Merhaba, nereden başlayacağımı bilmeden ama artık içimi dökebilmek umuduyla yazıyorum.
Ben 4 tane kız çocuğu olan muhafazakar bir ailenin en büyük kızıyım. 17 yaşındayım. Lise son sınıf öğrencisiyim. Küçüklüğümden beri Kuran kurslarına, annemin de gittiği sohbetlere yollandım. İlkokuldayken annem, cuma günleri istersem okula başörtüsüyle gidebileceğimi söylerdi. Ben de heveslenip öyle giderdim. Fakat 5. sınıfta arkadaşlarım bir gün kapalı gelip diğer günler açık gelmemle dalga geçer diye artık bunu yapmamaya başladım.
8. sınıfa başlamadan önce okulumuzda kursa benzer bir şey vardı. Ben de ergenliğimin başlarındaydım ama henüz regl olmamıştım. Giyimime özen gösterir, saçlarımı yaparken çok keyif alırdım. Babam da “Ne güzel giyinmişsin, keşke bir de başörtü taksan.” derdi. Ben ve bir kişi hariç sınıfımdaki bütün kızlar kapalıydı. Kendimi büyük bir günahın içindeymiş gibi hissederdim. Bana da isteyip istemediğimi ve ne zaman kapanacağımı sorarlardı. Ben de “İstiyorum ama emin değilim.” falan derdim. Aslında ailemin heveslendirmesiydi bu ve ben de istediğimi zannediyordum.
Okulların başlamasından biraz zaman önce rüyamda, annem ve babamdan kaçtığımı gördüm. Anlam verememiştim. Tabii Eylül ayında okulun tamamen başlamasıyla, 13 yaşında, daha regl bile olmadan “Ne de olsa bu yıl regl olunca kapanacağım, dönem ortasında kapanınca herkes garipsemesin.” diyerek kapandım. Okulun ilk günü, din dersinde, hocamız herkesin içinde başörtümü gösterip “Hayırlı olsun.” dediği an pişman oldum, ben ne yapmıştım?
İlkokulda da ortaokulda da çok çalışkan olmasam da parlak zekalı denebilecek bir çocuktum. Öyle ki, dersi derste dinlemekle sınıf birincisi olurdum. Hatta 8. sınıfta, sınıfımızda çok fazla rekabet ortamı vardı. Gelgelelim ben lise sınavına girdim ve 492 puan aldım. Listenin başındaki birkaç lise hariç İstanbul’da istediğim her yere gidebilirdim. Ama maalesef bu böyle olmadı. Babam Fen ve Anadolu Liselerinin ortamı çok kötüdür diye beni dine bağlı bir liseye burslu olarak kaydetti. Daha önceden de hep özel okullara gitmiştim fakat okuldaki ortam tamamen muhafazakarlardan oluşuyordu. Lisedeyse bu durum değişti. Okulumuz dine bağlı olmasına rağmen okulda her türlü insan vardı.
9. sınıfta, şimdiye kadarki hayatımda, hayatıma girmiş en iyi arkadaşımla tanıştım. Kendisi liseye başladığında dini sorguluyordu. Biz daha yakın değilken bir gün bana “Neden başın kapalı hiç düşündün mü?” dedi. Ben o an ezbere öğretilen dini bilgilerden biraz geveledim ama ikimiz de buna ikna olmamıştık. Daha sonra onunla birlikte dini sorgulamaya başladık, bunları tartışırken çok keyif alıyordum. Arkadaşım ateist oldu, bense neye inandığımı bilmiyordum ama Müslüman olmadığımdan emindim. Zaten hiçbir zaman istekli bir şekilde namaz kılmadım, oruç tutmadım. Hepsi özenmektendi. Tabii annem bu durum yüzünden arkadaşımla konuşmamı yasakladı, bense hala annemden gizlice konuşuyorum. Bu düşünceleri arkadaşım aklıma sokmadı ayrıca. Kimse bir şey demese de kendi kendime biliyordum istemeyerek kapandığımı. Kabul etmekten korkuyordum sadece. Zaten hiçbir zaman kapanmaktan başka bir seçenek bırakmamıştı ailem bana. Kapalıyken mutlu değildim, hala daha değilim. Açılmayı düşünemedim ilk başta, sonuçta başörtüsü oyuncak değildi, bir kere taktın mı öyle devam etmeliydi. Ama sonra düşündüm ki ben hiçbir zaman bir kapalı gibi giyinmedim ve giyinmeyi hayal bile edemedim. Önceden ailem kıyafetlerime karışırdı ama ben büyüdükçe içten içe “Başı kapalı olsun da…” diye şükrettiklerini düşünüyorum. Çünkü çoğu zaman tişörtümü pantolonumun içine sokup üstüne bir gömlek giyip yalandan da başımı kapatıyorum. Alışkanlıktan da denilebilir. Ve bunu yapmaktan nefret etsem de uzun tunikler giydiğim zamanlardan çok daha fazla kendim gibi hissediyorum. Kendimi çok beğeniyorum, arkadaşlarım da sürekli bana güzel olduğumu söylerler ama başörtüm varken bu iltifatları kabul edemiyorum.
Neredeyse her yaz tatiline giderken saçlarımı farklı renklerde boyarım; mavi, mor, kırmızı… Çünkü saçlarımı ben ve ailemden başkalarının görebildiği tek yer, kadınların girebildiği havuzlar. Annem de hevesimi alırım diye buna ses çıkarmaz.
İlk kapandığımdan beri içimden “Kardeşlerimin aynı şeyi yaşamalarına izin vermeyeceğim.” diyordum. Ama elimden hiçbir şey gelmedi… Bu Ramazan’da kardeşim regl oldu, annem onun dışarı çıkmasına izin vermedi. Kardeşim iki hafta eve kapandı. Annem her evden çıktığında ve bir yere o da gitmek istediğinde “Seni böyle hiçbir yere götürmem.” dedi ve kardeşim kapanmak zorunda kaldı. İkimiz baş başa konuştuğumuzda, birbirimize açılmak istediğimizi, açılınca ne kadar mutlu olacağımızı anlatıyoruz. Bizim bu durumumuza çok üzülüyorum. Arkadaşlarımın çoğuna bu isteğimi anlatamıyorum. Ama bugün bir arkadaşıma “Keşke kapanmasaydım.” dedim ayaküstü.
Bu durumu açıklamak beni korkutuyor ve çok büyük bir stresle boğuşuyorum. Bunun için terapiye başlamak istiyorum ama annem psikoloğa giden insanlara bozuk, hasta gözüyle bakıyor. Aslında panik atak ve anksiyete bozukluğumun olduğunu biliyorum. Büyük ihtimalle baskı altında yaşamaktan oluştu bunlar. Çünkü aileme açılmak istediğimi söylemekten çok fazla korkuyorum.
Çok uzun olduysa eğer özür dilerim, içimi dökmek istedim, en başta da dediğim gibi. Eğer bunu okuyorsanız, benzer şeyler yaşıyorsanız sizinle de konuşmak isterim. Hepinize mutlu, özgür bir hayat dilerim.
(Görsel: Katherine Bradford)