hele ki açıldıysan yandın arkadaşım. Kaçacak yer ara bakışlardan. Erkeklerin tesettürüne, göz kapağı olsun kıyafet olsun kimse tek bir kelime etmiyor! Bu kitap tek bize indi de bizim mi haberimiz yok? Neyse görüş açısından çıkıp, sizleri de daha fazla sıkmak istemiyorum. Ben 2 sene bir girdapta debelendim durdum. Kulaç ata ata hep aynı yerdeydim. Eşim mutlu olmam konusunda destekledi sağ olsun. Açıldım bir gün. Zaten yakın çevrem biliyordu böyle bir şeyin her an olabileceğini. Ama bir de ne göreyim! Annem, ablalarım sanki kardeşimin kocasıyla kaçmışım, elimde çocuk gelmişim gibi itelediler, küstüler. Ben yine de alttan aldım. Herkesin aynı düşünmesini bekleyemezdim. Bu, ”Benim kabım yuvarlak, kaldırın köşelileri, herkes benim kabımdan yiyecek!” demek olurdu. Aileme aşırı düşkünüm, asla annemin bir dediğini iki etmedim. Bunu yapmak benim için çok zordu. Onlar üzüldükçe dibe vurdum, hayatım karardı. Sonra dedim ki dur bir! Onlar istiyor diye bunu yapamazsın. Nitekim hala direniyorum. Hala beni açık kabul etmiyor yanına. Yanına gitmemek gibi bir ihtimal zaten yok. Aşırı bağlılık sorunsalı. Ailemin bir kısmı hala bilmiyorlar. Tepkileri ne olur bilemiyorum. Ama insanlardan nefret ettim biliyor musunuz? Tekrar sever miyim herkesi bilmiyorum. Bakışlardan, imalardan nefret ettim. Her iki türlü nefret ediyordum. İyi insan olun, dedikodu yapmayın. Dindarsanız yapmayanı, yapamayanı yargılamayın, bu sizin işiniz değil. Bu kadar nefret dolu kutuplarla bu ülkede tekrar nasıl mutlu yaşanır bilemiyorum. Başkaları var ve onlarla yaşamak zorundayız. Başka düşüncelerde nefes almak zorundayız. Ne var bunu kabul etmekte? En nihayetinde fıtrat meselesi, kültür meselesi. Başörtülüler de var ve onlar da iyi insanlar, okuyan düşünen insanlar olabilirler. Açıklar da her zaman daha aydın, daha hoşgörülü olmayabilir. Bu hayatı ezbere yaşayan küçük kafalardan nefret ediyorum. Elinde etiketle gezen insanlardan nefret ediyorum. Okuyun biraz, ne okursanız okuyun. Kendi dininizi okuyun. Kişisel gelişim okuyun. Faydanız olsun gelecek nesillere. Bıktık artık. Bezdik. Bu üst paragraf benim içimden insanlara geçen bir dipnot. Ben yargılamıyorum kimseyi, sadece üzülüyorum. İnsanları üzüyorsunuz ya hu. Hani Hz. Muhammed ”Kalp kırmak Kâbe yıkmaktır” demiş ya. Kalp kırıyorsunuz kalp! Kul hakkına giriyorsunuz. Başkalarının günahlarıyla, eksikleriyle, inanmadıklarıyla ilgilenmeyin. Sizin üstünüze vazife değil. Ben burada mektubumu sonlandırayım yoksa bu yazı uzadıkça uzar, çok dolu içim. Sizin yazılarınızda gördüğüm hemcinslerim bana ayrı bir cesaret kattı. Hepsini kutluyorum. Bu platformu bu işten baskı gören, çeken anlar. Bizi anladığınız için teşekkür ediyorum. Sevgi, hoşgörü ve tevazu ile kalınız. Hepinize selam…

(Görsel: Erin Aniker)

“‘Bir çekin şeklimizden elinizi ya hu!’ diye bağırmak geliyor içimden.” için bir yanıt

  1. Kapansan ayrı alkış tutan, hor gören; açılsan ayrı alkış tutan, hor gören. demişsin ya o kadar doğru ki… ben de ilk tesettürüme baktım ve dedim ki bu nasıl kapalılık sonra 8.sınıfta olması gerekiği gibi kapandım sonra lisede yine bıraktım düzgünce kapanmayı sonra 10.sınıfta yine bir süre düzgünce kapandım sonra yine bıraktım ve açılmak istiyorum 1 senedir 😀 yha bu çarpılmış falan diyebilirsiniz umrumda değil. öyle feraceli falan gezmek istemiyorum bu yüzden açılmak istiyorum tabi tek gerekçem bu değil ama darısı benim başıma

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir