Merhabalar. Az önce bu aileyle tanıştım. Mektupları okudum. Ve ben de paylaşmak istedim.
Ben henüz on altı yaşındayım. Öğrenciyim. Saçlarımı savurup okula gitmem gereken zamanlar. Ama ben de kapatılmak istendim. Başıma bir başörtü koydular. “Bu” dediler, “dinin gereği”. Bir süre dinledim. Çünkü ailem, beni büyüten insanlar. Yaptım. Yapmak zorundaydım. Ama olmadı. Özgüven sorunum oldu. Dışarıya çıkmak istememe, dışarıya çıktığımda “Acaba yaptığım hareket başörtüme uymaz mı” düşünceleri… Huzursuzluk…
Sonra düşünmeye başladım. Mutlu değildim. Henüz on altı yaşında, dinimi bile kavrayamadığım yaşta, vücudumu kapatmaya çalışıyorum. Yapamıyorum üstelik. Çünkü aynaya baktığımda sevemiyorum kendimi. Soruyorum; bu gerekli mi? Daha sonra açılmak istediğime karar verdim, annemle paylaştım. Diğer aile üyelerinin tepkisinden bahsetti. Ama susmadım. Kabul etmedim. Eğer istiyorsam, bunu ben kendi isteğimle yapacaktım. En azından doğruyu yanlışı tam olarak seçebildiğim zamanlarda.
Başörtüyü bıraktım. Yine saçlarımı savura savura gezdim. Kötü yorumlar aldım, ama duymazdan geldim. Yakın arkadaşlarımı kaybettim. Tepki aldım. Ama pişman olmadım. Çünkü ben istediğimde takacağım, birilerinin zoruyla değil. İyi ki inandığım yolu seçtim.
Eğer sesim duyulursa bu ailede; kesinlikle istemeden takmayın o başörtüyü! Çünkü bu sizin bedeniniz. Onu saklamakla ya da saklamamakla siz mükellefsiniz, başkası değil. Ahlak, o başörtüyü takmanızla ilgili değildir. Ahlaksız diyenleri dinlemeyin. Terbiye, o örtüyü çıkarmakla ilgili değildir. Terbiyesiz diyenleri dinlemeyin. Siz insansınız. Siz kadınsınız. Bedeniniz ve ruhunuz, seçimleriz sizi ilgilendirir. Asıl dini kötü yapan, gösteren zorla başınıza o örtüyü takanlardır.
Ben mutluyum. Siz de kendinizden bunu esirgemeyin. Yalnız değilsiniz. Biz aileyiz. Teşekkürler, saygılar.
(Görsel: Gohar Dashti)