Yalnız Yürümeyeceksin’de yeni bir yazı dizisine başlamaya karar verdim. Modern Masallar yazı dizisi. Bu diziye başlamadan önce masallarla ilgili son derece ciddi ve önemli bazı noktalara değinmek istiyorum.
Masalların gerçekten yalnızca çocuklar için olduğunu mu düşünüyorsunuz? Çocukluğunuzda dinlediğiniz ya da çizgi film olarak izlediğiniz masalları düşünün. Bir kurtun bir çocuğu yemeye çalışması ne kadar çocukça ya da Mavi Sakal’ın gizli odaya giren kadınları öldürüp duvarlarına asması ne kadar çocukça? Bence bugün anlıyoruz ki masallar daha çok yetişkinler için yetişkinler tarafından yetişkinlere yazılmış ya da söylenmiş hikayeler. Elbette bu yetişkin içerikli hikayelerde çocuklar için de türlü türlü ibretler vardır. Bu nedenle yetişkinler, henüz genç olmadan, daha henüz ergenliğimize dahi girmeden bizi masallarla tanıştırır. Daha okuma yazmayı öğrenmeden türlü türlü dersler çıkarmamızı isterler. Bir yetişkinin bir çocuğa anlattığı masalı neye göre seçtiği, onu nasıl yetiştirmek istediği ile ilgilidir. Günümüzde yetişkinlerin artık çocuklarına masal anlatmadığını siz de fark etmişsinizdir, ancak bu başka bir yazının konusu.
Yetişkinlerin dünyasına ait bu masallar, aslında aşmamız gereken anlatılardır. Her masalın bir kıssadan hissesi vardır. Ben bu yeni yazı dizisinde tüm bu hisseleri yeniden okumak ve yeniden anlamak istiyorum. Bu masalların ne kadar işe yarar olduğu üzerine düşünmek istiyorum. Bizim hayatlarımız açısından nereye denk düştüklerini kavramak istiyorum.
Çocukluğumuzdan itibaren bize dayatılan her şeyi yeniden düşüneceğimiz bir anın gelmesi gerekiyor. Bütün masalların tekrar sorgulanması gerekiyor. Tarım toplumu çocukluğunun yeniden yazılması gerekiyor. Eğer dünyadaki bütün masalları bir kavanozun içine doldurabilseydik, pandoranın kutusundan daha fazla konuşulacak bir eylemde bulunmayı isterdim. O kavanozu kırarak çizilen sınırlara riayet etmeyen, söz dinlemeyen kadınların olduğu veya yalnızca kurtarılması gereken bir prenses olarak masallardaki varlıklarını sürdürebildikleri bütün saçma hikayelere baş kaldırmak istiyorum. Diğer yandan masal kahramanlarının anlatı içerisinde sözün ve yasağın kutsallığına direndiği anları ortaya çıkarmak istiyorum. Mesela kırmızı başlıklı kızın yoldan değil de, ormandan yürümeye karar verdiği o anı yüceltmek istiyorum. Kırmızı başlıklı kızı kurta karşı güçlendirmek istiyorum. Kırmızı başlıklı kızın yoldan gitmek zorunda olmadığı bir dünya hayal ediyorum, kurtların dünyadaki bütün canlıların temel hak ve özgürlüklerini tanıdığı bir dünya hayal ediyorum. Evet masalları masal olmaktan çıkarıp gerçekliğin tam ortasına oturtmak istiyorum. “Bu sayede kurt da vergi veriyor ben de vergi veriyorum. Peki neden ben oy kullanamıyorum?” diye soran bir kırmızı başlıklı kız olsun istiyorum.
Sözlü anlatı geleneği ile bugüne ulaşmış masallara sonra değineceğim. Önce birilerinin yazdığı masallardan başlayacağım. Yani modern masallardan…
Sizden ricam okuyucu olarak bu yazıları ciddiyetle okumanız ve masalları ciddiye almanız. Masalları ciddiye almanız gerekiyor, çünkü aslında bize anlatılan bütün bu hikaye, bizim kanatlarımızın kesildiği önümüze engeller konulduğu, baskının ve şiddetin günlük hayatın parçası olduğu gerçek dünyanın ilk anlatılarıdır. Modern masallar yazı dizisinde sınırları zorlayan, kurallara uymayan, kendi kurallarını koyan, maceraya atılmakdan çekinmeyen bütün kahramanları öveceğim. Neden mi? Çünkü 19. yüzyıldan beri ataerkil toplumun ortasına bir bomba gibi düşmüş olan bütün feministler asla söz dinlemediler. Kim bilir belki de yeni masalları biz söyleriz.
(Yazan: Pocahontas)