Merhaba, burayı yaklaşık iki yıldır takip ediyorum. Takip etmemden ve şu an bu yazıyı yazıyor olmamdan da anlaşılacağı gibi buradaki birçok kişiyle benzer sıkıntıları çektim. Oturup yazmaya başladım.
Ailemle beraber yaşadığım şehirde endüstri mühendisliği okuyorum, 3. sınıftayım ve bitse de gitsem modundayım. Birçok hikayedeki gibi benim yaşadığım sorunlar da aile kaynaklıydı. Ailem çok muhafazakar, bugüne dek hep öylelerdi. Tişörtü ya da şortu geçtim, 4. sınıftan itibaren kapri giymem bile yasaktı. Eğer asi bir karakteriniz yoksa o yaşlarda yasak ve cezaları kabullenmeye çalışıyorsunuz, en azından bende bu böyle oldu. 5. sınıfa geldiğimdeyse, neden yaptığımı bilmiyorum, yüksek ihtimalle ‘Zaten eninde sonunda olacak bir şey bu’ diye düşünerek tülbent tarzı örtülerle dolaşmaya başladım. Akrabalar ve ailemdekiler benim için “Daha küçük ama ne güzel bak” diyorlardı. Ortaokulda okula örtü takıp gitmezdim, okul evimize yakındı. Liseye geçince başımı tamamen kapatmaya başladım. Bu arada sırf evden biraz uzaklaşmak için liseye ablamın üniversite okuduğu şehirde başladım. Ablama “Zaten okulda açıyorum, şapkayla gideyim” desem de kabul etmezdi ama bazen ben öğle araları bazen de okul çıkışlarında öyle dolaşırdım. O zamanlarda örtü benim için bir gereklilik değil, gelenekti.
Üniversite tercihi yapacağım zaman ise kesinlikle başka bir ilde olmak istiyordum. Çünkü ailem dindar olmalarının yanında çok da korumacılardı, nefes alamıyor gibiydim. Onları zar zor ikna ettim. Bu sefer ablam da yoktu, tek başımaydım. Bir şekilde kendimi idare edecektim. Bu arada, o zamanlar örtünün beni gerçekten koruduğuna inanıyordum. Önceden sinyalleri verilmişti; ben de üniversiteye geçince pardösü veya ferace giyecektim, öyle olmalıydı tabii ki. Ben de gerektiği gibi giyiniyordum! Erkeklerin bakışlarından tiksinmiştim, “Evet” diyordum “doğrusu bu”. Dini inancım zirvelerdeydi; namaz kılıyor, Kur’an okuyor, uçuyordum.
Üniversiteye geçtim, biraz önce bahsettiğim uçuşlarımın tek nedeninin; sığ ve aynı zamanda tek yönlü bir bakış açısından kaynaklandığını fark ettim. Şu da aklınıza gelmesin; üniversiteye gitti, partiler, barlar, arkadaşlar… Hayır, normal takılıyordum. Çevrem benden çok da farklı ve uç değildi. Ama bir şey oldu ve ben empoze edilenlerden uzaklaştım, kendimi dinleme fırsatı buldum. Araştırma yapmak neymiş, eleştirel düşünce neymiş; bunların temellerini attım kendimde. İnandığımı sandığım, kuşaktan kuşağa aktarılan ve sorgulanmayan değerlerin; birer birer un ufak olduğunu gördüm. Bu inanışların temelsiz olduğunu fark ettim. Şimdi buraya bunları yazıyorum, sanki inançsızlığa özendiriyormuşum gibi düşünülmesin. Siz araştırın, sorgulayın, öğrenin; belki de benim bulduğumdan çok daha farklı sonuçlar bulacaksınız, o da sizin inancınız.
Her neyse, uzatıyorum biraz çünkü çok doluyum. Herhangi bir dini inancım yokken başörtüsü takmak çok zordu. Bunları fark ettiğimde hazırlık yılım bitmişti ve ailem üniversite okuduğum şehirde ‘uslu bir çocuk’ olmadığım için yanlarında olmamı isteyip baskı yaptılar. “Sen gel, ayrı ev veya yurt ayarlayacağız sana” dediler ve tabii ki böyle olmadı. O geçiş dönemindeyken bahsettim artık aileme. “Ben bu örtüyü takmak istemiyorum” dedim. Aldığım cevaplar, tam da tahmin ettiğim gibi, “Reddederiz, millete kötü örnek oluyorsun, bunun yapılabilirliğini göstermiş olacaksın.” oldu. Ve ben bunları kaç kişiye anlatıyorum şu an kim bilir… Kendilerini yerden yere atıyorlardı; ağlamalar, ajitasyonlar… Bu konuyu defalarca açmama rağmen takmadılar. Gizlice açtım ben de ve yakalandım. “Bir daha yapma” dediler, gizlice yine devam ettim. Bu süreç, birlikte yaşadığımız için daha zor oldu.
Geçtiğimiz yılsa “Tamam, madem öyle, bizim yanımızda ve tanıdıkların yanında tak, diğer türlü ne yapıyorsan yap” dediler. Bu çok saçma gelse de “Peki” dedim. Bir yıl boyunca bazen kapüşonla dolaştım bazen de tülbentle… Yine rezildim ama en azından karşılaşacak mıyım, öğrenecekler mi korkusu yoktu. Yaz başladığında ben hala kapüşonlularla devam ediyordum fakat iyice bunalmıştım. Abim “Niye bunları giyiyorsun, hava sıcak” dediğinde “Biliyorsun, kapüşonlularla takıyorum” diyordum. Tam o sıralar “Artık böyle devam etmeyecek, üzülseler de normal gezeyim artık” derken; abim yazlık kapüşonlu bir kıyafet alıp geldi. Gerçekten düşünceli bir hareketti ama bu hediye, ben de biraz daha sabretmeliyim düşüncesi uyandırdı.
Yine sürekli aynı kıyafetle dolaşırken, geçtiğimiz haftalarda “Okuldan alalım, evlendirelim” diyen babam ve “Benim gibi annen yok artık” deyip bana tokat atan annem, benimle konuşmak istediler. Dediler ki “Senin mutluluğun bizim için önemli, bunu bizim için yaparsan şirk olacak,” -ki bunu onlara önceden defalarca söylemiştim-, “biz onaylamıyoruz yine de sen bilirsin”. Bunu daha birkaç yıl önce pantolonlarımı saklayan, ortaokulda “Ne dinlediğin belli değil” deyip her eve gelişimde telefonumdaki şarkılarımı silen annem söyledi. Bu süreci uzatanın ben olduğunu şu an çok iyi fark ediyorum.
Uzun bir süreç oldu, iki yıl boyunca bir öyle bir böyle takıldım. Hala kıyafet konusunda aşmam gereken çok nokta var, biliyorum. Normalde şort giyerken, eve gelmeden önce onu bir yerde değiştirip eve öyle geliyorum mesela. Askılı kıyafetlerin üstüne gömlek geçirip çıkıyorum. Bunlara da alışacaklar, hepsi vaktinde. Kendi adıma büyük bir adım attım. İlk defa dışarı birlikte çıktığımızda annem bana kocaman sarıldı, babam “Ağzını kapatmak için taktın maskeyi” dedi, “Evet” dedim. Bu son konuşmadan sonra hiçbir sorun yaşamadan hatta mutlu bir şekilde aştık bunu. Çünkü o ikilem gitmişti, benim mutlu olduğumu fark etmemeleri imkansızdı. Hala çatıştığım birçok nokta var. Birlikte yaşamak bazen eziyet gibi geliyor mesela. Ayrı eve çıkmak için can atıyorum. Kendi paramı kazanmak için çırpınıyorum. Yakın zamanda internetten aldığım eğitim ve imkanlarla bunu da başarmak istiyorum.
Son olarak okula gidememiş olanlara ya da istemediği bir bölümü okuyanlara önerilerde bulunmak istiyorum, gerçi tavsiye demek ne kadar doğru bilmiyorum. Eğer bunu okuyorsanız; elinizde bir cihazınız ve internetiniz var demektir, yani dünyalar var önünüzde. Neye ilginiz varsa araştırın, internette birçok kurs ve eğitim imkanı var. Artık üniversite okumak o kadar da meziyet değil, eğer uğraşmazsak biz de yüksek ihtimalle işsiz kalacağız. Sadece bir yıl, bir konu üzerine çalışırsanız onunla alakalı iş yapabilirsiniz. Bu verdiğim örnek yazılım için geçerli mesela. Eğer bağımsızlığımızı kazanmak istiyorsak önce bir gelir elde etmeli ve kendimizi idare edebilmeliyiz. İsim vermek istemiyorum fakat araştırdığınızda göreceksiniz, aldığınız kurslarla sertifika edinebilirsiniz. Uzaktan iş imkanınız olabilir. Şu an en büyük motivasyonum bu; kendime alan yaratmak, yüksek gelirli işler yapmak ve kazandığım paranın büyük bir kısmıyla da cehalet ve bağnazlıkla savaşmak… Güçlenelim ne olursunuz, dişimizi tırnağımıza takalım. Hepinize çok güveniyorum ve size kocaman sarılıyorum.
(Görsel: Harriet Lee Merrion)
“İnandığımı sandığım değerlerin birer birer un ufak olduğunu gördüm.” için bir yanıt
Yaa gözlerim dolu dolu okudum.. Umarım çok mutlu bir hayat yaşıyorsundur, umarım her şey dilediğin gibidir. Bizler de sana kocaman sarılıyor ve öpüyoruz, yolun açık ve aydınlık olsun, birçok kişiye örnek olacağına eminim?