Buraya yazacağım günü heyecanla bekliyordum. Hikayelerin hepsi birbirine benziyor, benimki de öyle. Ama kendimden biliyorum ki aynı hikâyeler bile olsa yalnız olmadığını hissetmek için insanın hepsini okuyası geliyor. Şimdi sıra bende…
10 yaşındayken, çevresinde bir tane bile açık kadın görememiş ama kendi isteğiyle örtünmüş bir imam kızıyım. Babası ve ablaları İmam Hatip’ten mezun olmuş ve sıra ona gelince yine kendi isteğiyle İmam Hatip’i tercih eden bir İmam Hatip mezunuyum. Tüm çekirdek ailesi ilahiyat mezunu olan ve tamamen kendi isteği ve heyecanıyla ilahiyata başlamış bir öğrenci adayıyım. Bu süreye kadar dinini en güzel şekilde yaşamaya çalışmış, çevresi tarafından çok sevilen biriydim. Sofi, imam kızı, mülayim, şakirt, örnek insan, örnek öğrenci, örnek kız, melek kişi sıfatlarıyla anılan ve arkadaşlarının bir şeyler yapmak için ailelerinden izin alırken adını kullandığı en güvenilir kişiyim. Ta ki ilahiyat fakültesini yarıda bırakıp “Ben kimim ve ne olmak istiyorum?” dediğim zamana kadar… Sonrasında ise 4-5 yıl süren bir karmaşa. Kendini suçlama, böyle yanlış şeyler düşündüğü için ölmek isteme süreçleri…
Şimdi ise iç muhasebesinden kurtulmuş ve çok sevdiği ailesine açılmak istediğini ve yaşam tarzını değiştirmek istediğini söyleyebilmiş, kendince cesur ve güçlü ama ailesine göre şeytana uymuş, günahkâr, imamın manken kızı, acınacak halde olan bir cehennem ateşi odunuyum. Birçok muhafazakâr ailenin aksine dini yaşama daha saygılı yaklaşan bir ailem var. Bu yüzden kendimi çok şanslı hissediyorum. Atlatmam gereken tek şey, toplumun iğrenç bakışı ve ailemin benim cehennem ateşime üzülüyor oluşunu görmek olacak. Bana acıyarak bakmaları olacak. Henüz faaliyete geçtiğim ilk günlerimi yaşıyorum. Hâlâ korkuyorum, hâlâ endişeliyim ama geçeceğini hissediyorum ve mutlu olacağımı ümit ediyorum. Özellikle yalnız olmadığımı bilmek ve çok daha çetin mücadeleler veren kadınların olduğunu görmek bana güç veriyor.
(Görsel: Eugeniya Dudnikova)