Sayın @kilicdarogluk 2018’den bu yana tarikat, cemaat, aile ekseninde çeşitli şekillerde baskı ve şiddet gören binlerce çocuk ve genç kadından hikayaler alıyor ve sorunu görünür kılmaya çalışıyoruz.
Münferit değil sistemsel bir bozulmanın semptomu olan bu olayın faillerinin dünyaları başlarına yıkıldığında, semptomu iyileştirmiş sorunu iyileştirmemiz olacağız. Bu yüzden sisteme, çocuk ve genç politikalarına ve ekonomiye yönelik köklü ve kalıcı değişikliklere ihtiyacımız var.
Bizlere gelen binlere deneyimden yola çıkarak, çocuk istismarının önüne geçebilmek, yalnızca cinsel istismar değil, Enes Kara’ya yaşatılan psikolojik istismar gibi olaylara vesile olanları engellemek için neler yapılabileceği konusunda altını çizmek istediğimiz başlıklar mevcut;
1) 18 yaş altı aile onayıyla evlilik: Henüz bağımsız yetişkin olmamış, hukuk önünde çocuk sayılan, oy verme & ehliyet alma gibi hakları olmayan çocukların aile onayı ile evlendirilebiliyor olması, Türkiye gerçekliğinde bir çok ergenin/çocuğun istismar edilmesine sebep olmaktadır. Kültürel ve dini zihin dünyasına ait olan “regl başlangıcında başlayan yetişkin kadınlık” imgesi sebebiyle, bir çok ergen/çocuk kız aileleri tarafından kendilerine ait, evlendirilebilir bir “mal” olarak görülmekte ve istismar edilmektedir. 18 yaş öncesi evliliklerde aile onayı kaldırılmalı ve evlilik yalnızca yetişkin insanın bizzat vereceği kararla gerçekleşmelidir. İmam nikahı, yalnızca resmi nikah yapabilme koşulu sağlayanlar arasında gerçekleştirilebilmelidir.
2) Barınma: Ülkenin ekonomik yönetimi sebeiyle gerileyen alım gücü, yüksek enflasyon ve artan kiralar sonucu, gençlerin büyük bir kısmı yurtlarda kalmaktadır. Yurtlar, tarikat & cemaatlere bırakılmış, tarikat & cemaatlerin kendilerine insan yetiştirdiği yerler olmaya başlamıştır. Okul yaşındaki gençler, gelişmiş ülkelerdeki akranları gibi refah içerisinde & özgür bir gençlik yaşamak isterken aile/tarikat/cemaat ekseninde kaldıkları yurtlarda psikolojik istismara maruz kalmakta, gelişim olanakları ellerinden alınmakta ve iyi olma halleri zedelenmektedir.
3) Çocuk sosyalliği: Ekonomik sebepler başta olmak üzere sebepler sıralandığında, aileler çocuklarını devletin ya da belediyelerin kurslarına, sosyalleşme alanlarına götürmektedir. Bu alanlar yine kamunun, yani “herkesin” değil, tarikatlerin, cemaatlerin alanı gibi işlemektedir. Asıl amacı çocukların sağlıklı sosyalleşmesini sağlamak olan bu alanlara gönderilmek istenen çocuklara belli bir gruba ait değerler eğitimi verilmekte, kimi ailelerin ekonomik yetersizlikleri istismar edilmekte, çocukların zihin dünyası ve bedenleri ele geçirilmek istenmektedir.
4) Hukukun üstünlüğü: Bireyin üstün yararının gözeltildiği, evrensel insan haklarına uygun ve istismar edilenin yanında duracak bir hukuk sistemi yerine belli bir aile/tarikat/cemaat yararına çalışan ve kadrolaşan hukuk sistemi inşa edilmiş ve adalete güven yerle bir edilmiştir.
Bu sebeple, istismara uğrayanların güvende olduklarını hissedecekleri bir devlet yapısı olmadığından, istismar faillerini şikayet edebilecek, onların ceza almalarını sağlayacak, istismar edilenlerin güvende olduklarını hissettirecek bir hukuk sisteminin inşa edilmesi elzemdir.