11 yaşında kendi isteğimle kapandım, çünkü her saç telimin koca bir yılana dönüşeceği ve erkeklerin gördüğü her yerimin sonsuz ateşte kavrulacağı düşüncesi, 11 yaşındaki çocuğu korkutuyordu.
Bunun bir çocuk istismarı olduğunu o zamanlar bilmiyordum. Düşüncelerim değiştikçe, her zorla kapanan kızla aşağı yukarı aynı şeyler yaşadım. Aynada ne kadar güzel olduğuma bakıp, tek hayalim saçlarımı rüzgarda savurmak oldu. Sadece kapalı olduğum için erkeklerin bana “Sen kapalısın, asla flörtleşmem, açık olsa Allah gibi kız” demeleri, kenarda köşede ağlamalarım, dışarı çıkmak istememem, çıktığımda rahat olamamam, bir ortamda kendimi aşağı ya da eksik hissetmem hiç bitmedi.
Aileme kendimi açarken buldum 15 yaşında, ağladım anneme, o da ağladı, çünkü asla kötülükten yapmıyorlardı bunu. Ortada somut kötülük olsa savaşırdım, ama sadece yanlış bir iyi niyet vardı ve en sevdiğim insanlardan geliyordu. Bununla nasıl savaşılır bilmiyordum, sadece ağladım ve ”Bir müslüman kızı nasıl olur da açılmak için ağlar” dendi, “Seninki de dert olsa” dendi, “Okul okunmayacak” dendi, hatta “Kafandaki çıkarsa kafanla birlikte çıkar” dendi.
Sadece sabrettim, bir gün arkadaşımla parktayken başörtümü çıkardım. Sadece mutluluktan koşuyor ve her şeye gülüyordum, saçımı rüzgarda hissederken gözlerim doldu. Bunu sürekli kaçamak hale getirmeyi başardım. Hayatımdaki bir grup insan açıldığımı bilmiyor ve diğer grup ise kapandığımı bilmiyordu. Mini etekle gezdiğim gün sonu ayak bileğimde etekle bitiyordu. Bu ikili karakter beni çok yordu, hala da devam ediyorum, sadece sabretmeye çalışıyorum ve idare etmeye… Olmadığım bir karakteri taşımamın ağırlığı var üzerimde. Cesaret, cahilliğe karşı işe yarar mı dersiniz, peki özgürlük mü, yoksa aile mi?
(Görsel: Marie Muravski)