Asansöre bindim ve başımdan, 8 yıldır üstüme yapışmış, omuzlarımdaki en büyük yük olan o örtüyü çıkardım.

Merhaba. Bir gün bu platforma bu yazıyı yazacağım günü o kadar çok bekledim ki… Ve size şimdi bir akşam vakti henüz yabancısı olduğum bir şehirde oturmuş, özgürleşme hikayemi anlatacağım. Çünkü biliyorum ki güç alıyoruz birbirimizden, ben de sizden güç aldım.

Üniversite sınavı dönemimi atlattıktan sonra korku ve üzüntüyle karışık beklerken o zamanın geleceğini biliyordum. O konuşma yapılacak, o yapay huzur bozulacaktı bir gün. Ama annemin karşısına geçip oturduğumda ağzımı açar açmaz sadece hıçkırıklar döküldü boğazımdan. Ve sonrasında büyük bir aile faciası, okutmama, eve hapsetme tehditleri, fiziksel şiddet, parasız bırakma, elimdeki imkanları da alıp beni evlendirme tehditleri… Ailemin aklında ‘Ne kadar büyük tepkiler verirsek o kadar sindiririz ve arsızlık (!) yapamaz’ fikri olduğu için ben sakin kalmama rağmen birden kendimi bir kıyametin içinde buldum. Beni en çok ne yaralayan şey, yıllarca bir İmam Hatip’te erkeklerden izole şekilde yaşattıkları benliğimin erkeklerden ne kadar korktuğunu bildikleri halde beni en büyük korkumla tehdit etmeleriydi… Kafalarının bir yerinde asla kaybolmayan, beni bir mal gibi bir erkeğe teslim edip rahatlama düşüncesinin olmasıydı.

Sonraki aylar sabrettim. Geceleri çok zor geçiriyordum. Her sabah o başörtüyü takıp o kimlikle sokaklarda yürürken ojeli tırnaklarım ve başörtünün kafamdan düşmesi için uğraştığımdan önden gösterdiğim saçlarımla palyaço gibi hissediyordum. Üstüme yapıştırdıkları o muhafazakâr kalıbından çıkmak istedikçe yapamayıp bitap düşüyordum.

Sonra bir gün üniversiteyi kazandığım ve yaşadığım şehirden 15 saat uzakta bir yere gideceğim haberini aldım. O günler öyle güzeldi ki… Gülümsemekten yanaklarımın ağrıdığını hissediyordum. Evden uzaklaştığım her kilometrede içim umutla doluyordu. Artık kimse beni bulamayacaktı.

Yurda beni bıraktıklarında ailemle vedalaştım. Ne bir hüzün ne bir burukluk; hiçbir şey hissetmiyordum. İçimde sadece özgürlüğün verdiği o kıpır kıpır his vardı. Valizlerimi yerleştirmeye giderken asansöre bindim ve başımdan, 8 yıldır üstüme yapışmış, omuzlarımdaki en büyük yük olan o örtüyü çıkardım… Hani hep derler ya, ‘Çıplak gibi hissettim ilk çıkardığımda’ diye; öyle olmadı. Çok fazla ağladıktan sonra gelen o rahatlama hissini hissettiğimi hatırlıyorum. Her şey o kadar normaldi ve o kadar hazırdım ki… Sadece dışarı çıktığım ilk gün, ailemden binlerce kilometre uzakta olmama rağmen beni bulacakları ve yaptığım şeyi öğrenecekleri korkusuyla titremiştim. Sonraki günler her dışarı çıktığımda vitrin camlarından kendimi izliyordum. Rüzgâr estiğinde ve saçlarım gözlerimin önüne geldiğinde çocuk gibi gülümsüyordum.

Bir gün annem telefonla konuşurken bana “Saçlarını açtın değil mi?” diye sordu. Evde yazdığım günlüklerden birini bulmuş. Hiçbir şey demedim. Kızdı, kabullenemedi ama uzakta olduğum için hiçbir şey yapamadı. Bazen diyorum ki demek her şeyin bir zamanı varmış… Demek ki benim bunca yıl bu yükle yaşamam ve mücadele etmem gerekiyormuş. Demek ki yağmurun altında yürüdüğümde saçlarımın ıslanması için o gözyaşlarını dökmem gerekiyormuş.

İçindeki dert onu bu platforma itmiş, bazı zamanlar umut dolu, bazı zamanlar hayata ve tüm bu haksızlıklara kırgın kız kardeşlerim… Size tek tavsiyem gözlerinizi bütün her şeye kapatıp okuyun ve çok uzaklara gidin.

Kavga edin, defterler doldurun, çok yazın, bazı geceler içinize sığdıramadığınız o dert gözlerinizden damlalar olarak aksın, bazı geceler bağırın çağırın. En sonunda o gün gelecek ve güçlü kızlar olarak çıkacaksınız o evlerden. Her şey geride kalacak. Kendinizi asla bırakmayın. Çünkü bıraktığınız her an hayat sizi bu baskıların kucağına daha çok mahkûm edecek.

Gözlerinizi kapatın, kulaklarınızı tıkayın ve sadece kaçın… Kucak dolusu sevgilerimle.

(Görsel: Paul R. Meltsner)

“Asansöre bindim ve başımdan, 8 yıldır üstüme yapışmış, omuzlarımdaki en büyük yük olan o örtüyü çıkardım.” için bir yanıt

  1. su an gece saat 3 ve ben goz yaslari icinde bu yaziyi okuyorum. artik cok yoruldum cok. yapamiyorum mutlu gibi davranamiyorum. artik ben de ruzgarin saclarimda dolasmasini hissetmek istiyorum. cok gucsuzum. cok

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir