Neredeyse yaşımın yarısı kadar süre kapalı kaldım ve kapalı olduğum sürenin 6 yılı bu düşünceyle savaşmak zorunda kaldım. Belki burada yazılanlardan daha az trajik bir öykü benim öyküm. 6 yıl bu düşünceyle savaşmak, sahip olduğum ideolojinin tam zıttı gibi davranmak, tam kendimi bulduğum yaşlarda daha da kaybolmaktı benimkisi. İlk zamanlarda bu düşünceyi hissettiğimde “vesvese” olduğuna inandım. Ya da açılmam o kadar imkansızdı ki kendimi vesvese olduğuna ikna ettim, kim bilir… Bir süre sonra bu his, bu istek daha da dayanılmaz bir hal almaya başladı ve bende vesvese olmadığına inandım. Aileme ilk söylediğimde üniversitemin ilk senesiydi, kabul görmedi. Ben de çok diretmedim ama vazgeçmedim, mezun olmayı bekledim. Üniversitenin kalan seneleri kapalı yaşamak zorunda kaldım.
Dayanılmaz yıllardı. Keyif aldığım hiçbir şeyden keyif alamıyordum. Hep üzgün, hep bir depresiftim. Mezun olmadan önce çalışmaya başlamıştım. Yani artık güçlüydüm. İsteklerimi daha net dile getirme cesaretim vardı artık biliyordum. Son sınıfımın bitiminde aile evine döner dönmez daha net ve sert biçimde söyledim. Duymak istemediğim şeyler duydum, görmek istemediğim tepkiler de gördüm ama bunlara hazırlamıştım kendimi. Onların benim ile ilgili söylediği hiçbir şey doğru değildi, biliyordum ve ne kadar korksam da vazgeçmedim. Şimdi yaklaşık 3 yıldır istediğim görünüşe sahibim. Özgürleştiğimi, sıradanlaştığımı, kamburumu atabildiğimi ne mutlu ki yazabiliyorum. Geçmişte burayı okuduğumda ben de yapabilecek miyim diye düşünüyordum. Umutla okuyordum buradaki yazıları. Belki şimdi ben de sizlere umut olurum. Eğer bu yazıyı okuduysanız ilk açıldığınız gün rüzgarı saçınızda hissedin ve gülümseyin…