Merhaba. Bu siteyi keşfettiğim günden beri bazen ağlayarak bazen de umutla çoğu yazıyı okudum. Ben de size benim hikayemi anlatmak istiyorum. Uzun olabilir, emin değilim ama 18 yıldır içimde tuttuğum ve çığ gibi büyüyen iç sıkıntılarımın nedeninin din olduğunu anladığım bu dönemde buraya yazmak belki içime su serper.
Benim ailem de çoğunuzunki gibi fazla muhafazakardır. Küçüklüğümden beri İmam Hatip’e gitmeme rağmen kaç kez okuldan alınıp kursa gönderildim. Her seferinde okula tekrar dönmeyi başardım. Kimi zaman bunun için hasta olmam gerekti, zaten küçüklüğümden beri hep hassas bir kızdım. Üzüntüm kalbime vurdu ve o aşamada artık okumama izin verildi. İmam Hatip bile benim gözümde ulaşılması çok zor bir şeydi çünkü onu bile bulamayacak durumlar yaşamıştım.
Ben 10 yaşımda ilkokulu bitirir bitirmez zorla kapatıldım. Bu, o çocuk aklımla bile istemediğim bir şeydi. Kapalı olarak sokağa çıktığım ilk gün hava yağmurluydu, şemsiyeyi kafama kadar indirip öyle yürümüştüm. Kimsenin beni o halde görmesini istemiyordum. Özgüvenim yerle bir olmuştu. Artık bir çocuk gibi sokakta oynayamıyor, erkeklerle arkadaşça dahi konuşamıyordum. Zaten ondan önce de açık sayılmazdım; hep uzun etekler, bluzlar giydirilirdi bana. Sadece saçlarım açıktaydı ama yine de bir kadın gibi değil, çocuk gibi hissederdim.
Böylece yıllar geçti. Açılmak benim için hep çok uç bir eylemdi. Açık insanlar gördüğümde garipserdim, onlar gibi olabileceğim aklımın ucundan bile geçmezdi çünkü çevremdeki her kız ya ortaokulda ya da lisede kapatılırdı. Ta ki 12. sınıfa kadar… O yıl hem sınav stresi hem aile baskısı hem de artık dinde kadınların ikinci sınıf insan muamelesi gördüğünü net bir şekilde anlamam yüzünden kendi içimde sürekli büyüyen bir sorgulamaya giriştim. Bunca yıl “İslam’da kadınlara çok değer veriliyor” diye anlatılan her şeyin, kadınları daha rahat kontrol altında tutmak için olduğunu anladım. Kadınlar mücevherdir, onları örtülere saklayalım ve sosyal hayattan alıkoyalım çünkü onlar çok değerli. Öyle değil mi?
Ben artık bir insanın sadece kıyafetlerime bakarak dinimi, siyasi görüşümü, ailemi, nasıl bir hayatım olduğunu tahmin edebilmesini istemiyorum. Ne kadar kendimi geliştirirsem geliştireyim ve ne kadar açık görüşlü olursam olayım, başımdaki örtü yüzünden hep bir stereotipe dahil edildim. Cahil, malum partili, dar görüşlü, dindar… Açılma isteğim gittikçe büyüdü. Nasıl yapacağım, şiddet görür müyüm; aklımda bir sürü soru var. Hatta üniversite sınavına bile sadece bunun için girdim. Gittiğim şehirdeki ilk günümde açılmak ve saçlarımın güneşte nasıl göründüğünü görmek için. Özgür olmak için…
Hâlâ önüm bulanık. Kazanabilecek miyim, aileme nasıl açıklayacağım, beni okuldan alacaklar mı; bilmiyorum. Tek bildiğim, mücadele ederek kazandığım her şey gibi bunu da kazanacağım… Kazanacağız. Çünkü beteri yok uslanmaktan!
(Görsel: Cecilia Vicuña)