Merhaba. 17 yaşındayım. Kapandığımda 14 yaşındaydım. Annem bu tarz konularda çok anlayışlıdır, o yüzden onun hiçbir baskısı olmadan tamamen kendi isteğimle kapandım. Kapandığım için çok mutluydum çünkü inancımın gereklerini yerine getiriyordum. İmam Hatip lisesine başladım, evimize yakın olan başka hiçbir liseye puanım yetmiyordu. Orada hem kapanmaktan hem de dinimden nefret ettim. Dizimin yalnızca biraz üzerinde tunik giyiyorum diye “İslam’ı ayaklar altına alıyorsun” diyenler, erkek arkadaşlarımızla oturup konuştuğumuzda ahlaksız bir şey yapıyormuş gibi gözleriyle bizi taciz eden öğretmenler, okulun ilk gününden kızları toplayıp “Sevgiliniz olmayacak, yoksa ailenizi arayıp ballandıra ballandıra anlatırım, babanız sizi döver” diyen bir müdürümüz vardı. En acısı da arkadaşlarımın bile bileğim gözüküyor diye, boynum gözüküyor diye ‘Dinsiz, imansız’ laflarıyla beni yaftalamasıydı. Defalarca açılma kararı aldım. Annem her seferinde “Açılmak istiyorsan açılabilirsin ama bu kararı toplum baskısı nedeniyle veriyorsun” derdi. Ben de hep vazgeçerdim.
11. sınıfa geldiğimde okul değiştirdim. Bu verdiğim en doğru karardı. İslam dinini yalnızca kapalı kızların dini gibi gören insanlardan ve ahlak bekçilerinden kurtulmuştum. Açılmadım ve bunun da bir başarı olduğunu düşünüyorum, tıpkı örtünme baskısıyla kapanmış bir kızın açılmasının başarı olması gibi. Dinimin gereklerini daha iyi yerine getirmeye başladım. Fakat İmam Hatip bende öyle derin etkiler bıraktı ki bir erkekle konuşurken bugün bile suçlu hissediyorum.
Seslenmek istediğim bir kesim var. Eğer dini sorumluluklarınızı tam anlamıyla yerine getirmiyor veya getiremiyorsanız -ki bu gerçekten zor bir şey- İmam Hatip’e gitmeyin. Karşılaşacağınız baskı sizi dininizden ediyor. Şimdi her gün ‘Acaba kötü biri miyim, dedikleri gibi ahlaksız mıyım’ diye düşünmeden, üzerimdeki biraz kısa olduğunda insanların diyeceklerinden endişelenmeden, erkeklerle konuştuğumda o*ospu damgası yeme korkusu duymadan hayatımı yaşıyorum. Umarım siz bunları yaşamazsınız.
(Görsel: Keith Negley)