Merhaba, benim hikâyemde özgürlüğe çıkış için bir yol yok. Karamsar olmamalıyım ama ne yapmam gerektiğini de hiç bilmiyorum.
Daha 4 yaşındayken ailem tarafından, dini eğitim veren kreşlere gönderildim. Latin alfabesinden önce Arap alfabesini okumayı öğrendim. Korkutularak o yaşta namaz kılmaya başladım. Annem çarşaflı ve obsesif bozukluk hastası; bu obsesyonu da kıyafet/tesettür üzerine. Ablamı kapanması için döverlerdi, bu nedenle ben de dövülmeden kapanmak için 6. sınıfta, regl bile olmadan, kapandım. Ailem, gideceğim lise için kuzenimin de tercih ettiği iyi bir İmam Hatip tercih etti. Bunda benim bir söz hakkım yoktu tabii ki. Onlardan ayrılıp farklı bir şehirde yurtta kaldım. Orada, ailemden uzaktayken, aslında yaşamak istediğim hayatın bu olmadığını ve gerçek ben’i bulmam gerektiğini fark ettim.
İmam Hatip ortamında herkes tıpkı benim gibiydi ama dışarı çıktığım zaman rengârenk insanlarla karşılaşıyordum. Farklı insanlar görmek, dışarıyı keşfetmek istiyordum. Delicesine bulunduğum o konfor alanından çıkmak istiyordum. Bu süreçte neler yapmadım ki… Geceyi havaalanında geçirip insanları gözlemleyerek uyukladım. Sabah saatlerinde İstiklal Caddesi’nde yürüyerek sızmış ve evsiz insanları inceledim. Hayatımı riske atacak şeyler yaptım. Lise hayatım bu şekilde geçti; insanları ve ortamları keşfetmeye çalışarak. En önemlisi bu keşifte kendimi bulmaya çalışarak.
En başta da dediğim gibi annem bir obsesif bozukluk hastası ve babam da öyle. Üniversite sınavına ailemin yanında girecektim. Sınava giderken sırf giydiğim tunik babama kısa geldi diye girmeden önce bağırıp çağırıp beni ağlattı. Bu, ne zaman dışarı çıksam olan bir şeydi ama sınav günü bu şekilde davranması canımı çok acıttı. Sınava ağlayarak girdim, buna rağmen çok iyi bir üniversite kazandım.
Bu süreçte aslında açık olmak istediğimin, kapalı olmanın beni mutlu etmediğinin farkına vardım. Bolca düşündükten sonra anneme açtım bu konuyu. Annem çıldırdı, babamı arayıp hemen eve gelmesini istedi. Babam, kazandığım üniversiteye göndermemekle beni tehdit etti. Benim için her şeyi yaptığını, buna rağmen benim nasıl bu şekilde kâfir olduğumu anlamadığını söyledi. Bana kelime-i şehadet getirttirdi. Eğer açılırsam beni kan bağından reddedeceğini söyledi. Onlara karşı koyacak cesareti kendimde bulamadım. Açılmamam için bana zorla söz verdirdiler. Kafayı yiyordum, küçüklüğümden beri bana tercih yapma fırsatı vermemişlerdi; kendi kararlarımı alsam nasıl bir insan olacağımı bile bilmiyordum. Beni hep baskılamışlardı. Ağlıyordum, kapana sıkışmış gibiydim. Tek yol vardı; onlardan uzakta açılacak ve yanlarına gelince kapanacaktım.
Üniversitenin başlarında çok büyük bir vicdan azabı çekiyordum; hem aileme yalan söylediğim için hem de Müslüman olup başörtüsü takmadığım için. Üniversitede tanıştığım bir arkadaşım sayesinde kafayı yemeden ve intiharı düşünmeden atlatabildim bunları. Bazen istemsizce ağzımdan “Ölmek istiyorum” gibi laflar dökülüyordu.
Ben ailemden açık olduğumu saklarken bu durumu kuzenim öğrenmiş ve babasına yetiştirmiş, babası da babama söylemiş. Hemen kapanıp yanlarına gelmemi söyledi ailem. 2 gün önce oldu bu olay. Gittiğimde babam “Eğer kapanmazsan seni okula göndermeyiz. Evlatlıktan da reddederim, ne halin varsa görürsün. Sen bizi rezil mi etmek istiyorsun millete, sana son kez soruyorum; kapanacak mısın?” dedi. Bu konuşma olmadan önce kendi içimde her şeyi düşünmüştüm, kararlı olacaktım. “Ben buyum baba, bu şekildeyim, açı…” diye cevabımı verecekken, ben sözümü bitirmeden bağırarak ve ağlayarak üstüme atladı. Kaçtım ama arkamdan kovaladı, “Sen beni katil mi edeceksin? Öldüreyim de mezara gir, ben de hapse gireyim” dedi. Ablam sakinleştirdi ortalığı. Ben her şeyi göze almıştım, beni evlatlıktan reddetmelerini bile. Ama etmiyorlardı. Açık olmamı da kabul etmiyorlardı. Öldürmekle tehdit ediyorlardı, açık olmak katil olmaktan daha günah ya… Sonra babam sakinleşip beni yanına çağırdı, Kur’an’a el bastırıp açılmayacağım için yemin ettirttiler zorla. Ama bilmiyorlardı ki ben o Kur’an’a inanmayı birkaç ay önce bırakmıştım.
Yaşadığım zorbalıklara ve psikolojik baskıya bir çözüm bulamıyorum. Güçlü bir kadını kimse ezemez diye düşünüyordum ama beni, güçlü olduğumu gördükçe ezdiler. Kapalı olmayı asla ama asla istemiyorum. Konuşacak çok şeyim var ama çok uzun oldu, bunlar yaşadığım zorbalığın yarısı bile değil. Umarım bir gün herkes feraha erecek, özgürlüğüne kavuşacak…
(Görsel: Betty Acquah)