Öncellikle merhaba. Burada yazanların neredeyse hepsini okudum, meğer hepimizin hikâyeleri birbirine benziyormuş, hepimiz dışımız ve içimiz arasında sıkışıp kalmışız. Bu da benim hikâyem. Ben hep dışa dönük bir çocuktum. Ortaokulda sporla çok ilgilenirdim, beden eğitimi öğretmenimiz bendeki potansiyeli fark edip okul takımına bile seçmişti. Mutlu olduğum yıllardı, ben olduğum yıllardı. Anneme hentbol oynarken şort giymem gerektiğini söylediğimde bana adeta kükrediğini hatırlıyorum, zaten çok geçmeden de takımdan çıkmak zorunda kalmıştım. En yakın arkadaşımla birlikte gitar çalıp şarkı söylemeyi çok seviyorduk o yıllarda, yeni şarkılar keşfetmeye ve beraber söylemeye bayılıyorduk. Sonra aradan 1 yıl bile geçmeden annemin kapanmam için baskıları başladı. Adeta kara bir mürekkep gibi damladı hayatıma, hep mutsuzdum. 8. sınıfta kesinlikle kapanacağımı biliyordum ve hiç istemiyordum, resmen uzatmaları oynuyordum. Annem bir de bahsettiğim arkadaşımı baskısı altına alıyordu, onun annesiyle hep bunu konuşuyordu, onu da zorlamaya başlamışlardı. Bir gün annemi bu konuda sinirlendirmiştim ve bana vurmuştu. Babam da çok baskı uyguluyordu, ‘Eğer kapanmazsan çok fena şeyler olur, ileride evine bile gelmem, senin gibi bir kızım yok derim’ gibi cümlelerinin ardı arkası gelmiyordu. Sonra yaz tatilinde bir cuma gecesi regl oldum ve artık kapanacağımı biliyordum. Annemin reglime ilk tepkisi artık günahların sevapların her şeyin yazılacağını söylemek oldu. Annemden o an genç kızlığa adım atışım hakkında bir şeyler ya da korkmamam gerektiğine dair cümleler veyahut buna benzer şeyler duymayı çok isterdim ama o bunu söylemişti. Sonra hemen kıyafetler alındı ve kapandım. Okulda arkadaşlarım beni tebrik ediyor, çok güzel olduğumu söylüyorlardı. Bense bir anda kendimi onlardan daha yaşlı hissetmiştim, olgun ve büyümüş… Onlara bunun benim isteğim ile olduğunu falan söylüyordum. Çocuk aklı, bir yandan da annemi sonunda memnun etmiş olmanın huzurvari bir hissi var tabii. Neyse 1 yıl 2 yıl derken düşüncelerim büyüdü, feminist olmuştum, aktif olarak kadınların haklarını savunmakla ilgili çalışmalar yürütme çabasına girmiştim. Ama görünüşümü beğenmiyordum çünkü erkeklerin kadınlardan üstün olmadığını düşünürken, haklarımızı ve nasıl ezildiğimizi düşünürken erkek gözlerinden korunmak için kendimi kapatmış olmak içimde bir çatışma meydana getirmişti. İşte gerçekten berbat hissetmeye o zaman başlamıştım. 17 yaşındayım hala da öyle hissediyorum. Çevrem, arkadaşlarım bilmiyor. Ortaokuldaki yakın arkadaşım, yalnızca o biliyor. Onunla hala görüşüyoruz ve ikimiz de üniversiteyi bekliyoruz. İyi bir üniversite kazanıp sonra da mesleğimizi elimize alıp kendi hayatımıza kendimiz yön vermek istiyoruz. Bu hayat bizim ve kesinlikle uğruna savaşmaya değer. Hoşça kalın, güçlü kalın…
(Görsel: Persepolis)