Uzun bir süredir kendini çaresiz hissettiğini ve geleceğini karanlık gördüğünü biliyorum. Yalnız değilsin.
Bu seçiminin bazı sonuçlarının, senin geleceğini, hayallerini ve umutlarını kararttığını düşündüğünü biliyorum. Yalnız değilsin.
Çocukluğunun ve gençliğinin çalındığını, geriye baktığında kaybedilmiş yıllar gördüğünü biliyorum. Yalnız değilsin.
Her şeyin için geç kalmış hissediyor olabilirsin ve fakat burada da yalnız değilsin.
Kendin olmak için savaş verdiğini biliyorum o nedenle söyleyeceklerimiz var. Bu seçim senin aile-toplum-tarikat üçgeninde verdiğin savaştan daha büyük değil. Bu seçim sana güvenen arkadaşlarınla yola çıkmandan daha büyük bir savaş değil. Bu seçim var olmak, kendi varoluşunu gerçekleştirmek için katı dini ve geleneksel öğretilere karşı verdiğin en ufak mücadeleden bile büyük değil.
Çünkü demokrasi yalnızca seçim dönemlerinde ortaya çıkan bir süper kahraman değil. Demokrasi her gün verdiğin varoluş mücadelesi, demokrasi yalnız yürümememek için senin yaşadığın zorlukları yaşayan insanlarla birlikte dayanışman, demokrasi kendi sivil, haklı ve barışçıl taleplerini her an haykırdığın, her an kendini inşa etmesi gereken bir alan. Sandıklar ise bunun yalnızca bir parçası. Halide Edip Adıvar’ın İstanbul’un işgal edildiği ve karanlık-umutsuzluk dışında hiçbir hissin yaşanmadığı o dönemde şunları diyor: “Hürriyet denilen şey, biliyoruz ki tıpkı aşk gibi her gün kazanılması gereken bir şeydir. Nasıl her gün aşk istersek ve aşkı kaybedersek hürriyeti de öyle ister ve kaybederiz. Hürriyet kavgası hiçbir zaman bitmez, alanı hiçbir zaman sükûn bulmaz.”
Hiçbir zaman yakıtı tükenmeyecek hürriyet aşkıyla, demokrasi yalnız yürümeyenlerin iradesidir diyoruz. Hissettiğin hiçbir kötü histe yalnız olmadığın gibi mücadelede de yalnız değilsin, çünkü hürriyet kavgası bitmez.