Neden çocuk gibi değil de küçük bir kadın gibi hissediyordum?

Merhaba. Nereli olduğumdan, fiziksel özelliklerimden ve bunun gibi şeylerden bahsetmeyeceğim. İnsanların gereksiz bilgilerden meydana gelen ‘keskin’ önyargısının oluşmasına sebebiyet vermek istemiyorum.

Benim için her şey 3 yaşındayken mini etek giydirip “Çok güzel oldu” dediğim için annemin Barbie bebeğimi parçalamasıyla başladı. Biliyorum, çok saçma ve gereksiz bir olay, ‘Okunacak bir sürü şey varken bunu mu okuyacağım’ diye içinizden geçirmenize sebep olabilecek bir olay hatta ama 3 yaşındaki bir kız çocuğunda pek de iyi bir psikolojik iz bıraktığı söylenemez. Anlayacağınız gibi ailem çok dindardı, ben daha okula başlamamışken bile ellerinden gelen her şeyi yapıyorlardı.

Annem Winx’li çantalarımın üstündeki resimleri yırtıyordu, Selena ve Bez Bebek gibi dizileri izlememe izin vermiyordu. Pop şarkılar dinlememe de izin yoktu, sadece ilahi dinleyebilirdim. Saçlarımı açamıyordum, “Ya toka takacaksın ya da taç, dikkat çekiyor” derdi annem. Pantolon-tişört giyemiyordum -popomu kapatacak geniş şeyler giyebiliyordum-, sıfır kollu elbiseleri de giyemiyordum. Bunlar çok basit şeyler ama ben 4 yaşında olduğum için benim için basit değildi.

Anaokulunda diğer derslerin yanı sıra Kur’an eğitimi de veren bir anaokuluna gitmiştim. Daha kız-erkek arasındaki farkı bile bilmezken annem erkeklerle konuşmamamı tembihliyordu. Tabii anaokulundan itibaren erkeklere mesafeli yetiştirilince bu durum kişi büyüdüğünde onda olumsuz karakteristik izler bırakıyor. Sonra ilkokula geçtim, okuma yazma öğrendiğim andan itibaren Kur’an kurslarına, dini eğitim veren kurslara (fıkıh vs.) gitmeye başladım. Okuldayken folklore gitmek istedim ama dans etmeme izin vermiyorlardı, gidemedim. Arkadaşlarım istedikleri gibi giyiniyorlardı; renkli renkli şortlar, fırfırlı etekler, şort tulumlar, renk renk ojeler… Onlar neydi öyle ya, tabii ki ben giyemiyordum. Yoksa öyle alışırdım, büyüyünce mini etek şort falan giyerdim, Allah korusun!

Neyse, ilkokuldan mezun olunca o yaz tahmin edebileceğiniz gibi kapandım. Bursluluk sınavına girip bir kolejden burs kazandım. Tek kapalı bendim, herkes bana uzaylı gibi bakıyordu. Tabii bakarlardı; kısacık minik tombul bir kız başörtüyü takmış geziyor. Ben neden farklı olduğumun bile farkında değildim, apayrı bir kafayla geziyordum ortalıkta. Yavaş yavaş rahatsızlık hissetmeye başlamıştım ama ben neden böyleydim, neden onlarla oyun oynayamıyordum, içimdeki bu tuhaf his kim oluyordu da beni hapsediyordu? Neden çocuk gibi değil de küçük bir kadın gibi hissediyordum? Ben çocuk değil miydim? Ne oluyordu lan böyle?

O senenin sonunda okulda hissettiğim rahatsızlık ve eğitimle ilgili yaşadığım sorunlar nedeniyle okul değiştirdim. Ve tahmin edebileceğiniz gibi İmam Hatip okuluna gittim. Burada herkes benim gibiydi; herkes kapalıydı ve herkes dindardı. Okulun hafızlık sınıfına başladım ve tek kız-erkek karışık sınıf bizimkiydi. Erkeklerle oyun oynadığımız için sık sık kızarlardı bize ama öğretmenlerim çok iyi insanlardı. Her neyse.

6. sınıfın sonuna kadar her şeyden bihaber bir şekilde Kuran okuyarak geçirdim günlerimi. 7. sınıfa geçtiğimde artık bir şeylerin farkındaydım sanki, ben bir çocuk değildim; küçük bir kadındım. Bedenini erkeklerden saklaması gereken, eğer gösterirse onları tahrik edip günaha girecek ve sadece kendi cinsiyle konuşması, arkadaş olması gereken bir kadındım; yaşımsa 11’di sadece.

Sınıfım yine kız-erkek karışık idi, Kur’an ağırlıklı sınıftaydım çünkü. Başımı simsiyah örtülerle, tıpkı bir Kuran kursu hocası gibi kapıyordum, sadece peçe yoktu. Artık iş öyle bir boyuta gelmişti ki sesli kahkaha attığımda, yanlışlıkla erkek bir arkadaşımın eline dokunduğumda müthiş bir suçluluk duygusu hissediyordum ve Allah’tan özür diliyordum. Oyun oynamazdım asla, gidip kenarda kitap okuyordum beden derslerinde. Çevremdeki herkes oyun oynuyordu, ben oynayamıyordum. İçimdeki bir his beni hapsediyordu, özgürlüğümü elimden almıştı adeta.

8. sınıfa geçmiştim. Kendimden çok uzaklardaydım. Çünkü ben, olduğum kişi değildim. Biri bana baktığında adeta “Ben, bu değilim, başka biriyim aslında” demek istiyordum. Başörtünün özgürlüğüme kocaman bir darbe indirdiğinin ve çocukluğumu yaşayamadığımın farkına varmıştım. Ergenliğe girmiştim artık, o zamanlara geri dönemezdim ki… Önümde bir lise sınavı vardı ve artık İmam Hatip’e gidemezdim.

Çok bunalmıştım her yerde din görmekten, bütün davranışlarımın din yüzünden kısıtlanmasından, saklanıp gizlenmesi gereken bir varlık yerine konulmaktan, dans edememekten, bir erkekle konuştuğumda “orospu” olarak algılanmaktan, istediğim hiçbir şeyi giyememekten, kısıtlanmaktan, kendi içimde kendimi hapis etmekten…

8. sınıfı bitirmiştim ve yaz tatilindeydim. Galiba hayatımın en kötü zamanlarından biriydi. Tercih yapmaya ağlaya ağlaya gitmiştim, yine İmam Hatip’e gidecektim. Puanım 431’di, düşük değildi. Tercihlerimin 2. sırasına İHL yazdırmışlardı. Zaten pek bir seçeneğim de yoktu; ulaşımı mümkün olan 2 tane Anadolu lisesi vardı fakat onları da istememişlerdi. Her yere İmam Hatip açıldığı için ben de mecbur 400 puanla öğrenci alan bir İmam Hatip’e gitmek zorunda kalmıştım. Bütün yaz evdeydim, sebebi İmam Hatip’e gitmek zorunda olmam değildi. Ben en azından bir okula gitmiştim; okuyamayanlar, okumak için aklıma bile gelemeyecek zorluklara katlananlar vardı, ne haddimeydi benim okul beğenmemek! Sebebi dışarı çıkmak istemememdi; başımda o örtü varken kendimi kafese konulmuş bir kuş gibi hissediyordum, çıkmak için kendimi tellere vuruyordum ama bu canımı acıtmaktan başka hiçbir şeye yaramıyordu. Kafesin kapısını açmak için bir şeyler yapmalıydım artık, bu böyle olmayacaktı.

Aslında uzun süredir bu kapıyı açmak istiyordum. Ama babam ve annem üzülmesin diye yapmak istemiyordum. Artık yapmak zorundaydım. Bir gün babama açılmak istediğimi söyledim ve nedense ağlamaya başladım. Yaklaşık 3 saat konuştuk. Annem “Sen erkeklerin ilgisini çekmek için açılmak istiyorsun” falan diyordu. Babam sert tepki vermemişti. Ama tabii ki izin vermediler. Bana çok karışıyorlardı, her şeyime!

Hatta şunu hiç unutmam; bir yaz günü evde sütyen giymemiştim, kendi odamda tek başıma oturmuş sessiz sakin film izliyordum. Babam çekmeceye koyduğum kolu sarkan sütyenimi gördü ve kıyameti kopardı. “Sen utanmıyor musun evde sütyen takmamaya? Ben varım, abin var; hiç utanman yok mu senin!” diye bağırmıştı. O günden sonra uzaklaştım ailemden. Yanlarında oturmamaya başladım çünkü evde sıcak havalarda sıfır kollu bir tişört giysem, dar bir şey giysem, koltukta arkam dönük uzansam hemen müdahale ediliyordu; abim vardı, babam vardı evde. Ben de yanlarında oturmadım bir daha.

Her neyse bayağı bir zaman geçti böyle. Okul başladı. Okula moralim bozuk gitmiştim, kimseyle pek konuşmamıştım. Sonra alıştım tabii. Okulumun çok iyi bir eğitimi var ve yabancı dil eğitimi de sağlam. Çalışırsam beni iyi bir yere getirir umarım. İlk senem devam ederken ailemle tekrar konuştum, bu sefer de arkadaşlarımın etkisinde kaldığımı söylediler ve en yakın arkadaşımla görüşmemi yasakladılar. Zaten 3 yakın arkadaşım var; 1 tanesi erkek olduğu için annemler onun varlığından haberdar değil, bir tanesinin de küçük kardeşi açıldığı için onla görüşmemi yasakladılar. Benim böyle bir şey düşünebileceğime inanamıyorlardı. Beynim yok sanki benim, başkalarından etkilenebilirim sadece.

Her neyse, aylar geçti. Bir şey olmuştu, eskiden olduğu gibi değildi. Eskiden anne ve babamdan korktuğum için onların sözünden çıkamıyordum, her ne olursa olsun. Ama artık o korku hissi uçmuştu. Nasıl olduğunu anlamadığım bir şekilde kuş gibi hafiflemiştim. Galiba içimdeki kuş anahtarın yerini öğrenmişti. Korkmuyordum. Ben onlar gibi değildim sadece. Onların siyasi görüşünü benimsemiyor, onların inançlarına tabi olma zorunluluğu hissetmiyordum. Beni istedikleri gibi hayal etsinlerdi. Bu bir şey değiştirmeyecekti. Açılmaya karar vermiştim. Yapacaktım.

Henüz açılamadım, içimdeki o korku hissi uçalı çok uzun zaman olmadı çünkü. Ama yapacağım. Üzmek istemiyorum onları ama yapmak zorundayım. Dışarı çıkamadığım için sevinen bir insanım çünkü ve bunun değişmesini istiyorum. Annem ve babam kötü insanlar değiller kesinlikle. Beni de çok seviyorlar. Ama din konusunda çok ama çok büyük bir baskı altında yetiştirildim ve bunun pek de iyi sonuçları olmadı. Yazım çok ama çok uzun oldu, farkındayım; belki kimse buraya kadar okumayacak. Ama ben içimi dökmek istedim, belki benim yaşadıklarıma çok ama çok benzer şeyler yaşayan kişiler birazını da olsa okuyup asla yalnız olmadıklarını bir kez daha fark ederler. Teşekkürler.

(Görsel: Ethel Leontine Gabain)

“Neden çocuk gibi değil de küçük bir kadın gibi hissediyordum?” için 9 yanıt

  1. Merhaba 🙂 yazını hissederek okudum seni o kadar iyi anlıyorum ki 🙁 benzer şeyleri ben de yaşamıştım, hatta otuza yaklaştım hala o baskıların etkisini zihnimde,hayatımda hissediyorum.ben de bana hayattaki tek doğru, tek gerçek olarak dayatılan dine inandirilınca gençliğimi yobazliklar içinde kaybettim.kisacasi hayatımın bir kısmını hapsedildigim ve hapsolmak zorunda bırakıldığım düşüncelerle yitirdim.imam hatip okudum, hafız oldum ve ilahiyat derken dini daha çok öğrendim ve daha cok sorguladım. Gerçi sorgulamaya geçmek uzun zaman aldı zira elestirilemeyecek hakikatlerdi ama birgün “eğer ben sorguladikca, araştırdıkça, eleştirdikce cevap bulamayacaksam ve bunca sene dürüstçe hayatımı bu dine göre kurduysam ve bu samimiyete rağmen eskisi gibi inanamayacaksam zaten hiçbir zaman doğru olana inanmamişımdır diyerek cesaretle bir adım attım ve şuan teist bir inanca bile sahip değilim, ama zihnim o kadar özgür ki bambaşka bir bakış açısıyla hayata bakıyorum ve nefes alıyorum.14 yıl bir vakit namaz kaçırmayan, oruç borcu olmayan birisi olarak yaşadım ve bir buçuk yıl önce ibadetleri bıraktım.hiçbir şey hissetmiyorum din içimde bitmiş… Neyse belki birgun burada uzun uzun paylaşırım 🙂 her şeyin gönlünün güzelliğince olmasını temenni ediyorum 🙂 bundan sonrasında çok geç olmadan doya doya, istediğin duruşla, yaşaman dileğiyle…

  2. Selamlar, almanyada yaşıyorum ve belki burda farklı olduğunu düşünüyorsun ama İnan bana senin hikayeni okurken, en azından içinde yaşadıklarını bire bire bir hissettim çünkü aynısını bende yaşadım. Eğer henüz açılmadıysan şunu söylim.. içindeki sesi dinle! Sana en yakın olan Sensin! Hapsetme kendini. Ben açıldım kolay olmadı annemler aynı evin içinde iki sene konuşmadılar benimle ama yinede doğru karar olduğunu biliyordum..hatta uzun bir süre, saçlarımı sıkıca bir at kuyruğu yaparak bağlıyordum, çünkü açık saçımı yüzüme yakıştıramıyordum, ne de olsa bu halimi nerdeyse hiç görmüyordum bende ama yinede daha iyi hissediyordum.
    Dindende soğuttular diyebilirim, sonra tekrar buldum ama bunu illa kapalı bir şekilde yaşamam gerekmediğini anladım.
    Umarım sende yolunu bulursun.. Hikayeni paylaştığın için teşekkür ederim.
    Sevgiler

  3. Seni çok iyi anlıyorum, burada hepimiz benzer şeyler yaşadık ve yaşıyoruz zaten. Sana diyebileceğimiz tek şey pes etmemen ve en kısa sürede bunu halletmen. Evet çok kızıyorlar, evet psikolojik baskılara maruz kalacaksın ama bunlar senin mutluluğundan önemli değil. Konuşmak istersen instagram adresim ozgurlukemekisterr

  4. Direnenler yaşar. Sonuna kadar diren yaşını tahmin edebiliyorum. Ben senden beş yıl daha yaşlı biri olarak kaybettiğim o gençliğime yandım. Harekete geç. Sonunda ne olursa olsun ailen seni bırakamaz. Güzel başarılar çok fazla azim ter güç gerektirir
    Sende hepsi var
    Diren ve yaşa. Ben 20 yaşındayım ve bu yazıyı okuyana dek de harekete geçmeyi düşünmemiştim
    Şimdi anlıyorum ki beklediğim her saniye bana zehir olacak her şeyi daha da zorlastiracagim
    Ailene güven vermek için namaza başlıyor taklidi yap. Ve harekete geç. Güzel günler göreceğiz ben de seninle birlikte geçeceğim daha çok yitirmeden kendimden

    • merhaba, açıldım. ve beni bir yere kadar kabullendiler artık. direnince her şey güzel oluyor. Zor oluyor fakat değiyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir