Merhaba, ben Zeynep. 16 yaşındayım. Ne yazacağımı, konuya nasıl gireceğimi inanın ki bilmiyorum. Burada aynı hisleri paylaştığım birçok insan olduğunu fark ettim ve derdimi anlatabileceğim birinin olmadığını bildiğim için içimde bana yük olanları buraya yazıp dökmek istedim. Belki yüreğimdeki ağırlık biraz olsun hafifler.
Ben 5. sınıfta kendi isteğim üzerine kapandım. Eğer bu ibadetin ciddiyetini, zorluğunu, hayatımı nasıl şekillendireceğini bilseydim istemezdim. Ama bilemezdim ki bunları, çok küçüktüm ben. Kimse de anlatmadı bana.
İki ablam bir de abim var. Ablalarımın ikisi de başörtülü. Renkli renkli şallar falan bana çok cazip geliyordu o yaşta. Bir de ailem, akrabalarım tarafından takdir edilmek, sevilmek güzel olur diye düşündüm ve başörtüsü taktım. 2 hafta maşallah, aferin sözleriyle geçti sonra unutuldu tabii. Yine aynı yaşantıma devam ettim.
2 tane yaşıt kuzenim var. İkisi de ailesi tarafından baskı yaşamalarına rağmen kapanmadılar. Teyzem kızına çok diretti kapan diye, beni de örnek gösterirlerdi o zaman, “Bak Zeynep kapandı, ne güzel oldu” derlerdi de ne hoşuma giderdi. Şimdi onlara o kadar çok özeniyorum ki.
Sonra 6. sınıfta 1 sene yatılı hafızlığa gittim. Okuldan 6-7 arkadaşım da gidecekti. Yine çok eğlenceli olacak falan diye beni asıl amacını anlatmadan ikna ettiler hafızlığa, tıpkı başörtüsü gibi. Sanki üniversitede arkadaşlarımla eve çıkacağım. Öyle bir hissiyatla gittim işte, bendeki aptallık. O kadar zorlandım ki, annemi o kadar çok özlerdim ki her gece ağlayarak uyurdum. Yine de bırakmazdım ezberi, hep çabalardım. O sene öyle böyle geçti. Sonra okula başladım. Annemin istediği puanlı İmam Hatip lisesini kazandım. Liseden sonra çoğu şey gün yüzüne çıktı benim için. Her şeyin farkına vardım. Ağır depresyon geçirdim. Dışarı asla çıkmadım. Zaten okul tatildi virüs yüzünden. Ne çektiğimi bir ben bir de Allah bilir. 10. sınıfta da özgüvenim kırık bir kız olarak okula gittim. Kendimi kapattım herkese. Gerçi her zaman özgüvensizdim ki. Büyüklerin arasında büyüyen biriydim. Yaşıma göre çok olgun, sessiz bir kız olarak büyüdüm.
Kafa karışıklığım yok dinime karşı. Hiç şüphe de duymadım. Ama bu ibadet bana zor geldi işte. Hakkıyla da yapamıyorum zaten. Boynum açık, kıyafetlerim uzun değil, makyaj da yapıyorum. Şimdi ne anlamı var ki bunun? Makyaja kızar annem, “Hafız kız makyaj yapar mı” der, bir de oradan bir kalıba koyar. Her şeyden soğutur beni. Ben kendim olabilsem makyaj yapar mıydım ki? Sırf azıcık kendimi iyi hissedeyim, biraz olsun seveyim kendimi diye yapıyorum. Çok da sevmem zaten makyaj yapmayı. Mecburum gibi hissediyorum işte.
Ben sadece bu ibadet ile cennete layık biri olamayacağım ki. Bir bilseydi annem, daha bağlı olurdum dinime. Namaz kılardım, oruç tutardım, Kuran okurdum. Şu an bütün ibadetlerim yarım yamalak, isteksiz.
Şimdi ne yapacağımı bilmiyorum. Annemi üzmek istemiyorum. Onu o kadar çok seviyorum ki… Eğer bana karşı kötü bir aile olsalardı belki cesaretli olabilirdim, çıkıp karşılarına konuşurdum. Ama onları üzmeye yüzüm yok gibi… Nankör gibi hissediyorum. Arkamda durmayacaklarına o kadar eminim ki. Günahından sevabından çok el alem ne der kafasındalar. Kalbimi de kıracaklar. Zaten söylemekle amacıma ulaşamayacağım, bari benden uzaklaşmasınlar diye düşünüyorum. Ama böyle de ben mahvoluyorum. Şimdi hıçkıra hıçkıra bunları yazıyorum. Ne hafifledim ne rahatladım. Daha da büyüdü sanki içimdeki yük.
Anne, keşke ben anlatmadan görebilsen içimi, yanımda olsan…
Görsel: Alexandra Levasseur
“Beni asıl amacını anlatmadan ikna ettiler hafızlığa, tıpkı başörtüsü gibi.” için bir yanıt
[…] Buraya ikinci defa yazıyorum. Önceki yazdığım yazıda ne kadar umutsuz, çaresiz olduğumu, savaşamayacağımı, hayatım boyunca başörtülü olacağımı düşünerek, içimdekileri dökmek için yazmıştım. Sırf aile huzuru bozulmaması için, bana sanki yabancı biriymişim gibi davranacaklarından, benden uzaklaşacaklarından korktuğum için, sırf annemin üzülmesini istemediğim için, kendimi ömrüm boyunca üzmeye, bu yükle hayatıma devam etmem gerektiğine inandım. Keşke şu an başarı hikayemi okuyor olsaydınız. Olsun, en azından fikrimi değiştirdim. En azından artık kendimi düşünmem gerektiğini, önceliğimin her zaman ben olması gerektiğini anladım. […]