Herkese merhaba. Benim hikâyem buradaki birçok kadının aksine ailemin muhafazakâr olmasıyla değil muhafazakâr aile yapısına geçmesiyle başladı.
Bundan yaklaşık 5-6 yıl önce annem ve babam yeni arkadaş ortamları oluşturmaya ve onlarla günden güne kaynaşmaya başladılar fakat o zaman bile tam olarak muhafazakâr bir aile değildik. Annem açıktı, babamla arada sırada özel günlerde alkol alırlardı. Bu, bu şekilde birkaç yıl devam etti. Birkaç sene sonra annem kapanmak istediğini söyledi, sonra Kuran kurslarına yazılması peşinden geldi. Ailem günden güne dindar aile yapısına geçmeye başladı. Siyasi görüşleri hep sağ kesim olsa da hiç bu kadar kuvvetlenmemişti.
Gel zaman git zaman, ailem yavaş yavaş bana örtünmeyi anlatmaya başladı. Yaşınız küçük olunca haliyle duyduğunuz gördüğünüz her şeyden etkilenmeye başlıyorsunuz. Benim de kapanma fikri aklıma gittikçe yatıyordu. Daha sonra bir gün anneme kapanmak istediğimi söyledim, takdir duygusu bekliyordum çünkü eğer benimki gibi ketum, çoğunlukla ailesiyle ilgilenmeyen bir babaya sahipseniz ona hayranlıkla baktığınız yıllarda gözlerinin içine bakarak takdir görmek, beğenilmek için yalvarırsınız. Aradan bir hafta geçti kapandım, ne yaptığımla alakalı kafamda doğru düzgün bir fikir yoktu çünkü daha 11 yaşında küçük bir çocuktum. Ortaokulun son yıllarına kadar bununla alakalı bir sıkıntım olmadı.
Bir noktada kırıldım. Yaşamı boyunca görüşünden dolayı düşük özgüvene sahip biriydim, bunun da etkisiyle iyice kötüleşiyordum. Bendeki sıkıntının başörtüsü olduğunu, onu artık zorla taktığımı fark etmem benim için hayli zor olmuştu. Bir yere kadar ailesi ne düşünürse düşünen, ne yaparsa yapan biriydim; daha sonra onlardan iyice koptum, inancım zayıfladı ve en sonunda ikimiz de farklı yollardan düşünmeye başladık.
Annem -öyle gözükmese de- evdeki sert taraftı ve çoğu zaman sanki bizi siyasi görüş ayıramayacakmış gibi davranırken babamın yanında olduğunda bana “Nasıl dini sevmiyorsun sen?” diye bağırdığını görebilirdiniz. Bu durumu artık kaldıramıyordum. Babamın, sırf siyasi görüşüm farklı diye her gün kapıma gelip “Allahsızsın sen.” diye bağırmasını, sürekli “Sende bir sıkıntı var, sen dinsizsin.” demesini, sanki hiçbir şey bilmiyormuşum gibi kafama kendi düşüncelerini sokmaya çalışmasını artık yediremiyordum. Annemle bir olup beni sıkıştırmasına dayanamıyordum. Anneme açıldım. Daha sonra babamla konuşmamı söyledi ama bunu yapamayacağımı biliyordu belki de o yüzden bu kadar diretmedi.
Bu olayın üstünden yaklaşık bir yıl geçti, çoğu günler dışarı çıkamıyorum. Kendime aynada bakmak istemiyorum, çekilen hiçbir fotoğraf karesine girmek istemiyorum. Bunu bu zamana kadar sadece yakın arkadaşlarıma anlattım, çünkü dindar bir okulda okuyorum. Bize orada öğretilenleri, kafamıza sokulmaya çalışılanları, “Sen aykırısın.” bakışlarını görseniz dayanamazsınız. Bu nedenle her zaman halimden memnunmuş gibi davranıyorum, ben değilmişim de sanki başka bir insanmışım gibi rol yapıyorum.
Her akşam eve geldiğimde küpelerimi takıyorum, saçımı güzelce tarıyorum ve makyajımı yapıyorum güzel kıyafetler giyiyorum. Daha sonra makyajımı siliyorum, küpelerimi çıkarıyorum ve ev kıyafetlerimi giyip babamın yanına “Hoş geldin.” demeye gidiyorum. Çünkü beni o şekilde görürse vereceği tepkiyi bilerek ve her şeyden vazgeçerek gidiyorum yanına. Annemi ve babamı seviyorum, ama onların eğer kendim gibi davranırsam beni sevmeyeceğini biliyorum. Gurur duymayacağını biliyorum. Bu yüzden korkuyorum. İnsanlardan, ailemden ve bana gelecek tepkilerden o kadar çekiniyorum ki neredeyse iki yıldır bambaşka biriymiş gibi davranıyorum. En yakın zamanda ben olmak istiyorum. Okuduğum yerden kurtulmak, yeni bir hayat yaşamak ve mutlu olmak istiyorum.
(Görsel: Edvard Munch)