Ailemi sevmiyorum. Küçükken bile sevmiyordum. İlkokuldayken ”Anneni mi yoksa babanı mı daha çok seviyorsun?” gibi sorular sorulunca içimden ikisini de sevmiyorum deyip dışımdan ikisini de seviyorum diyordum. Ama ailemle başörtü ve din konusunda olan tartışmalarım özellikle lise yıllarımda arttı. O zamanlar neden onları sevmiyordum hatırlamıyorum bile. Belki o zamanlarda bile kız olduğumdan dolayı kıyafetime laf yediğim içindir. Daha 5-6 yaşlarındayken arkadaşlarıma ”Keşke erkek olarak doğsaydım, daha rahat olurdum.” dediğim bir anı hatırlıyorum. Galiba küçük yaştayken bile anlamışım kaderimi.
Bir buçuk yıldır agnostiğim ama hala başörtü takıyorum. En son bir yıl önce açılmak istediğimi söyledim ve babam bana ‘’Beni kız katili mi yapacaksın?” dedi. O günden beri konuyu hiç açmadım. İslam’a inanmamam ve bir kız olmam hayatımda en çok ağırlığı olan unsurlar olmaya devam ediyor. Başörtüyü zorunluluktan takmam bir işkence gibi. Bu işkenceyi çekmek için kız olarak Müslüman bir ailede doğmam yetti. Bana hiçbir şekilde seçim şansı verilmedi. Tabii 10 yaşındaki bir kızı yatılı Kur’an kursuna gönderip orada hevesle kapandığın için senin seçimindi kapanmak da diyebilirsiniz. Kur’an kursunu ilk aylarda sevmiştim ama sonralarda ağlamamı zorla tutarak gitmeye başladım. Evimi özlüyordum. 5. sınıftaydım, tabii özleyeceğim…
O Kur’an kursu Diyanete bağlıydı. Kursa bir okul servisi gelip benim gibi 5. sınıfları okula bırakıyor, okul bitince de kursa götürüyordu. Hafız bir doktor olmamı isteyen ailem için bu önemli bir durumdu. Ama Diyanete bağlı olması sonradan olacakları değiştirmedi. Zamanla oradaki kızların hep benimki gibi baskıcı ailelerden geldiklerini anladım. Kurs, ailelerle bir toplantı yapacağı zaman bir kız intihar etmeyi istediğini söylemişti. 10 yaşında söyledi bunu. Ama benim asla unutmayacağım asıl şey bir kızın ‘erkek arkadaşı’ olduğunu kurs hocalarının öğrenmesiyle oldu. Kız 12-13 yaşlarında, erkek de yetişkin. (Hatta ondan hamile kalmış ve birileri öğrenmesin diye bebeği düşürtmüş. Ama bunu hocalar falan bilmiyor.) Ama bunda kızı suçladılar ve tek yaptıkları şey babasını kursa çağırıp ona “Kızının erkek arkadaşı var.” demeleriydi. Kızı kurstan ve okuldan aldılar. Ve şimdi ne oldu ona bilmiyorum. Tek bildiğim şey eve kapatılması olduğu. Bu olduğu zaman 11 yaşındaydım ve olayın ciddiyetini anlamadım. Üstelik ben de kızı suçluyordum diğerleri gibi. Kur’an kursu bildiğin işkence yeri gibiydi. Beyin yıkama yeri gibi…
Kur’an ezberlemiyorum ve tembellik ediyorum diye kaç kere kızdılar bana. Bir kere böyle dediklerinde ağladığımı hatırlıyorum. Çok yorulmuştum. Sonsuz enerjimin olmaması benim suçum muydu? Babam o zamanki hafız olmayı çok isteyen halime ”Seni kurstan alırsam daha da hafız olamazsın.” diye tehdit etti. Ve kursta biraz daha kaldım. Ama bu da uzun sürmedi çünkü en sonunda hocalardan biriyle kavga ettim. Kursta olay çıkardım (sinir krizi geçirdim galiba en sonunda) ve ”Bu kurstan çıkıyorum, bir daha gelmeyeceğim.” diye koridorlarda bağırdım. Sonra da kurstan kurtuldum. Sinir krizi mi ya da her neyse beni kurtardı. Detaylara girmek istemiyorum çünkü kurstan nasıl bir krizle çıktığımı görenlerin bu yazıyı görmelerinden ve beni tanımalarından korkuyorum. Ama burada atladığım çok fazla ayrıntı var, çok fazla şeyi atladım.
Kurstan kurtuldum ama şimdi 18’ime gireceğim ve hala zorla başörtü takıyorum. Dışarı istediğim saatlerde çıkamıyorum, sürekli niye namaz kılmıyorsun soruları alıyorum. Neden kılmadığımı söyleyemiyorum tabii. Başörtümü çıkarmak istediğim zaman beni kız katili mi yapacaksın sorusunu aldığım için onlara agnostik olduğumu söylemekten korkuyorum. Müslüman olmadığımı onlara asla söylemem. Ve maalesef özgür yaşamak için biraz daha sabretmem lazım. Üniversiteye gidip sonra da ekonomik özgürlüğümü kazanmam lazım. Yoksa bu işkence asla bitmeyecek. Kurstaki sonu eve kapatılmakla biten ve ona ne olduğuna dair hiç haber almadığım kız gibi olmak istemiyorum.