Adım Zehra. 18 yaşındayım. 9 senedir kapalıyım. İlk kapandığımda neden kapandığını bile bilmeyen herhangi bir Kur’an kursundaki herhangi bir öğrenci gibiydim. Sonraları babam ve annem, mensup oldukları tarikatın öğretisi gereği lise 1. sınıfın sonunda beni okuldan aldılar. Hayatımın en korkunç yılını yaşadım. Camdan bakmamak, okula giden yaşıtlarımı görmemek için perdelerimi asla açmıyordum. Zamanla kendimden nefret etmeye ve hiçbir işe yaramayacağıma inanmaya başladım.
O sırada kardeşimi de Kur’an öğrensin diye camiye gönderiyorlardı, bir gün ben de ona eşlik ettim. Hoca sesimi beğendi, ezber de yapabiliyorsam Kur’an kursuna gitmemi söyledi. Kızı da öyle okumuş, şimdi hocaymış. Bir baltaya sap olabilme fikri beni cezbetti ve hemen eskiden gittiğim bir kursa başvuru yaptık. Sonra kardeşimle kursa başladık. Kursta yaşadıklarım, şahit olduklarım bambaşka iğrençlikler… Yine de yazıyı çok fazla uzatmak istemiyorum.
Kursta kaldığım süre zarfınca oldukça başarılıydım. Çok kısa bir sürede hafızlığa başladım ama beni tatmin etmeyen bir şey vardı: Sanki bu Arap lafızlarını ezberlemek yeterli değildi. Daha sonra pandemi girdi ve evlere dağıldık. Evde bulabildiğim tüm din kitaplarının -ki evimizde oldukça fazla din kitabı bulunur- hepsini baştan sona bitirdim. Artık herhangi bir dine mensup değilim. Ancak hâlâ saçlarımı kapatmak zorunda bırakılıyorum. Kardeşim açılmak istediğini söylediğinde baba oldukça sert davranmaya başladı ve bir keresinde biz kavga ederken gelip kardeşimin boğazını sıktı. Normal şartlarda yapacağı bir şey değildi. Bu bizi çok korkuttu. Babanın elini kardeşimin boğazından zor ayırdım. Öfkeden kıpkırmızı kesmiş iğrenç suratını hâlâ hatırlayabiliyorum. Olanları anneye anlattığımızda babayı haklı buldu. Kadının bir tel saçı gözükmesi 70 zina günahına denkmiş. Bunu asla yapamazmışız… Adamın tepesini boş yere attırmamalıymışız. Bu olaydan sonra babanın duyma ihtimali olan hiçbir yerde açılma mevzusu konuşulmadı.
Şimdi ise üniversiteye hazırlanıyorum. Gidince bir daha onları görmeme ihtimalini de göze alarak açılacağım. Para göndermezlerse çalışarak okurum ama onların kuklası olmak istemiyorum. Tek korkum, üniversiteye kadar asla beklemeyecek kardeşime ve üniversiteye gidip açıldığımda bana zarar vermeleri. Kardeşime zarar vermesinler ya da en azından verirlerse arkasını arayan birisi olsun diye rehberlik hocasıyla konuştuk. O da babayla konuşup onu tanıyacaktı ve ona göre bu konularda nasıl yaklaşmamız gerektiğine karar verecektik. Bu yaşta bunları düşünmeme ve planlamama sebep olan her şeyden nefret ediyorum. En acısı da önceden üzerimize titrerlerdi, artık hiç umurlarında değiliz, tavırları o kadar sert ki… Ki düşünün, daha İslam’a inanmadığımı söylemedim.
(Görsel: Federico Zandomeneghi)