Paylaştıklarınıza bir göz gezdirdim. Ben de kapalıydım. Hiç unutmam; 9’a ya da 10’a gidiyordum, dizimin altında şort giydim. Halam, babama “Sen bu yaşta buna böyle şort nasıl giydiriyorsun?” dedi diye babam bana tokat attı. Halbuki ben o şortu normalde de giyiyordum, babam da beni öyle görüyordu. O kadar zoruma gitmişti ki babamın bana insanların içinde tokat atması… Hala sevmem o halamı.
Babam bizim tişört giymemize bile laf ederdi; “Gömlek giyin, uzun kollu giyin.” Babam garson, hep gömlek giyer çünkü. İzinli olduğunu pek bilmem ben. Biz liseye başladığımız zaman babam izin yapmaya başladı, önceleri izin günü bile yoktu.
Neyse, liseden sonra kapandım. 2-3 sene kadar kapalıydım. Kardeşim de öyleydi. Hatta 3 arkadaşım daha bizimle birlikte kapandı, bizimle birlikte açıldı. Bizdeki açılma da ne açılma ama… Herkesten habersiz, iş yerine gidiyoruz diye tatile kaçtık. Açıldık, tatildeyiz ya bir de giderken alışveriş yaptık. Eve bir geldik, benim saçlar kısacık erkek saçından hallice… Neyse, kardeşime tatil az gelmiş olacak ki sen ertesi günü komşunun kızıyla anlaş, kimseye haber vermeden git. Evden patronumu aramışlar, öğrendiler tabi yalan söylediğimizi. Patronum da zamanında yapmış aynısını, güldü geçti tabi; “Durumu haber verseydin.” dedi. Sonra geldi kardeşim, o kaostan sonra kimse hiçbir şey olmamış gibi davrandı.
“Kim, ne der?” diye düşünme. Açılmak mı istiyorsun, açıl. İnsanın imanı, giydikleriyle belli olmaz. İman kalptedir. Namaz mı kılmıyorsun? Senin imanın sana kardeşim, ben namaz kılıyorum diye sana iyilik yazılmıyor.
O halam da 3 ay önce nişanıma geldi. Valla bana biri bir şey söylediğinde ben de iki söylüyorum. Ben de ailemi çok seviyorum ama onlar istedikleri gibi yaşamışlar. Ben yıllar sonra pişman olamam. Kusura bakmasınlar, şimdiki zamanla onların yaşadığı zaman arasında çok fark var.
(Görsel: Charlotte Salomon)