Merhaba saat 03.00’a vurmuş, ben bunları yazıyorum. İnsanları çözümlemede hep iyi olduğumu düşündüm, ancak iş aileme gelince karmaşık bir hale bürünüyor. Herkesin derdi kendine tabii ama ben kendi derdimi bile kategorize edemiyorum. Sorun başörtüsü mü, din mi, ailem mi, ideolojim mi ya da toplumla olan derdim mi; ayıramıyorum. Tek bildiğim, hepsinin karışıp oluşturduğu bulamaçtan çıkmak istediğim.
Ailemdeki herkes kapalı değil ve açık olanların pek çoğu da 28 Şubat’tan dolayı açıldı. Şimdi ben açılsam, aynı hoşgörüyle karşılanabilir miyim? Evlatlıktan mı reddedilirim yoksa okuldan mı alınırım? Peki benim nefes alamamam ne kadar umurlarında olur? Ya da onlara göre bu isteğim “pis kâfir” kimliğimi artık saklamak istemeyişimden mi? Oysa ben annemin ve babamın biricik kızıyım, değil mi? Ama açılırsam iş başka, öyle mi? Hemencecik yüzkarası oluveririm!
Ben 11 yaşındayken kapandım, kapanmadan bir yıl önce dedemin arkadaşı tarafından yıl boyunca sürekli cinsel tacize uğradım, anneme anlattım çünkü gerçekten çok ileri boyuttaydı. Annem ise yanlış anladığımı düşündü, bir daha da bir şey söylemedim. 1 yıl sonra başka bir şehre taşındık da öyle kurtuldum, belki de bunun için kapandım ya da sırf farklılık olsun, daha çok sevileyim, daha çok fark edileyim diye… Nereden bilebilirdim ki kapanmanın böyle olduğunu? Hayatımın en büyük hatasını yapmıştım. İlk haftalar iyiydi ancak 1 yıl sonra artık katlanamaz olmuştum. Annem sürekli “Pişman mısın” diye sorardı o zamanlar, kızar diye gıkımı çıkaramazdım.
Şimdi 17 yaşındayım, 6 yıl oldu ve ben bir türlü alışamadım, boğuluyorum. Rüyalarımda bile beni saran örtüler görüyorum, sıkılıyorum. Hayatta hep başarılı oldum, derslerim hep iyiydi, çok iyi resim yapıyordum, şiir ve kompozisyonda üzerime yoktu ve akla gelebilecek her işi gerçekten de kusursuz yapıyordum. Ailem bunlarla hep övündü, durdu. Şimdi başımı açmak istiyorum desem bunların hepsi gözlerinde yok olacak, ben daha iyilerini yapsam bile… Annemle aram hep gelgitli. Katı ve gelenekçi.
İlk defa bir sevgilim olmuştu ve kıyamet kopmuştu. Babama söylemedi, büyük ihtimalle beni öldürür diye. Ama daha da garibi, bir sevgilim olmasının benim psikolojimin bozuk olmasından kaynaklı olduğunu düşünmesi ve kolumdan tutup psikolog psikolog gezdirmesi oldu. Annem de babam da karşı cinsten birinin arkadaşım dahi olmasını uygun bulmuyorlardı. Eğer karşı cinsle konuşursam açıklama yapmak zorunda hissediyordum, çünkü bakışlarıyla beni oyuyorlardı. Babam, anneme nazaran biraz daha serbest olsa da yine katıydı. Sürekli bağırır, durur, en küçük şeyden kavga çıkarırdı. Gerçekten kavga etmekten hoşlandığını düşünmeye başlamıştım. En hararetli kavgaları benimle olurdu. Çok sevgisiz gelirdi önceden, beni düşündüğünü gösteren saçma sapan anlamsız bir şey söylese, mutlu olurdum; büyüdüm ve artık bu numaraları yemez oldum.
Ona göre ben dinsiz ve öldürülmesi gereken biriydim çünkü evladı başka bir dindense ona bakmamalıydı. Ama işin ilginç yanı benim Müslüman olmamdı. Kendisi pandemiyi bahane ederek cuma namazlarına bile gitmezken benim dört dörtlük ibadet mi etmem gerekiyordu? Babam gerçekten hem dünyanın en akıllı hem de dünyanın en sığ adamı olmayı nasıl başarabiliyordu? Sırf fikirlerim farklı diye bana dinsiz damgası vurmaktan hiç çekinmiyordu. Ama onları bir tanısanız “Bu insanlar nasıl böyle olabilir” diye düşünmekten kendinizi alamazsınız.
Başörtüsünün aile kavramı dışında bir de toplumsal bir kimliği var. Siz başörtü takıyorsunuz diye Marx, Hegel, Kant, Stalin, Nietzsche vb. okuyamaz; bu görüşleri savunamazmışsınız gibi davranıyor insanlar. Başörtülü bir komünist mi? Yok daha neler! Ya da nü resim çizmek mi? Haram değil mi ya! Eşcinsellere destek olmak mı, cinsel devrim mi, seks özgürlüğü mü? Yanacaksın! Cehennemde cayır cayır yanacaksın! Yapma ya!
Cehennem bekçileri, gerçekten her geçen gün etrafımda çoğalmaya başladı. Zaten giyimin ne açık ne kapalı, kim dininin böyle biri tarafından temsil edilmesini ister ki? Ben ve benim gibi başörtülüler bir dini temsil ediyoruz ve ben cidden bu durumdan bıktım! Ben bir kadın olarak neden örtüneyim, neden eziyet edeyim kendime, ayrıca neden kadın? Başörtüsü var olsun diye kendimi yok etmek istemiyorum! Varsın günahlarım dağlar kadar olsun, kime ne? Merak etmeyin, biricik günahlarımı kimseyle paylaşmaya niyetli değilim!
Kişilik bölünmesi yaşıyorum, başımı örtmek istemediğimden dışarı bile çıkmaya katlanamıyorum, aynaya bakamıyorum. Ben, ben olmayan beni gerçekten hiç sevmiyorum! Annem bana biraz düşkün şu sıralar. Babamın ilgisizliğine, sürekli kavga çıkarmasına dayanamadığından beni sığınacak bir liman olarak görüyor. Şimdi ona söylesem galiba büyük bir tepki almam ama babam, o başlı başına bir engel ya zaten. Hem annem bu kadar üzgünken, nasıl olur? Ama ne olursa olsun karar verdim, katlanmak zorunda değilim daha fazla! Söylemem lazım ve söyleyeceğim, açılmak istiyorum diyeceğim, ben kendime saygı duymak istiyorum artık!
(Görsel: Vittorio Zecchin)