18 yaşında anneme yaranmak için başımı örttüm, burayı biraz daha açayım. Annem gençlik yıllarını olabildiğine özgür, mini etekler, mayolar, partiler şeklinde geçirmiş ve sonra bir takım tarikatların etkisinde fazlaca kalmış ve böylece tüm evi bir süre bizler için zindana çevirmiş bir kadındı. Müzik dinlemek günahtı, dizilerde filmlerde kadın erkek öpüşmesi görürüz diye evden televizyonu atmaya bile çalışmıştı. Şimdilerde o da duruldu, normalleşti. Allah şu tarikatlardan, cemaatlerden kurtarsın bu ülkeyi. Her neyse, kendi hikâyeme döneyim.
Ben kapandıktan sonra etrafımı bir sürü tarikatçı, cemaatçi insan sardı. Yaklaşık 3-4 senem “Evet ben isteyerek kapandım” diye kendimi kandırmakla geçti. 2014-2015 senelerinde bir şeylerin olması gerektiği gibi olmadığının farkına varmaya başladım. Ben siyasal İslamcı değildim, ben kadını 2. sınıf gören Arap kültürünü kendine referans edinmiş insanlardan haz etmiyordum. Bir de şu var, başörtülüysen sana yüklenen roller var. Mesela iyi aile kızı olduğun için okumuş, işi olan ama sana hiç çekici gelmeyen bir erkekle evlenmeyi reddetmek seni sorunlu insan yapabilir ya da Teoman konserinde bağıra bağıra şarkı söylerken bir yandan da “Acaba hakkımda ne düşünürler?” diye için içini yer. Ben bu saçmalığın içinde daha fazla kendimi esir etmek istemedim.
Nasıl açılmaya karar verdim; aslında nasıl desem, üzerinde hem çok düşünülmüş hem de hiç düşünülmemiş bir karardı. Öyle gün saat belirlemedim yani. Bir gün bir mağazada kırmızı kısa kollu kısa etekli bir elbise beğendim. Elbiseyi beğendim ama bir yandan da ‘Bunu alsam kro gibi altına beyaz çorap, üstüne yaz günü hırka mı giyeceğim, hem kendimi mutsuz edeceğim hem de elbise artık o beğendiğim elbise olmaktan çıkacak’ diye düşünerek yine de o elbiseyi aldım. Sonra ertesi gün o elbiseyi giyilmesi gerektiği gibi giyerek iş yerine gittim. İlk tepkiler tahmin edersiniz çok acayip, insanlar anlamsız sorular sormak için odama geliyor, sırf meraktan, olanı görmek için. Birileri “Aaa sen ne kadar beyazmışsın maşallah” diye koridorda bağırıyor, başka birileri “Erkek arkadaşın mı istedi?” diye soruyor, oysaki sevgilim falan yok… Evde annem bir gün ağladı ve 1-2 hafta benle konuşmadı falan. 7 ay geçti üzerinden, İnstagram’daki mini etekli fotoğraflarımı annem beğeniyor artık. İş yerindekiler “Ya sen sanki hiç kapalı olmamışsın gibi” diyor arada en fazla. Konu komşudan, akrabadan pek bir tepki almadım, en fazla arkamdan konuşmuşlardır. Umurumda mı? Hayır.
Herkes kendi hayatına, kendi ailesine baksın. İçinizden gelmiyorsa kapalı kalmaya devam etmeyin ve ertelemeyin. Neden 2014’te bu durumdan rahatsız olmaya başladığımda açılmadım sanki diye düşünüyorum hep. Çünkü aradaki 4 sene çok zordu; içinden gelmeyen bir şeyi yapmak, hiçbir manevi motivasyon olmadan 35 derece sıcakta kendini sarıp sarmalamak çok zor, çok saçma ve çok yorucu bir aktivite. Ben yaptım siz yapmayın, bitmiş bir aşkı devam ettirme çabası neyse bu da o, inceldiği yerde salın gitsin. Hiçbir şey olmayacak ve insanlar en fazla 3 ayda yeni duruma alışacak emin olun.
(Görsel: Odilon Redon)