Babası tarafından liseye gönderilmemiş bir kızım.

Merhabalar… Bu siteyi nasıl keşfettiğimi hatırlamıyorum, uzun zaman oldu ve varlığını unutmuştum. Bu akşam yine kendi içime düşmüşken biraz moral bulmak umuduyla geldim ama birden içimi dökme isteği duydum. Sesimi duyan herkese bir kez daha merhaba!

24 yaşındayım ve başörtümü çıkarmak, son birkaç yıldır defalarca niyet edip vazgeçtiğim bir durumdu benim için. Şimdi bir yol ayrımındayım ve içimde var olup olmadığını bilmediğim bir cesareti arıyorum. Bu yüzden de şimdi nedensizce yazmak istiyorum. Hikayemi özetlemek gerekirse, babası tarafından liseye gönderilmemiş bir kızım. Yaşıtlarım liseye giderken ben babamın iş yerinde çalışmaya başlamıştım. O zamanlar liseye gitmek için çok ağlardım ama beni en çok bir mesleğim olamayacağını, ömrüm boyunca bu iş yerine ve bu şehre bağlı olacağımı hissetmek yorardı. Çalışırken bir yandan liseyi dışarıdan bitirmeye çalışıyordum. Akşamları mutfakta matematik çalışırken babamın “Boşuna çalışıyorsun, kazansan bile seni üniversiteye göndermeyeceğim” dediğini hala ara sıra anımsarım ya da kitaplarımı alıp sağa sola savurduğunu.  Yine de bir şekilde çalışmaya devam ettim ve açık liseyi bitirdim, üniversite sınavına girdim. Sınavım doğal olarak çok iyi geçmemişti ama bir şekilde babam ilahiyat okumama ikna olmuştu. Ne olursa olsun gidecektim zaten.

Yeniden okula dönmek, dönebilmek nasıl; anlatayım bu hissi. İlk zamanlar asla inanamıyordum duruma. Hatta hazırlığın ilk ders gününde kendimi tutamayıp bütün ders güldüğümü hatırlıyorum. Hoca tuhaf tuhaf yüzüme bakmıştı. Hayatımın en güzel zamanlarıydı geçtiğimiz beş yıl. Okulumu deliler gibi seviyordum. Hocalarıma hayrandım. Arkadaşlarımı nasıl sevdiğimi zaten sormayın. Bu arada şunu da ekleyeyim; ilahiyat okumak genel kültürümü inanılmaz geliştirdi. Okul hayatım boyunca üç dil öğrendim. Tasavvuftan felsefeye, tarihten mantığa kadar çok çeşitli alanlarda derslerimiz vardı. Bunları yazıyorum çünkü bilmeyenler için, ilahiyat insanlara sadece belirli dogmaları öğreten bir bölüm olarak görülüyor. Şahsen çok bilinçli bir tercih değildi benim yaptığım ama bir daha olsa yine ilahiyat okurum. Bu arada, tüm bu öğrendiklerime kendi araştırmalarımı ve okuduğum kitapları da ekledim ve süreç içinde bambaşka bir insana dönüştüm. Nedeni ve nasılı uzun uzun tartışılabilir ama artık bu insan, dindar bir insan değildi. Bir şekilde cesaret edip titreyen sesimle babama “Senin kızın böyle bir insan oldu baba” dedim,  “başörtüsüyle sorunlarım var ve bana ait olmayan bir şeyi artık taşımak istemiyorum…”.  Tabİi ki ‘Olur kızım’ demedi, onun yerine ‘Hakkımı helal etmiyorum’ dedi. “İnsanlara …’nın kızı açılmış dedirtme. Gidip evlenirsin, benim sorumluluğumdan çıkarsın, artık eşinin bileceği iş, o zaman karışmam” dedi. Şaşırmadım hatta mutlu oldum çünkü o, bu şekilde kendi hayatımı kazandığım zaman istediğim insan olabileceğimi ima ediyordu. Dolayısıyla bir mesleğim olmalıydı. Tabii ki ilahiyat okuduktan sonra uzay mühendisi olarak çalışamayacağımı biliyordum.

Neyse uzatmayayım, bu yıl bir İmam Hatip lisesine meslek dersi öğretmeni olarak atandım. Şimdi önümde bembeyaz bir sayfa varmış gibi hissediyorum. Kimsenin beni tanımadığı, ‘Neden açıldın?’ sorularıyla muhattap olmayacağım bir şehre gidiyorum. Fakat o kadar severek okuduğum bölüm şimdi ayağıma pranga oldu. Kendimden çok emin olmadığım, kafamda bir dolu sorunun olduğu bir alanda öğrencilerime nasıl bir şey öğretebilirim ya da sordukları soruları ne kadar içtenlikle cevaplayabilirim; bilmiyorum. Dahası başörtümü çıkarıp okula gittiğimde, bu öğrencilerin kafasını karıştırmaktan başka ne işe yarayacak? Din öğretilen bir kurumda din öğretmekle görevli olarak çalışmaya başlayacağım ve bu işi başım açık nasıl yaparım? Müdür ya da okuldaki diğer öğretmenlerin yargılamaları değil ama öğrencilerimin bana hep mesafeli olacak olması bana katlanılmaz geliyor. Başörtülü devam edecek olursam bu defa da bu ikiyüzlülük beni yiyip bitirecek. Cesaretsiz olmak, onca emek verip kendimi inşaa ettikten sonra insanlardan korktuğum için vazgeçmiş olmak… Arkadaşlarım ‘Başka bir iş bul ve hayatını baştan kur’ dediler. Haklılar, öyle yapacağım ama bu saatten sonra başka bir hayat kurmak için kendi ayaklarım üzerinde durmam gerekiyor.

Kısacası bu ay içinde bir karar vermeli ve evraklarımı götürmeye gitmeliyim ama çoktan yenildiğimi hissediyorum. 24 yılın alışkanlıkları bir ayda değişmeyecek tabii ki ve bildiğim başka bir hayat tarzı da yok. Halbuki ne kadar isterdim farklı olmasını. Gerçek anlamda cesur olabilmeyi. Ne yazık ki cesur değilim ve aslında çok korkuyorum.

(Görsel: Lucy Mckenzie)

“Babası tarafından liseye gönderilmemiş bir kızım.” için 12 yanıt

  1. merhaba ben henüz 16 yaşındayım ama size şöyle bir fikir sunabilirim.
    internet üzerinden çeşitli eğitmenlik kurslarına (örneğin hızlı okuma gibi) katılıp o konuyla ilgili eğitim verebilirsiniz, özel ders verebilirsiniz.
    umarım hayallerinize kavuşursunuz ♥
    ig: smncookie

    • Merhaba. Sizi gönülden tebrik ediyorum. Başarınız çok büyük. Eğitimci olmakla arandaki sorun başörtüyse bunu aşmış bir din kültürü ahlak bilgisi öğretmeni var. İnstagram hesabı @feyza_asel
      O bunu başarmış. Ona ulaşıp korkularını anlatırsan eminim ki yardımcı olacaktır. Din kültürü öğretmeni ve başörtü takmıyor. Sevgilerimle

  2. Senden yaşça küçük olarak fazla tavisye veremem. Ama şunu söylemek isterim. İmam hatipte öğretmen olacak olsan bile yine de açık olman bi şeyi değiştirmez. Ben imam hatipte okuyorum ve zaten genel olarak arkadaşlarımla imam hatipten memnun olmayan, hocaların bir çoğunun robot gibi aynı şeyleri tekrar ettiğini düşünüyoruz. Liseme açık bi hocanın gelip de onunla din hakkında mantıklı bi şekilde konuşmak için her şeyimi verirdim… Nasıl bir hoca olursan ol öğrencilerin belli bi kesimi seni severken belli bi kesimi belki de umursamayacak. Ailemde üç tane öğretmen olmasından biliyorum? Umarım kendin için en güzel kararı verir ve mutlu olursun?

  3. Sana söyleyeceklerim nasıl bu yaşına kadar mücadele etmişsen ve babanın tüm dediklerine karşı gelip üniversiteye gitmeyi başardıysan öyle devam et. Bir örnekten gidiyim benim komşumun kızı 25 yaşında liseyi açıktan okudu sonra üniversiteye gitti 32 yaşında memur oldu hiç bir şekilde pes etmedi başkası olsa zaten 25 olmuşum gidip evleniyim boşver daha ne yapabilirim derdi ama o vazgeçmedi şimdi kendine ait arabası bile var bütün insanlar ona saygı duyuyor. Demek istediğim hiçbir şey için geç değildir asla bu yıl öğretmenlik yaparken bir yandan üniversite sınavına çalış ve iyi bir bölümün kazan. Bunu başarabilirsin. Umudunu kaybetme<3.

  4. Daha 16 yaşındayım bu konuda ne yapmanız gerektiği hakkında size fikir veremem fakat açık olmanın sizi öğrencilerden uzaklaştıracağını düşünmeyin. Ben de ortaokulu imam hatipte okudum. Açık bir arapça öğretmenimiz vardı birkaç dersimize daha girerdi. İlk geldiği zamanı hatırlıyorum hepimiz onu ingilizce öğretmeni sanmıştık arapça öğretmeni olduğunu öğrendiğimizde ise bir hayli şaşırıp yadırgamıştık fakat bir kaç hafta içinde hepimiz onu o kadar sevdik ki tenefüslerde peşinden ayrılmaz sürekli soru sorar olduk. Öyle ki hafta sonları bile küçük gruplar halinde buluşur piknik yapar bisiklet sürerdik. Tabi sizin durumunuz biraz daha farklı ama emin olun öğrencileriniz bir süre sonra alışacaktır. Çevrenizdeki kimse yüzünden hayatı kendinize zehir etmeyin. Hem daha 24 yaşındaymışsınız sırf mesleğiniz yüzünden ölünceye kadar istemediğiniz şekilde yaşamayın. Ben özel hayatınızdaki sorunları çözüp kendiniz olduğunuzda öğrencilerinize çok daha faydalı olacağınızı düşünüyorum.

  5. Merhaba, öncelikle eğitim serüvenini yılmadan başardığın için seni kutlarım. Diğer bir husus da yazında üç dil bildiğinden bahsetmişsin. Dil bilmek günümüzde çok büyük bir erdem ve aynı zamanda kazanç kapısı. Üstelik bildiğin dillerden birinin Arapça olduğu varsayıyorum. Bu da son yıllarda çok büyük bir artı. Dil bilgini kullanarak göçmenler ile ilgili çalışmalar yapan kurumlarda iş bulma imkanın olduğumu düşünüyorum. Sevgiler..

  6. Ölü ozanlar Derneği diye bir film var, Rahmetli Robin Williams oynuyor. İzlemeni çok isterdim ? Hayatında bol şans ???

  7. öncelikle hayatta nerden nereye tırnaklarınla kazıyarak geldiğini dilerim hep hatırlarsın. insan bazen başardığı şeylere o kadar alışıyor ki, küçükmüş gibi gelmeye başlıyor yaptıkları. yürekten tebrik ederim seni hayatına sahip çıktığın için. Diğer yandan 30 yaşında sıfırdan yeni bi kariyere başlamaya çalışan biri olarak, asla bir şeyler için geç kalmadığını söylemek isterim. eğer meslek dersi öğretmeni olmak seni mutsuz edecekse, aklında başka bir meslek varsa. hiç durma. maddi özgürlüğünü sana sağlayan bu meslek öğretmenliğine sıkıca sarıl ama bi yandan da yeniden okul mu okumak istiyorsun, iş mi kurmak istiyorsun bunlara bak ve kendine yatırım yapmaya devam et. henüz gerçekten çok gençsin, karar değiştirmek, bambaşka yollara sapmak için fazla fazla zamanın var. diğer yandan eğer din öğretmeni olmayı aslında seviyorum, başka bir hayalim de yok diyorsan, asla şu nasıl olacak bu nasıl olacak diye korkma. çok küçük ve muhafazakar bir ilçede büyümüş bir kadın olarak, ortaokul ve lisede derslerime giren muhafazakar olmayan hocalardan bambaşka bir dünyanın var olduğunu öğrendim ben. her şey o kadar belli kalıplar içindeydi ki, din kültürü hocamızın eşinin başının açık olması ilçede infial yaratmıştı resmen. Ama biz çocuklara gösterdiği şey, inancın çok farklı şekillerde yaşanabildiği olmuştu. O yüzden dersime girmiş tüm “farklı” hocalarıma içten içe müteşekkir olmuşumdur bana farklı olanı ve farklının da iyi olabileceğini gösterdikleri için. inançlı olduğunuzu varsayarsak, sizin saçınızın açık olması öğrencilerinize yepyeni bir bakış kazandıracaktır. inanmanın binbir farklı yolu olduğu bakışını. mesela, hem eşcinsel olup hem de kendini müslüman olarak tanımlayan bu kadar insan var dünyada. bu şekilde huzur ve mantık bulmuşlar demek ki. bir gün inancın inanılmaz öznel bir konu olduğunu anladığımızda her şey daha rahat olacak diye umuyorum. Diğer yandan diyelim ki inançsız bir din öğretmenisiniz. Bu yine sorun teşkil etmiyor. Çünkü siz o okula öğretmek için gidiyorsunuz, bilgiyi aktarmak için. bizzat yaşamak için değil. sizin çocuklara vereceğiniz şey “böyle bir inanç sistemi var, buna inanan, gönül vermiş insanlar var. ve bu inancın prensipleri bunlardır.” şeklinde olacaktır. Nasıl uygulanacağını daha anlatabilirsiniz, ama özel hayatınız sizi ilgilendirir sadece. dini anlatacağız diye çocuklara ahlak bekçiliği yapılmasından o kadar yıldı ki insanlar artık, çölde vaha gibi bi yaklaşım olurdu bu şekilde profesyonelce bi anlatım. Bir de çocuklar seziyorlar zaten sizin konuyla ilgili şahsi görüşünüzü. saklamak imkansız gibi oluyor. çok kuvvetli gözlemciler. o yüzden hiç sıkmayın canınızı, belki de farklı bi insan, yaşayış görmek için ellerine geçen en önemli şansı olun bu çocukların. farklı olandan korkmamayı sizinle öğrensinler. Dilerim korksanız dahi ileri gitmeye devam eder, bunca yıldır pes etmeden geldiğiniz bu noktada kendinizi asla geri çekmezsiniz. Var olun. Başarılar dilerim.

  8. Merhaba, her şeyden önce tebrik ederim. Orta okuldaki din kültürü öğretmenim başı açık, dünyalar tatlısı bir insandı. Ondan nasıl iyi, ahlaklı, yardımsever olunur öğrendim. Lisede din kültürü öğretmenim sizin gibi kafasında soru işaretleri olan bir beyefendiydi ve bunı bizimle, öğrencileriyle üstü kapalı da olsa paylaşırdı. Ondan da sorgulamayı öğrendim. Lütfen bu kadar severek okuduğunuz bir bölümün ayağınıza pranga olacağını düşünmeyin. Emin olun öğrencileriniz sizden din kültüründen daha fazlasını öğreneceklerdir. Aklımızda yer eden, bizi biz yapan öğretmenlerimiz de böyle insanlar değil mi zaten? Sevgiyle

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir