Yazılanları okuduğumda ben de çok etkilendim ve bir iki satır ben de bir şeyler yazmak istedim.
Benim adım Aliye, öyle gizli falan yazmak istemiyorum bunu. Hayatıma çok erken yetişkin olarak başladım, çünkü ben daha beş yaşındayken anne babam ayrılmıştı ve babam hemen bir kadınla evlenmişti. Kadın sözüm ona kendisini dindar diye tanıtırdı. Kardeşimi ve beni hiç sevmedi. E küçüğüm, birinin beni sevmesine ihtiyacım var, o yüzden ben de daha küçücük yaşımda (10-11) başıma örtü yaptım. Beni sevsin takdir etsin diye, yok yine sevmedi, kabus olan hayatım kaldığı yerden devam etti. Artık onun bana yaşattığı psikolojik bunalımdan çıkamıyordum. Derken hayatımın dönüm noktası babaannemle yaşamaya başladım. Artık orada özgüvenimi, benliğimi öğrendim. Ki babannem dindar değildi. Hangi mezhepe mensubuz onu bile bilmezdi. Keza ben de bilmiyorum. Ama beni yaşadığım yerde kimse sevmezdi, çünkü onların dinine uygun giyinmezdim.
Derken üniversite zamanı geldi ve ben nasıl olduysa üniversiteye gitmeme bir hafta kala kapandım. Kendi kendime sanıyordum ki, ben küçücük yerde açık giyiniyorum, ya tek başıma ayakta durabileceğim bir yerde ahlaksız olursam. Çünkü böyle aşıladılar yıllarca. Ben ne kadar kendimi özgür sansam da beni yavaş yavaş zehirlediler. Şu an üniversite dördüncü sınıfım ve geçen sene açıldım, çünkü farkettim ki ahlaksızlık benim saç açıklığımla değil, iğrenç zihniyetlerle oluyormuş. Ve oturup düşündüm, sırf açık giyiniyorum diye beni biri taciz ettiğinde “Tabii eder” diyenlere soracağım bu soruyu, ben daha 12 yaşımda üvey abim tarafından taciz edildim, o zaman da mı suçum açık saçık giyinmekti? Ben kadın olduğumu ve özgürlüğümü şu an hissediyorum. Her yerimi kapatıp günahlarınızı bu şekilde yok edip, cennete giriş biletiniz değilim ve olmayacağım.
(Görsel: Hanna Barczyk)