Birkaç kere yazmaya başladım ama yarım kaldı. Artık hazır hissediyorum. Benim hikâyem buradakilere göre çok daha basit ama benim için o kadar zor ki. Benim savaşım kendimleydi.
16 yaşındayım. Kapanmak için pek baskı görmedim. Ailem başörtüsü için zorlamıyor ama her yaz beni zoraki şekilde Kur’an kursuna gönderiyordu. 11 yaşında sadece bir yaz için gittiğim Kur’an kursunun yurdunda kendi isteğimle örtündüm. Örtünmem gerektiğine ikna olmuş ama sebebini sorgulamamıştım, daha küçüktüm. Çevrem şaşırmıştı. Ablam her yaz yurtta kaldığı halde kapanmamıştı ve ondan duyduğum birkaç şey beni üzmüştü. Ablamın arkadaşı beni görüp ablama “Sen sakın kapanma” diye fısıldamıştı yanımda ve beraber gülmüşlerdi. Sanırım yaptığım şeyden benim de pek haberim yoktu ve örtünmenin sorumluluklarını kavrayamadığım için de bir sorunum yoktu. Utangaç bir mizaca sahiptim ve bu şekilde zorluk çekmeden ortaokulu bitirdim. O yaz tekrar aynı yurtta kaldım ve dini artık daha iyi biliyordum, sorumluydum. Bu sorumluluk omuzlarıma büyük yük olmuştu.
Liseye başlayınca fark ediyordum ki kapalılık beni yansıtmıyordu ama açılmayı bir ihanet olarak görüyordum, cesaretim yoktu. Bunu kendime bile itiraf edemiyordum. Ablam ara sıra kapalılığımla ilgili üzerimde psikolojik baskı kuruyor ve bana göndermeler yapıyordu. Ben de kendimi savunamayışıma ağlıyordum. 9. sınıfın yaz tatili geldi; bu konuda iyice düşünmek istiyordum, içimde büyük boşluklar vardı. Kapalı olmak beni olumsuz etkiliyordu; düşüncelerimle uyuşmuyor, beni kötü hissettiriyordu. Davranışlarımı sınırlıyordum. Sınıfımla olan uzaklığımın sebebi olarak da bu durumu görüyordum. Kararımı verdim ama hala cesaretim yoktu. Neyden korkuyordum? Muhafazakâr bir çevreye de sahip değildim. Bunu söylemedim galiba ama yargılanmaktan aşırı korkan ve sosyal anksiyete sahibi bir insandım. Açılırsam şöyle derler, böyle derler… Beni kötü tanımlarla anacaklarını hissediyordum; “Açıldı, çok değişti” gibi…
Buradaki bazı hikâyeleri okuyunca durumumdan utanıyordum. Öyle ailelerle mücadele edenler vardı ki benim durumum işten değildi. 10. sınıfa da kapalı devam ettim. Ama belirsizce yapılan bir işin ne kadar zor devam ettiğini bilirsiniz. Özgüvensiz hissediyordum. Her canım sıkıldığında bunu düşünüyordum ve açılmak bana imkânsız bir durum gibi geliyordu. Kötü bir dönem geçiriyordum. Aynı zamanda yaşadığım sosyal anksiyete için tedaviye başlamıştım. Açılmak için yarıyıl tatilini beklemenin mantıklı olacağını düşündüm ve o zamana kadar da cesaretimi iyice topladım. Ve yaptım, kendim bile inanamadım ama açıldım. Bunun benim için ne kadar zor olduğunu anlayamayabilirsiniz.
Annem ve babam bu duruma karşı gelmediler, sadece üzüldüler. Tanıdıklarımdan çok çekiniyordum ve onlarla karşılaşınca beni tanımamaları için bir nevi dua ediyordum. Benim kararım ve benim hayatım olduğu halde başımı sürekli öne eğiyor ve suçlu hissediyordum. Ama utanmam gereken hiçbir şey yoktu. Yavaş yavaş bunu da aşmaya başladım sanırım.
Açılalı 1 ay kadar oluyor. Daha yeni yeni alışıyorum. Akrabalarımdan kaçınıyorum çünkü onların bir tek sözünü kaldıramam. Umarım güvenimi toplayıp akrabalarımla, en korktuklarımla yüzleşeceğim gün yakındır. Burada hep bahsedilen saçları rüzgârda savurma hasretine değinmeden geçemeyeceğim. İnsan özlüyor gerçekten saçlarını hissetmeyi ve onlara bakmayı. Kapalı geçirdiğim 4 yıl çocukluğumdan giden bir kayıp değildi. Sadece inancım hakkında biraz daha düşünmeye ihtiyacım vardı. Bu kadar korkunun anlamsızlığını fark etmek de güzeldi…
(Görsel: Nastya Rauba)