Koşullu sevildiğin bir yerde yaşamak zor. Hele bu koşul boynunda bir urgansa daha zor. Ben böyle yaşıyorum; gerçi artık yaşamak denir mi bilmem. Bu satırları da ailem tatildeyken evde hasta bir şekilde yazıyorum. Ölmek istiyorum, yeni değil. Bununla ilgili bir eylem alacağımdan da değil, sadece bir duygu olarak kalacak bu. Kendimi sevgiye muhtaç ama o sevgi için kendinden vazgeçmiş zavallı bir şey olarak görüyorum. Ve en çok da bundan nefret ediyorum; o kadar ihtiyacım var ki sevilmeye, güvenilmeye, inanılmaya. Yoksa çoktan giderdim buralardan; belki bedenen uzakta bir diyara, belki de bedenimi burada bırakıp bilinmezliğe giderdim. Ama korkağım, hiçbir şey yapmayacağım. En büyük hayalim yağmurda ıslanmak, rüzgarı hissetmek olacak.
Harcanmış olacağım bir kere, potansiyelimi çöpe atmış. Hiç farklı ülkeler gezmemiş, teninde rüzgarı bile hissetmemiş olarak yok olacağım. Çünkü ne bu duruma son verecek ne de çekip gidecek cesaretim var. Ne kendimi seviyorum ne inancım var. Yitireli çok oldu, cesaretim kayıp. Unutalı çok oldu, sevgi ne bilmiyorum. Kaybettim ya da zaten hiç bulamamıştım güveni. Artık bir beklentim yok; anlık yaşıyorum bir sürüngen gibi. Ve asla sevmeyeceğim kendimi, bunu da bana babam öğretti. Annem benim açıldığımı, özgürleştiğimi görmektense ölmemi yeğler; her seferinde dile getirdi bunu. Artık çok geç, ruhen çok yaşlıyım. Ama 17 yaşında zavallı bir kızım aynı zamanda. Ne kadar zor bu bilir misiniz, küçücük bedeninde hor görülmüş bir kadının potansiyelini taşımak? Üzüyor insanı böyle yaşamak.
Not: Bunu okurlarsa p***si elmas sanılarak büyütülmüş s*k kırığı erkeklerden de nefret ediyorum; asla anlamayacaklar. Okurken gözleri dolan kız kardeşlerimi kucaklıyorum.