Merhaba, ismimi vermek istemiyorum, ben de çok katı bir ailede büyüdüm. Daha 15 yaşındayım, 16’ya gireceğim.
Kapanma hikayem ilkokul 4’e kadar dayanıyor. 4.sınıftayken hafızlık için sınavlara girdim; ikisinden başarılı bir şekilde geçtim, üçüncü sınavdan önce yazın 2 ay eğitim aldım. İnkar etmek istemiyorum, o sıralar çok istemiştim kendim de ama zaten 6 yaşından beri Kur’an kursuna gidiyordum, sonum her zaman belliydi, tek bir seçenek vardı.
Derslerimde her zaman çok başarılı oldum, ilkokulda da ortaokulda da öğretmenlerin gözde öğrencisiydim. Ortaokula geçerken İmam Hatip’e gitmek istedim çünkü 2 ay boyunca aldığım hafızlık eğitimini kaybetmek istemedim. Ailem zaten dünden razıydı. 6. sınıfta kapanmak istedim, annem; “Daha çok erken, yapamazsın.” dedi. Ben de “En azından okula kapalı gideyim.” dedim. Okula kapalı gidiyordum ama evde ve dışarıda açıktım. Saçlarımı çok seviyorum ve saçlarımla güzel olduğumu düşünüyorum.
7.sınıfa geçtiğimde tamamen kapandım. Okul açıldığında kapanmıştım, yani pek bir şey bilmiyordum çünkü zaten soğuktu; ha başörtü ha bere, belli olmuyordu. 7. sınıf bitti, yazın Konya Belediyesine bağlı olan KOMEK’e gittim. Hem din eğitimi alıyor hem de el işi yapıyordum ayrıca yüzme ve spor dersimiz de vardı. Ben okulda olana gitmiştim kardeşimle birlikte. Evden çıkıyordum, otobüsle okula gidiyordum ve saçımı açıyordum sürekli. O zamanlar kapanmak istemediğimi anlamıştım. Oradaki yakın arkadaşlarımla WhatsApp grubum vardı, okulda fotoğraf çeker sonra atardık gruba. Açık çekinirdim tabii ben de. Annemin telefonu vardı, benim yoktu. Bir gün, daha okuldan eve gelmeden fotoğrafları atmışlardı gruba. Hepsinde açığım tabii. Bu arada bu fotolar dışarıda çekiliyor yani okul bahçesine açık çıkıyorum ve apartmanlar görebiliyor.
Neyse, o gün eve bir sokak kalmıştı, karşımdan annem geliyordu, çok kızgın görünüyordu, ne olduğunu anlamadan başımdaki örtüyü aldı ve yere attı. Sokak ortasında bana bağırmaya başladı; “Sen neden okula gittiğinde saçını açıyorsun!” diye. O sıralar ben de bilmiyordum. Özür diledim, örtüyü yerden aldım ve başıma taktım; en büyük hatamdı ama bunun farkında değildim.
Yaz bitti, o sırada Wattpad okumaya başlamıştım. Tabii ki ilk gelenlerin yaptığı gibi bir yanılgıya düşüp Masum Kız, Kötü Çocuk vs. okumaya başladım, bu kitapları gören annem kızdı, haklıydı ama ben bunun farkında değildim. Annem, babama hiç bir şey anlatmadı.
8.sınıfta artık kapalı olmak istemediğimi biliyordum çünkü o şekilde mutlu olmuyordum. Anneme açtım konuyu. Annem çok kızdı, kendini acındırdı. “Sen önceden dar pantolon giyen kadınlara iğrenerek bakardın, cehenneme gidecekler, diye konuşurdun, sana ne oldu?” dedi. KOMEK’teki arkadaşlarımı suçladı. Hepsinin numaralarını sildi, gruptan çıktı. Beni etkileyen onlar değildi, kendimdim. Kimseye özenmemiştim ama annem anlamak istemiyordu. Yine babama demedi ama herkes farkındaydı; değişmiştim, mutlu değildim ve çok zor gülüyordum. Sınav stresine bağladılar.
Babam Fen Lisesine gitmemi istedi, Fen Lisesi kazanırsam telefonumun olacağını söyledi. 8’in ilk dönemi bitmeden PDR öğretmeniyle konuştum, o da ailemle konuştu. Öğretmenim bana; “Evet şimdi açılabilirsin ama sonra kapanacaksın, dinimizin bir gereği bu, değil mi?” dedi. Beynimden vurulmuşa döndüm. Bunu diyen psikolojik danışmandı. Yine de kabul ettim, her türlü kaçış benim için iyiydi.
Açıldım. Düşen derslerim yükselmeye başladı. Şehirde yaşıyorduk ama köyümüze de ayda en az 1 kez giderdik. O zamana kadar beni her gördüğünde; “Aa, sen kapandın mı?” diyen akrabalarım şimdi: “Sen açıldın mı?” diye soruyordu. Annem de onlara kendini acındırıyordu; “Yaptı öyle bir şey, arkadaşları aklını çeldi ama kapanacak geri liseye geçince.” dedi her yerde. İkinci dönem olmuştu ama evde hala kavga ortamı vardı. Şiddet gördüğümü üzülerek söylüyorum. Hem fiziksel hem de psikolojik şiddet. Daha çok psikolojikti. Beni kötü bir şey yaptığıma inandırmaya çalışıyorlardı. Derslerim biraz düzelmişti ama hala eskisi gibi değildi. Dersleri sabote ediyordum, öğretmenlerim dersi dinlemediğimi ve çok değiştiğimi söylüyordu ama psikolojik açıdan kendini kaybetmiş biri olarak umurumda değildi. Son bir ay kalmıştı sınava. Matematik öğretmenim, aynı zamanda sınıf öğretmenim o zamana kadar düzelmemi beklemiş, düzelmeyince aynı PDR öğretmenine götürdü beni. 3 ders saati o odada kaldım başka sınıftan bir kızla ama iyi geldi, kendime geldim.
Son ay yapabildiğim kadar deneme çözdüm. Konu eksiğim zaten yoktu çünkü bir dinlemede anlıyordum konuyu. Okulda derslerime odaklandım. O zamana kadar okul denemelerinde en fazla okulda 15. Olmuştum. Son denemelerin sonuçları elimize gelmedi ama LGS’de çok iyi bir net yapmıştım. Bu arada LGS ye giderken babam kafamı örtmeden dışarı çıkmayacağımızı söylemişti. Başıma bir örtü örttüm, arabaya geçince açtım.
Her neyse, fen lisesi kazandım. Herkes mutluydu, babamın babası olan dedem benimle sürekli övünüyordu. Köyde bir ilktim. O yaz hiç kolay geçmedi. Sürekli olarak direndim. Sürekli olarak. Dayanamadım. Psikolojik şiddet bir türlü bitmedi. Kapanmak zorunda kaldım. Eski ben geri dönmüştü, sürekli mutsuzdum. Liseye başladığımda evim okula yakın olmasına rağmen okulun pansiyonunda kalmaya başladım. Orada mutluydum çünkü istediğim çoğu şeyi yapabiliyordum, kısıtlanmıyorduk ama Korona çıktı ve eve geri döndüm. Asıl dönem şimdi başladı.
Hala açılmak istiyorum ve bu sefer sorgulamaya başladım. Ayetlerin meallerine baktım, beni rahatsız eden bir şeyler vardı, bu din mantığıma uymuyordu. Ben kimsenin saç telinin görünmesi yüzünden cehenneme gideceğine inanmıyorum.
Ailemle sürekli tartışma içerisindeyiz. Babamın ailesi de bizimle kalıyor; babaannem ve dedem yani. Tüm aile sürekli benimle kavga içinde, oturmam ve kalkmam bile sorun oldu, siyaset konuşmam, sakız çiğnemem… Üç gün önce yani Pazartesi günü sakız çiğnemem ve kendi odamda yayılarak oturmam yüzünden babamdan dayak yedim. Arkadaşlarımla konuştum. Bitmiş bir haldeydim, vazgeçmiştim, hayatımın düzene gireceği, mutlu olacağım umudundan vazgeçmiştim. En yakın erkek arkadaşım aradı, ailem olduğu için açmadım çünkü konuşmalarımıza bakarak bile anlayabilecekleri bir kardeş ilişkimiz olsa da o bir karşı cinsti. Anneme defalarca yakalandım. Annem defalarca telefonumu karıştırırken gördü, babama demekle tehdit etti. Eğer demiş olsaydı toprağın altındaydım, buna yemin edebilirim. Neyse, bir şekilde vazgeçirdiler kararımdan. O gün beden dersi için yürüyüş yapmam gerekiyordu, bunu kullanarak dışarı çıktım, bağırarak ağladım. Ne yaptığımı düşündüm, hatam neydi benim? Ne yapmıştım da babamın gözlerinde o nefreti görmüştüm? Eve biraz geç geldim çünkü o erkek arkadaşımla konuşuyordum. Aramışlar beni ama hiçbiri benim telefonuma düşmedi. Annem ve babam sokaklarda aramışlar, birilerine sormuşlar. Ben ise çok yakınlarındaydım. Her neyse, eve geldiğimde kavga kıyamet, herkes çok şaşkın. Kaçtığımı düşünmüşler. Düşünmedim değil ama hiçbir kazancım olmadan yapamam. Üniversiteyi bekliyorum şimdi, farklı bir şehirde kazanıp (mümkünse yurt dışı) orada yaşamımı sürdüreceğim ve özgürlüğümü yaşayacağım. İnanmadığım bir dinin kurallarına uymayacağım, ibadetlerini yapmayacağım.
Benim hikayem şimdilik böyle. Umarım üniversiteden önce başarabilirim çünkü eğer yapamazsam tüm bağlarımı koparmak zorunda kalacağım. Ve her şeye rağmen, onların benim mutluluğumu düşünmemelerine rağmen ben onların mutluluğunu düşünüyorum.
(Görsel: Alice Neel)