Hepinize merhaba arkadaşlar. Burada yazdıklarınızı okurken öyle etkilendim ki hepinizin acısını yürekten hissettim. Ben de aynı şeyleri yaşadım ve maalesef hâlâ yaşamaktayım.
Benim hikayeme gelecek olursak her şey babamın annemle 2. evliliğini yapmasıyla başladı. Babamı çok severim benim için hayatta belki de en değerli insan. Ama bu adama bakarken iki farklı insana bürünüyorum. Bir yanım onu öyle çok seviyor ki kelimeler kifayetsiz. Bir yanımda ölesiye nefret ediyor. Aklım hayalim almıyor böylesine kaliteli, kitaplarla arası iyi olan, gayet güzel bir geliri olan insanın nasıl olur da bu kadar bağnaz olabileceğini. Yaşadığı hayattan ötürü dine sarmış babam. Delirmenin eşiğindeyken sığınacak bir liman aramış. Allah’a Kur’an’a sığınmakta bulmuş çareyi. Sonra da annemle evlenmişler zaten. Annemden hiç bahsetmediğime bakmayın klasik Türk annesi işte. Kocası ne derse o. Benim için babamdan da farkı kalmıyor o yüzden. Evlendikleri yıl bana hamile kalmış annem. Buraları hızlıca geçiyorum gelelim 10 yaşıma.
İlkokulu bitmiş 10 yaşımdayım. Yani 4. Sınıfın yaz tatili. Hangi akla hizmetse kapanmışım. Dışarı çıkmaya dahi utanıyorum. Küçük bir ilçede yaşıyoruz o zamanlar. Herkes tanıdık ve gördükleri an şaşırıp birbirlerine gösteriyorlar beni. Yerin dibine geçiyorum. Zorla kapandım diyemem. Kendimi bildim bileli babam hep Allah’tan, Kur’an’dan, ahlaklı kapalı kızlardan bahsederdi. Siz de böyle olacaksınız derdi. O günün geleceğini hep biliyordum yani. O yazı takip eden eylül ayında İmam Hatip Ortaokuluna başladım. Kapanmak zorunlu değildi. 10 yaşında çocuklardık. Tabii ben babamın korkusundan kapandığımdan beri bir tek telimi göstermedim kimseye. İyi bir şey sandım hep. Çocuk aklı işte. O okulu hep nefretle hatırlıyorum. İğrenç yıllardı. Psikolojim ilk o zamanlar bozulmaya başladı. Neyse ki çok yüksek puanlı bir lise kazanıp defolup gittim o okuldan. Lise hayatimi bu yönden çok seviyorum. Kapalı olmam dışında her şey o kadar güzeldi ki. Ne zorbalık vardı ne aşağılama…
Korona patlak verdiğinde 11′ in 2. dönemi ve 12. sınıfı evde geçirdim. Her şey o zaman dank etti. Büyük bir aydınlanma yaşadım. Evrimi, Allah’ı, dinleri araştırma fırsatı buldum. Şak diye de ateist oluverdim. Dünya başıma yıkıldı diyemem. Sevindim. Allah’ın olmadığına, cehennemde yanmayacağıma sevindim. Sevindim babamın haklı olmadığına…
1 yıldır da ateistim. Üniversite sınavına tekrar hazırlanıyorum şuan. Öyle sizin gibi üniversitede açılma hayalleri kuramıyorum ama bir gün bunu yapacak cesaretim olacağına inanıyorum sadece. Gün geçtikçe yaşadığım bunca şeyden nefret ediyorum. Az önce babamla kıldığım yatsı namazından, ramazanda tuttuğum her oruçtan, dışarı kapalı çıktığım her günden nefret ediyorum. Babamın ‘Eğer Allah’ın dediği gibi yaşamazsınız sizi evlatlıktan reddederim.’ dediği günden nefret ediyorum. ‘Tek kuruş para bırakmam.’ dediği günden nefret ediyorum.
10- 20 yaş arası belki de çocukluk ve gençlik yıllarının en güzel yıllarıdır. Ama ben bu 9-10 yılda her gün teyze gibi giyinip dışarı çıktım. Hayatımda bir gün zevk almadım dışarıda geçirdiğim vakitlerden. Sırf hasta zihniyetli insanlar yüzünden kafama geçirdim her gün o örtüyü. Bilmiyorum bu ıstırap ne zaman son bulur ama içimde hep bir umut var. Hepinizi yürekten öpüyorum…
“Dışarı kapalı çıktığım her günden nefret ediyorum” için 3 yanıt
Bunları yasadigin için üzgünüm.. maalesef insan doğarken ne ailesini nede yaşadığı ülkeyi secemiyor sabırlı ol.. her şey birdən bire oldu Allah’ın olmadığını öğrendin dedin nasıl oldu o ? benide o konuda aydınlatır misin bak ne zaman konuşmak istersen her konuda burdayım mesaj atman yeterli
İyi bir derece yapıp üniversiteye başlarsan burslu okursun ailene de muhtaç olmazsın ,part time işler vs özgür olabilirsin yani.
bu da boyle