Merhaba. Az önce açılmak isteyen kuzenimle gerçekleştiğim 1,5 saatlik telefon konuşmasının ardından kendimi bir anda yeniden bu platformda buldum. Kuzenimin yaşadığı bazı benzer şeylerden sonra ben de 1 yıl önceye uzanan serüvenimi anlatmak istedim. Belki okuyup cesaretlenenler olur.
11 yaşında gerek İmam Hatip’teki sınıf arkadaşlarıma kendimi kabul ettirmek istediğim için gerek de ailemin dikkatini çekmek için kapandım. Başlarda her şey çok iyiydi, herkes büyümüşüm gibi davranıyordu. Allah’ın belası hocalarımın bazıları fazla yüksek sözlü notları ve çikolatalarla gönlümü alıyordu. İlk defa tam anlamıyla toplumda kabul gördüğümü hissetmiştim. İnsanların beni büyümüş olarak görmelerinin hayatımın 5 senesini çaldığını sonradan fark ettim. Giyilemeyen kıyafetler, yaşanamayan anılar, yapılamayan etkinlikler… Çocuk aklıyla iki çikolataya ve biraz kabul görme hissine çocukluğumu satmışım.
8. sınıfta etüt merkezine gitmeye başlayınca kaybettiğim şeyleri birer birer görmeye başladım. Açılma fikirleri aklıma ilk o zaman düştü. İçten içe kabullenmeye korksam da bu fikir giderek derinlerime kök saldı ve büyümeye başladı. Sırf bu fikirden kurtulma amacıyla proje İmam Hatip lisesine gitme kararı verdim. Puanım kötü değildi ve evden uzaklaşıp arkadaşlarımla yatılı okulda okuma fikri bana çok cazip geliyordu. Bu hayatımın hem en doğru hem en yanlış kararıydı. Her ne kadar o okuldan nefret etsem de karakter gelişimimi ailemden uzak şekilde tamamlamamı sağladı. İnsan evden uzaktayken daha kolay bir şekilde ‘birey’ oluyor. Çoğu kapalı olan bir kız okulunda 3 dönem geçirdim ve açıkçası bu 3 dönemde içimdeki açılma arzusu çok açığa çıkmadı. Çünkü oradaki herkes benimle aynı durumdaydı ve dışarıyla pek ilişiğimi yoktu, hayatı kitaplardan ve sosyal medyadan öğreniyorduk. Aslında sadece içimdeki o tohumu büyümesi için suluyormuşum. Zamanı geldi ve o tohum; güçlü, bilge bir ağaç oldu.
Okul idaresiyle sorunlar yaşayınca proje okulu bırakıp ailemin yanına geri döndüm ve 1 dönem boyunca bir Anadolu lisesinde okudum. Oradaki insanlar çok iyi insanlardı ama hiçbir zaman aralarına tam olarak dâhil olduğumu hissetmedim. Mesela okul grubunun verdiği konserlerde hiçbir zaman dans edemedim. ‘Örtü seni kısıtlamaz’ lafını kimin çıkardığını bilmiyorum ama hayatımda daha ahmakça bir şey duymadım. Bugün bir kadının kapanması yalnızca ibadetle alakalı bir durum olarak algılanmıyor. Bir kadın kapalıysa İslam’ı temsil ediyor. Bunun her daim farkında olarak yaşarken de sürekli eleştiri adı altında kırıcı laflara maruz kalıyorsun, özgüvenin zamanla yitip gidiyor. Tam olarak bu yüzden ki o konserlerin hiçbirinde istediğim gibi dans edemedim. O gün içimdeki ağaç ilk kez tam anlamıyla gürledi ama kırılma noktam yine de bu olmadı.
Yaz ayları geldiğinde evin içinde giydiğim şortlar nedeniyle bile laf işitmeye başladım. Bir aile apartmanında yaşıyorum ve kendi evimde giydiğim şeyler için gerek annemden gerekse babaannemden kötü sözler duyunca artık iyice bunaldığımı fark ettim. Böylelikle içimde fırtınalar kopmaya başladı. Kırılma noktamı burada anlatmayacağım ama o artık daha fazla kapalı kalamayacağımı fark ettiğim o yaz, zorla kapatılmış bir arkadaşımla olan Whatsapp konuşmalarımızda yazdığım hislerimi düzenledim ve bir gece anneme gönderdim. Bu çok doğru bir hamleydi çünkü eğer anneme hislerimi yüz yüze açmaya çalışsaydım sonunda sadece annem konuşuyor olurdu. O günün sabahında annemden aralıksız 4 saat boyunca nutuk işittim. Buna rağmen kararlı olduğumu fark eden annem, tatilde başımda bandana ile gezmeme izin verdi. Daha sonrası için kimseden izin istemedim çünkü açılma kararını çoktan vermiştim ve tatilden döndüğümde bir daha asla başörtüsü takmadım.
Şimdi siz ‘Baban ne yaptı?’ sorusunu sormadan ben açıklayayım. Babam süreçten haberdar olmasına rağmen bu kadar kararlı olacağımı düşünmemiş olacak ki tatil sürecinde sesini çıkarmadı ve aramızda hiçbir iletişim geçmedi. Fakat eve döndüğümüzde kıyamet koptu. Babamın dini el âlemin diyecekleri üzerine kurulu olduğu için ve dedemlerin gölgesinde birey olamamış korkak bir insan olduğu için önüme birçok engel koydu, hatta evden çıkmamı bile yasaklamaya çalıştı. Baktı ki dedemlerden ses gelmiyor, işte o zaman onun da sesi kesildi.
Açılmak kolay bir süreç değil, inanç, sabır ve kararlılık gerektiriyor. Savaşman gerekiyor; gerek toplum normlarıyla gerek kendi korkularınla gerekse ailenle… Fakat yine de açılmamış bir insanın asla anlayamayacağı bazı şeyler var; rüzgârın tenine dokunmasının aslında dünyanın en güzel dokunuşu olması gibi. Neredeyse 1 senedir açığım ve bu halimle çok mutluyum. Zamanında yap(a)madığım ne varsa yapmaya çalışıyorum. O rengârenk ojeleri sürüyorum, o elbiseyi giyiyorum, o duvardan atlıyorum, o ağaca tırmanıyorum, konserlerde istediğim şekilde dans ediyorum… Hanımefendi değilim, hiçbir zaman olmadım ve artık bunu özgürce beyan ediyorum. Kimsenin hakkımdaki düşünceleri zerre umurumda değil. Çocukluğumun yarısı benden alındı ama gençliğimi vermeye niyetim yok. Eskinin aksine güzelim çünkü güzel hissediyorum. Mutluyum çünkü neysem oyum.
Ben kendi ailemin ilk açılanı değilim ve bugün anladığım kadarıyla sonuncusu da olmayacağım. Eğer bunu okuyorsan kuzen; bil ki yalnız yürümeyeceksin. Nasıl ki halam bana destek oldu, ben de sana destek olacağım. Sen sevgili okur; ne yaşıyorsun, nasıl zorluklarla karşılaşıyorsun ya da karşılaştın, bilmiyorum ama eğer yeterince kararlı olursan yapamayacağın hiçbir şey yok. Toplum normları böyle böyle yıkılacak: kararlılıkla ve karşı çıkmakla. Sen de tıpkı benim gibi bir tuğlasın; ya o norm duvarına örüleceksin ya da duvarı delmek için duvarın üstüne devrileceksin.
(Görsel: Susa Monteiro)
“O gün içimdeki ağaç ilk kez tam anlamıyla gürledi.” için 2 yanıt
Teşekkür ederim bana cesaret oldun zaten kararlıydım şimdi daha kararlıyım çok çok teşekkür ederim
Başarmış biri olarak gözlerim dolu dolu okudum yazdıklarını. Başardıktan sonraki dışarıya çıkışların, istediğin ojeyi alıp evde binbir heves sürmenin, içimi gösteriyor mu göstermiyor mu uzun kollu mu kısa kollu mu diye umursamayıp dilediğin kıyafeti almanın mutluluğu hiçbir şeyde yok.. yolun açık ve aydınlık olsun 🙂