Merhaba.
Ben de sizinle bir şeylerimi paylaşmak istiyorum.
Küçüklüğüm her daim dindar bir çevrede geçti. Kendimi bildim bileli ailemin hep dindar bir çevresi vardı. Belki de şu an dinden, İslam’dan hatta tüm dinlerden uzaklaşmamın sebebi bunlar olabilir. Küçükken köye giderdik her yaz ve 1 ay kalıp dönerdik. Köye giderken annem bavula hep uzun kollu kıyafetler, uzun pantolon ve eşofman koyardı. O zamanlar çok anlam veremiyordum. Tek bildiğim günah olduğu ve eğer onları giyersem Allah’ın beni ‘cezalandıracağıydı’. Allah kimdi, neydi, hiç görmediğim birisi beni nasıl cezalandırmak isteyebilirdi? Bunları küçük yaşta sorgulardım hep. Sesim çıkmazdı ama içimden de geçmiyor değildi.
Sokakta şort giymiş insanlara özenirdim hep. Hiç giyemedim. Tüm bunlarla beraber, her yaz Kuran kursuna gidiyordum. Her yaz istinasız. Sürekli dua ezberi yapıyor, Kuran’da ilerliyor ve bununla gurur duyan bir aile yaratıyordum kendime. Hep abimle kıyaslıyorlardı beni. “O çok dindar, namaz kılıyor ama sen iflah olmazsın.” derdi çevremizdekiler. Evet, bunları daha regl bile olmamış bir çocuk duyuyordu. Ben. Bu şekilde büyüdüm. Çevremde açık insan görünce utanırdım. Çünkü biliyorum ya. Allah kızar.
Ortaokulda bir süre futbol oynadım, basketbol oynadım. Sadece ailem öğrenene kadar oynayabildim. Günahmış. Zıplayınca ve koşunca göğsüm sallanıyor, kalçam sallanıyormuş. İçim gidiyordu oynamaya ama yapamıyordum. Oynayanlar takım kıyafeti giyiyordu hep. İçim gidiyordu onlara. Ben de kapri giymek, kısa kollu giymek istiyordum.
Regl olma korkusu ile yaşadım uzun bir süre. Sonunda o gün geldi ama annemden saklayabildiğim kadar saklasam da, regl olduğumun 3. günü öğrendi. İlk günden başladı. “Kapan!”, “Ne zaman kapanacaksın?”, “Bak Emel teyzenin kızları kapandı, ne güzel olmuşlar, sen de kapan.” diye başımın etini yedi. Gördüğü her genç kıza, benim kapanmam için beni teşvik etmelerini istedi. Ve en sonunda baskılara dayanamayıp kapandım. Buna sadece bir hafta dayanabildim. Bir haftanın sonunda açılmıştım. Yediğim lafların, azarların, bana ettikleri günah laflarının haddi hesabı yoktu. Namaz kılmayı da bıraktım yavaş yavaş. Annem ilk “Namaz kılmak istemiyorum.” dediğimde oklavayla dövdü. Dedi ki, “Böyle bir ayet var, ‘Namaz kılmak istemeyen çocuğunu döv.’ diye bir emir var ” dedi. Öbür dünyada kızgın sacın üstünde kılmak istemiyorsam, şimdi kılacakmışım bu namazı. Öyle dedi ama birkaç haftalık direnişim kazandı.
Böylece yavaş yavaş tekrar açılmaya başladım. İlk başta fakir kol giydim, sonra yarım kol, sonra kısa kol, en sonunda kolsuz. Altıma giydiğim bol pantolonlar yerini dara bıraktı. Bu baskı ancak ben liseye gidene kadar sürdü. Hala laf yiyordum. Dinsiz, namazsız, abdestsiz ve bunlara ek bir sürü şey… Liseyi bitirdim. Her sene inancımı yitirmiş olmama rağmen oruç tuttum, lise sonda onlardan kurtulmak, ayrı yaşamak ve her şeyi kendim şekillendirmek için.
Şimdi üniversitedeyim, ilk sene onlarla kaldım. Onlarla beraber yaşamak resmen zulüm olmuştu benim için. Yine giydiklerime, düşüncelerime karışır olmuşlardı. Annem tüm yakası açık tişörtlerimi çöpe attı. Hoş, ben tüm bunlara rağmen hiçbir zaman yaşıtlarım gibi davranmadım. Davranamadım. Hala içimde ukde bunlar. Şimdi onlardan ayrı yaşıyorum, üniversite 2. sınıf öğrencisiyim. Geçen sene gizli gizli tutmadığım oruçları bu sene tutmayacağım. İçimde kalan hangi şort varsa giyeceğim. İçimde kalan hangi etek varsa giyeceğim. İçimde kalan ne varsa yapacağım. Basketbol oynayacağım. Çünkü bunlar benim günahlarım. Ve bana aitler. Ayaklanın kızlar, kimse sizin hayatınızda böyle büyük etkiye sahip olmamalı. Teşekkür ederim.
(Görsel: Rachel Newling)