Anne tarafının fazlasıyla dindar, baba tarafınınsa din ile pek işinin olmadığı bir ailede; 2. çocuğum. Bir de abim var.
12 yaşında, daha ergenliğe bile girmemişken; bir gün, annem ve babamla dışarı çıkmadan önce annemin “Başını kapatmazsan bizimle gelemezsin, evde oturursun” demesiyle ağlayarak, dışarıya başımı kapatarak çıktığımı dün gibi hatırlıyorum. Küçüklüğümden beri her sene Kuran kurslarına yollandım. Çocukken bile, asla, bir elbisenin altında külotlu çorap yoksa dışarı çıkamazdım. Yine 12 yaşındayken namaz kılmaya başladım. O zamanlar bana normal geliyordu çünkü daha tam olarak kendi istediklerimi oturtmamıştım ve oturtsam bile anneme baş kaldıramayacak kadar sessiz, sakin bir çocuk olarak yine dediklerini yapmaya devam edecektim.
17 yaşındayım ve hâlâ dediklerini yapmaya devam ediyorum. Çünkü ona bir şey demeye pek cesaretim yok. Dediğim zamanlar olduysa da bana dediği şey “Okuldan alırım seni, hafızlık yaparsın” ya da “Kendini kapının dışında bulursun.” Bunun yanı sıra abim, benim yaşlarımdayken namaz kılmazdı ve hâlâ daha kılmıyor. Annem ona tek bir laf etmiyor. Benim bu yaşımda telefondan oyun oynamam bile sıkıntıyken, gece yattıktan sonra telefonu elime almam bile problemken; abim, bu yaşlarda gece 3’e, 4’e kadar bilgisayarda arkadaşları ile konuşarak oyunlar oynadı. Onun benim yaşlarımdayken gayet de sevgilisi olurken, ben okulda hoca yerleri değiştirip beni erkek olan sınıf arkadaşımın yanına oturtunca “Hemen hocana söyle, yerini değiştirsin” dedi ve ben bunu hocama sınıfın ortasında söylemek zorunda kaldım. Benim için ne kadar küçük düşürücü, aşağılayıcı bir şey olduğunu anlar mısınız, bilemiyorum.
Her zaman annem ve anne tarafımdan din baskısı ile büyütüldüm. Lisenin başlarında okulda namaz kılmaya devam ettiysem de sonradan bıraktım. Hatta şu an evdeyken bile kılmıyorum. Odamdaki seccadeyi serip, namaz başörtüsünü ve eteğimi giydikten sonra elime telefonu alıp onunla uğraşıyorum, onlar gelirse de kılıyormuş numarası yapıyorum. “Okulda kılıyor musun?” veya “5 vakit namaz kılıyor musun?” sorusuna hep “Evet” diyorum. Evet, yalan söylüyorum ama beni buna zorlayan onlar oldu her zaman. Hatta annemin yüzüne karşı “Senin yetiştirdiğin gibi çocuk yetiştirmeyeceğim” demişliğim dahi oldu.
Müzik aleti çalamazdım. Dayım 1 sene önce gitarını bana getirdi ama bir kez elime alıp çaldığım yoktur, çünkü eğer çalarsam bana fazlasıyla kızacağını biliyorum. Çalmasını bilmiyorum gerçi ama öğrenmeme de izin vermez. Eh, bunu da biliyorum. Okulda müzik dersinde ukulele çalmayı öğrenip hocamdan hafta sonu eve getirmek için izin almıştım. Annem onu gördüğü gibi bana kızmış ve çalmama izin vermemişti., Çalmasını bilmeme rağmen okuldan ne ukulele ne de keman, bir daha hiç birini almadım.
Beni İmam Hatip’e vermeyi çok istediler ama puanım yüksek olduğu için istemedim. Annem benimle tercih yapmaya gelmişti ve istediğim okulu 1. sıraya yazarken ağlıyordu, İmam Hatip yazmıyorum diye. Sonrasında beni okula tekrardan getirip tercih listemi değiştirmek istediler ama ben ağlayınca vazgeçtiler. Hâlâ daha İmam Hatip konusu kapanmadı ve nakil aldırmak istiyorlar -ki ben liseyi bitiriyorum.
Neyse ki abim arkamda birçok konuda. İmam Hatip konusu açılınca anneme ve babama kızıyor. Telefonumda bir sıkıntı çıkıp ona gösterirken erkek bir arkadaşımın mesajını görüp tek kelime etmedi ve görmemiş gibi yaptı. En son liseye geçince zorla ısrar edip pantolon aldırdım. Ondan önce en son 6. sınıfta almışlardı. Annem, babamın bana pantolon almasına izin vermiyor. Açık renkli bir kıyafet giyince de “Üstüne bir şey al ve önünü kapat” diyor. Ben beyaz gömleği, sadece okul etkinliklerinde giymiş bir kızım. Onun dışında beyaz bir üstlüğü ilk kez 1 hafta önce aldım ve 2 gün önce giyince annem hemen “Üstüne bir şey almayıp böyle sosyete kapalılar gibi mi dışarı çıkacaksın” dedi. Sırf biraz kısa tunik giydim diye bana “Orospu” dediği de oldu. Etrafımda benim gibi olan o kadar çok kız kuzenim var ki… Gerçekten, böyle bir aileye sahip olduğumuz için, kaçırdığımız ve kaçıracağımız fırsatlardan dolayı kuzenlerime ve kendime acıyorum.
Tek kurtuluşum üniversiteydi. Onda da annem “Peşinden geleceğiz” demesin mi? Artık tek kurtuluşum üniversite de değil, çalışmak. Her zaman içimde ukde kaldığı için “Keşke ben de onlar gibi özgür ve rahat olsaydım” dediğim, -sanki pranga vurulmuş gibi- başında şalı olmayan kızlar gibi olacağım günün, hayalini kuruyorum. Evet, bu günah, biliyorum. Ama başörtünün sevdirilmediği, namaz kılmak zorunda bırakılan bir insan olarak; yaptığım şeylerden bir sevap aldığımı düşünmüyorum. Zorla güzellik olmaz maalesef. Umarım, bu durumu yaşayan herkes bir gün bundan kurtulur.
(Görsel: Francesco CLEMENTE)