Merhaba, ben aşırı dindar bir ailede doğdum ve bana küçüklüğümden beri hep bir gün kapanacağımı söylediler. Her yaz Kur’an kurslarına gönderdiler ve en sonunda lisede İmam Hatip’e gönderip başımı kapattılar. İlk zamanlarda sürekli ağlıyordum fakat daha sonra sanırım bu duruma alıştım. Artık ağlamıyordum. Ama yine de içimde bir huzursuzluk vardı. Kendimi kapalı halimle beğenmiyordum. Böyle olmak istemiyordum. Her hareketime dikkat etmek zorunda olmak beni çok yoruyordu. “Acaba sevgilimin elini tutsam kapalıyım diye millet ayıplar mı?”, “Acaba sigara içsem kapalıyım diye insanlar garip bakar mı?” diye düşünmek sinir bozucuydu. Ben de diğer genç insanlar gibi şarkılar söyleyip dans etmek istiyordum ama kapalı olduğum için ayıplanırdım. Kapalıysam bir yetişkin gibi davranmalıydım. Zaten başörtüsü taksam da insanları yine memnun edemedim. Bu sefer de “Kapalıysan pantolonun dar olmamalı” ya da “ Makyaj yapmamalısın” gibi yorumlar aldım. Bütün bunlar beni yordu.
Sonra İmam Hatip lisesinde ödev olarak Kur’an meali okutmaya başladılar ve okudukça bir şeyleri sorgulamaya başladım. Okudukça, araştırdıkça ve sorguladıkça dinden uzaklaştım ve en sonunda dinden çıktım. Artık bir dine inanmıyordum ama başımda hala sembolü vardı. Bu sembolden kurtulmalıydım yoksa asla kendim olamazdım. Bir başkası gibi görünmek istemedim. Ve sonunda cesaretimi toplayıp aileme açılmak istediğimi söyledim. Babam ilk başta izin vermediğini söyledi ama bir süre sonra “Ne yaparsan yap” dedi ve açıldım. Fakat açıldıktan sonra uzun süre yine psikolojik baskıyla karşılaştım. Babam açıldığım için bana sanki insan öldürmüşüm gibi tavır alıyordu. Sık sık kavga ediyorduk. En sonunda sinir hastası oldum ve şu an hala antidepresan kullanıyorum.
Babamın yanında dar pantolon giyemiyorum çünkü kızıyor. Hatta bir süre önce babam bana “Seni yanımda gezdirmekten utanıyorum” dedi. O kadar kalbim kırıldı ki… Hâlbuki böyle kızarak veya kural koyarak beni değiştiremez. Ben onun olmadığı yerlerde şort da giyiyorum, mini etek de giyiyorum. Bir yandan böyle bir hayat da beni yoruyor. Keşke evden uzun giysilerle çıkıp kafelerin tuvaletlerinde kıyafet değiştirmek zorunda olmasaydım. Keşke benim de beni olduğum gibi kabul eden bir ailem olsaydı…
Bunların dışında Müslüman olmadığımı da hala bilmiyorlar ve sanırım hiçbir zaman da söyleyemeyeceğim. Çünkü biliyorum ki yine çok kızacaklar. Cehenneme gideceğimi düşünüp üzülecekler. Şu an üniversiteye geçtim ve üniversitenin yurdunda kalıyorum. Ailemden uzakta yaşamak beni biraz rahatlattı. Üniversiteyi bitirip bir iş bulduğumda da hemen ayrı eve çıkmak istiyorum çünkü ailemle yaşadıkça psikolojim bozuluyor. Şimdi onlardan uzak olduğum için daha huzurluyum ama bu huzurum her an bozulabilir çünkü babam okulun yurdunu pahalı buluyor ve seneye beni cemaat yurduna göndermeyi düşünüyor… Umarım tekrar beni anlamayan ve beni kendi düşünceleri doğrultusunda değiştirmeye çalışan insanların arasına düşmem.
(Görsel: Helena Perez Garcia)