Dini inancı İslamiyet olan ama emir ve yasaklarını yerine getirmeyen, namazı orucu değil de sırf örtüyü farz sayan, Müslümancılık oynayan bir ortamda büyüdüm.
11 yaşımda iken gittiğim Kur’an kursundan başörtümü çıkarmadan ayrıldım. Çünkü zaten “kapanacaksın”dı, “en iyisi hiç açma” idi, “okula da örtülü gider derste açarsın”dı. “Çocuk değilsin”di çünkü, “hem regl de oldun”du. Aynen…
Tahmin ettiğiniz gibi itiraz etme lüksüm yoktu. İnanç İslam’dı da, ne namaz vardı ne oruç, örtüyü direten aile bireylerimde. Öyle ki erkeklerimiz her gün başka kadınların ahını alır, zina ederdi de, kadınlarımızın örtüsüzlüğü kan davası olurdu. Mesele sadece örtüydü. Örtüsüz kadın perdesiz eve benzerdi; o da ya satılık olurdu ya kiralık.
Dayak yerim korkusuyla hiç dillendirmedim örtülü olmak istemediğimi, gözümde Azrail gibiydi çünkü bunu diretenler. Öyle bir sindirilmişlik… Hep “Bir gün memur olup gidersem açacağım başımı” derdim. Olamadım, yani henüz. Ama çıkardım örtümü. Tam 10 sene sonra. Boynum boğazım açık, dar pantolonlarla, full makyajlarla modern tesettür takılan, örtüyü asla emredildiği gibi kullanmayan bir günahkarken, normal bir günahkar oldum.