Tekrardan selamlar yol arkadaşlarım. Buraya ikinciye kendimden bir iz bırakmama rağmen hala bir şey başarabilmiş değilim. Daha önceden yazdığım yazının başlığı “18 yaşımı bekliyorum“du ve hala bekliyorum. 17 yaşında; ablası, annesi ve babası gibi davranan bir kızım. Geçen mektubumu yazarken ağlayarak yazmıştım tüm satırları. Neden istediğim gibi yaşayamıyorum; annem, babam, abim o kadar karışmıyorken, neden büyük bir baskıyla ablam ilgileniyor benimle, diyerek ağlıyordum sürekli. Ablam çok dindar görünen biriydi ve içinde kalan şeyler vardı, biliyorum. Ama bencilliğinden ötürü benim de içimde olanları yapmama izin vermeyip gittiğim koleji İmam Hatip yaptı ve tüm arkadaşlarımla iletişimimi kesti. Tüm bunlar bir erkekle görüldüğüm duyulduğu içindi ancak kimden duyuldu, nereden çıktı, bilmiyorum bile.
Her neyse, okulum değiştikten sonra bir süre İmam Hatip olmasına rağmen beni okula göndermediler. Halbuki okulda bile özgür olamazdım çünkü babam derslerime girecek olan bir din öğretmeniydi ve gözleri sürekli üstümde olacaktı. Beni okula göndermeye ikna oldular diye az biraz kendimi avutuyordum çünkü yaz tatiline kadar okula gitmemiş, yaz tatilinde de telefonumu geri alamamıştım ve ailem dışında insan görmez olmuştum. Ama artık ailemin bana, bu senin iyiliğin için, gibisinden söylediği laflara inanmadığımdan ağlamıyordum ve soğukkanlılığımı korumaya çalışıyordum.
Sizi çok fazla sıkmak istemediğim için çok uzatmadan özetlemeye çalışacağım şimdiki durumumu.
Korona arttığında bu bahaneyle yaz tatilinin sonlarını da evde kimseyi görmeden geçirdim. Telefonum hala yoktu ve arkadaşlarımın hiç biriyle konuşamıyordum bile. Babam bunları umursamadan sadece İmam Hatip’e geçtiğim ve bir “hoca kızı” olduğum için sureler ezberletmeye çalışıyordu. Zaten istediğim şeyleri yaşayamıyorken, istemediğim şeyler de dayatılınca sonunda sinirlerim bozulmuştu ve tüm ailemle iletişimi kesmiştim, uyku ve yeme düzenim de bozulmuştu, adeta çökmüştüm. Yine de her şeye rağmen, belki sorun bendedir, diyerek psikoloğa gitmek için haftalarca yalvardım aileme ve en sonunda dayanamayıp gönderdiler. Tabii gidip gelirken sürekli; “Sanki ne sorunun var!” , “Ergenlikten dolayı her şeyi abartıyorsun.” diyerek yine psikolojik baskıya uğratıyorlardı. Ancak yine de beş altı seans psikoloğa gitmiştim ve iyi gelmişti. Önce ben psikologla konuşuyordum, ardından psikolog, benimle ilgili nasıl davranmaları gerektiğini anlatmak için ailemle konuşuyordu. Ailem dediğim de tabii ki her şeyime karışan ve sorunun kaynağı olan ablam. Ablam o kadar anlayışsızdı ki psikolog bile şaşırıp son seansımızda bana; “Senin hiçbir sıkıntın yok, her insanın istediği gibi kendi hayatını istiyorsun ancak ailenin alışkın olmadığı bir şey olduğundan bunu anlayamıyorlar ve yapabileceğin en iyi şey derslerine yoğunlaşıp kendi hayatını kazanmak.” demişti. Bunu zaten ben de bilsem de bir psikologdan duymak daha iyi gelmişti. Ailem hala psikoloğun neden seansları bitirdiğini anlamasa da ben anlayacağımı anlamıştım ve onların bunu anlayacağını düşünmüyorum.
Şimdiyse lise üçteyim, hala İmam Hatip’teyim ama uzaktan eğitim devam ettiği için bu sorun olmuyor. Açıkçası hocaların da bir çoğunu sevmediğim için derslerden bir şey anlamıyorum ancak kendim çalışarak YKS’ye hazırlanıyorum. Normalde abim olduğundan ablamla aynı odada kalıyorduk ancak abim öğretmenlik için başka şehre atanınca ablamla odalarımızı ayırdık ve kendi hayatım adına ablamla iletişimimi kestim. Belki de bu başkaları için acımasızca geliyordur, bir insanın kardeşiyle konuşmaması, yüzüne bile bakmaması acımasızlıktır. Ama benim onca yıl ağlama sebebim olan, arkadaşlarımı, hayatımı benden alan birine acıyıp mutluymuş gibi ona gülümsemeye halim kalmadı. Kendi hayatım için bunu yapmam gerekiyordu ve yaptım da. Tavırlarımdan ötürü artık o da bana öyle davranıyor ve inanır mısınız, o zamandan beri hayatım düzene girmeye başladı.
Zaten en başından beri bana acıyan annem uzaktan eğitim bahanesiyle bana telefon almalarını teklif etti, bu kez ablam araya girmediğinden babamın ikna olması çok da zor olmadı. Anneme arkadaşlarımın aslında kötü olmadığını, sırf kolejde oldukları için sürtük damgası yemelerinin doğru olmadığını konuşabildikten sonra annemin gözetimi altında olmak şartıyla birkaç arkadaşımla konuşma izni de verdiler. Anneme kalsa tamamen serbest olacaktım aslında ama işte babamın içi rahat etmezmişmiş…
Yani buradan sadece şunu demek istiyorum aslında; ben kendim için ablamı feda ettim, çocukken eğlendiğim, yeri geldiğinde bana annelik yapan kadını feda ettim. Ama onu feda etmeseydim kendimden vazgeçmem gerekecekti ve her geçen gün ondan nefret edecektim. Bu hayatta kendimizden daha çok değer verebileceğimiz, daha çok düşünebileceğimiz insan yok. Çünkü maalesef biz kendimize vermezsek, o değeri kimseden yüzde yüz alamayız. Neler yaşıyorsunuz, bazılarınızı bilmiyorum bazılarınızsa burada paylaşıp içini döküyor. Çevrenizde neler olursa olsun kendinizi ve geleceğinizi düşünüp ne gerekiyorsa kesinlikle bunları yapın. Zamanı geri alamayız ama gelecekte olacaklara müdahale edebiliriz. Bunun için çabalayın ve kendiniz dışında kimse için canınızı sıkmayın, hayatınız için çabalayın. Umarım bir gün hepinizin sevinç dolu başarı mektuplarını okuruz.
(Görsel: Milt Kobayashi)