5 yaşından beri babam tarafından uygulanan “Kapanacaksın” baskısıyla yaşadım. Bana 13 yaşına gelince kapanma şartı sunmuştu, küçük olduğum için kabul ettim. Her zaman dine düşkün bir babam vardı. Ben 4. sınıftayken bir pastane açtı ve 1-2 yıl sonra pastane epey tutulmaya başladı, işler çok büyüdü. Babam işçiliğinin yanında dini ile de öne çıkan bir adamdı ve her zaman bize dini açıdan insanlara örnek olmamız gerektiğini söyler, küçücük şeyleri bile kabul etmezdi. Benim bir kız kardeşim var, ben ne kadar erkek Fatma’ysam o da o kadar süslüdür. Süslenmeyi çok severdi ama her zaman içinde kalırdı. Bir defasında sırf kirazlı dudak nemlendiricisi aldığı için babamın onu dövdüğünü ve nemlendiriciyi çöpe attığını hatırlarım. Babam doğum günü pastası satıp para kazanmasına rağmen kardeşime bu sene doğum günü bile kutlatmadı. Babam aslında çok iyidir ama dini açıdan çok hem de çok baskıcıdır.
Bu yıl mart ayında babam “Kaç yaşına girdin?” dedi, ben de “13” dedim; o da bana “O zaman kapanıyorsun” dedi. Çok ağladım, aramız çok bozuldu. Halbuki ben eşofman ve bol tişörtten başka bir şey giymezdim. Annem bu süreçte bana çok destek çıktı ama babam daha baskındı. Yaz tatili zehir gibi geçti.
Nasıl yaptığını bilmiyorum ama annem, babamı ikna etmiş. Okulun ilk günü kapanacaktım, “Tamam” dedim. Yeni bir okula, bir koleje yazılmıştım. Okula gittiğim ilk gün oradaki hiç kimsenin kapalı olmadığını gördüm ve çok özgüvensiz hissettim. Eve geldim, çok ağladım, okula gitmek istemedim ama babam için bunların hiçbir önemi yok. Bunları yazdığım için bile kendimi o kadar suçlu hissediyorum ki… Bilmiyorum, mutsuzum. Umarım başımdakiyle mutlu olurum, keşke benim de hikayem mutlu bitseydi.
(Görsel: Gine Litherland)