Ağlayamıyorum bile sadece düşüncelerimde boğuluyorum

Buraya gelip yazacağımı hiç tahmin etmezdim; zaten hayatta hep beklemediğim yerlerden vuruyor beni. Benim hikayem de aynı, arkadaşlar; açılmak. Bunu benim söylemem ne kadar değişik değil mi, hayat? Ben isteyerek kapandım, kapalı olduğum her an için mutluydum. Kendimi aynada her gördüğümde, açık halimi hep beğeniyordum ama günah olduğunu bildiğimden bu düşünceleri her zaman aklımdan atıyordum. Zaten arkadaşlar, ben kendini henüz tanımamış, yaşı 19 olsa da 15 yaşındaki bir ruha sahibim. Düşünüyorum da ben isteyerek kapanırken bile, annemler beni sevecek diye kapanmışım. Anneme özenerek kapanmıştım, mutluydum da. Açıkçası, ablam zorla kapanmış biriydi. Türlü mücadeleler sonunda 2 sene önce açıldı ve ben bu süreçte anneme hep destek olmuştum. “Ben kapalıyım, beni seversin diye üzme kendini” diyordum.

Açılan arkadaşım da oldu, haz etmediğim durumlardı. Bu yüzden benden böyle bir istek duymaları, onlara göre inanılması zor, hayal ürünü, gerçek değil. “Sana kim akıl verdi? Orospu olmak istiyorsun. Böyle bir şey yaparsan seni evden atarım, reddederim, üniversiteye gidemezsin, evlendiririm seni.” Düşünüyorum da, böyle dertleri olmayan kızların ne gibi dertleri vardır? Keşke böyle bir derdim olmasaydı. Arkamda olabilecek, sığınabileceğim kimse yok; yapayalnız bir kızım ben. Ablam da açılmış, bu süreçleri yaşamış biriyken beni desteklemiyor, dalga bile geçiyor. İnanılması zor ama öyle; “Heves” diyor, “Sen gerçekten bunu istemiyorsun” diyor.

Siz neden hep benim hakkımda hükümler veriyorsunuz ailem? Neden bana bunu yapıyorsunuz? Kendimi açıklayamıyorum bile, bana önyargılılar, aşırı, çok çok fazla… Ablam diyor ki, “Evlenince yap bu isteğini.” Ya bu benim hayatım değil mi? Neden yaşıtlarım gibi olamıyorum? 24-25 yaşında açılmak istemiyorum ben. Bu düşüncelerdeyken nasıl her dışarı çıktığımda mutlu olabilirim? Kendime olan sevgim azalmaya başladı; sanki dinden çıkmayı istiyormuşum gibi hissettiriyorlar. Mahvoluyorum, ağlayamıyorum bile, sadece düşüncelerde boğuluyorum. Ben dinimi seviyorum. Yaşıtlarım gibi yaşayamadığım hayatımı yaşamak, mutlu olmak istiyorum. Ben kapalı olmaktan çok soğudum, beni anlayın, anlayın. Ben Allah’ımı, dinimi çok seviyorum ama bunu da yaşamak istiyorum. 6. sınıfın Ramazan ayında kapandım. Hayatımın hepsini kapalı olarak geçirdim. Ortaokul imam hatipti; 5’te okula kapalı gidiyordum, zaten herkes kapalı bilirdi beni. Lise de imam hatipti. Bana hiçbir zaman isteklerim sorulmadı, sadece nereye gittiysem oraya uyum sağlamaya çalıştım. Sadece bunu yaşamak istiyorum.

Çok uzun oldu, üzgünüm, kendimi döktüm çünkü konuşup anlatabileceğim, güvenebileceğim kimsem yok. Ölmezsem belki gelir yazarım aylar sonra. Umarım ölmem. Bu hikayeyi okuyan insan, umarım ben olmasam bile sen mutlu olursun.

“Ağlayamıyorum bile sadece düşüncelerimde boğuluyorum” için 9 yanıt

  1. Bence islami bir arastirin ciddi sekilde zaten kapanmak diye birsey olmadigini goreceksiniz daha nice olmayan seylerin yani sira. Arap kulturu ve geleneklerini din sandigimiz surece hic bir zaman kulturel olarak gelisemeyecegiz

  2. Selam ben bir konu hakkında danışmak istiyorum bu konuya benzer olaylar yaşadım ve eğitim hakkım elimden alındı ne yapabilirim nereye şikâyet edebilirim ?
    Yardımcı olursanız çok sevinirim 🌸

  3. yaşadığım her şeyin birebir aynısını yaşayan birini görmek üzgün hissettirdi. ne hissettiğini anlaybiliyorum. umarım her şey gönlümüzce olur. ve ben çok yoruldum beklemekten ama umarım sen şuan mutlusundur güzelim<3

  4. Akp hükümetinin 4+4+4 ile okullarda türbanı serbest bırakmasının mağdurlarından birisin sevgili kız kardeşim. Din konusunu ayrıca anlatacağım ama hani bu sorunu olmayan kızların ne sorunu var diyorsun ya işte onu burada uzunca anlattım: Öncelikle burada yazanlar ve bu durumda olanlar için çok üzgünüm. Coğrafya değil ama aile kaderdir. Ülkemizde doğulu olmasına rağmen çok çağdaş düşünceli babalar da var. Geçmişte köy enstitüsü mezunları. Ama sadece şunu söyleyebilirim asla kuran kursuna gönderilmemiş dini baskı yapılmamış yani sizin tam zıttınız bir ailede doğmuş biri olarak, kadınsanız bu ülkede asla baskı bitmiyor. Başka yerlerde başka şekillerde devam ediyor. Benim babam takarsan evlatlıktan redderim diyecek kadar türban karşıtı, görüntüde modern gözüken, baskıcı olmayan biri olmasına rağmen bana kırmızı ruj sürdüğümde o.pu gibi olduğumu ima eden bir şey söylemişti genç kızlığımda. Çünkü onun büyüdüğü Yeşilcam filmlerinde kırmızı ruju sadece o kadınlar sürüyordu. Anlatabiliyor muyum? Bu toplumu filmlerle şekillendirmişler, ya da zaten öyle olduğu için.
    İçime oturmuştu o günden sonrada hep dikkat etmiştim. Başı açık ama hac görevini yerine getirmiş bir annenin kızıydım ama kendime açık bir şeyler alsam, mini etek, kısa elbise gibi tatil yerinde giymeyeceksem nerede giyeceksin bunu tarzı anlamsız bakışlara maruz kalır, sırf onlar bakmasın kime süslendin diye uğraşmasın diye de giyemezdim. Zaten sorun bir tek onlar değil 10-15-20 yıl önce öyle bir şeyi giyip en merkezi, en büyük, en modern şehirde de gezsen öküz gibi baktıklarından, laf attıklarından, bakmasınlar rahat olamam diye giymezdim. Tatile gideceğimiz günleri iple çekerdim, yazlık sahil yerlerinde istediğim gibi giyebileceğim diye. Kalın uzun mont, atkı, bere ile bile her yerim kapalı şekilde Galata Köprüsü’nde laf yemiş biri olarak biliyordum oysa ki konunun açıklık kapalılık değil “kadın olmak” ve “nefes alsın yeter” kriteriyle eli şeyinde gezen aslında doğmaması gereken ziyan bir sürü erkek yüzünden olduğunu. 20’li yaşların çok başında hatta belki öncesinde yanımda babam olduğu halde bir tşörtün önünden azıcık gözüken çatalıma bile hiç kadın görmemiş gibi gözlerini dikmiş şekilde bakan 40 yaş üstü adamın iğrenç kırmızı suratı hala aklımda. O günde yanında “köpek” gibi bir erkek gezdirmeninde güvenli olmadığı konusunda aydınlandım. Kısmen rahatlık sağlıyor ama o da baskıcı biriyse hiç çekilmiyor. 35 yaşına gelmiş bir kadının nerede ne giyeceğine kimse karışamaz zira çünkü bu ülkenin kadınına kendi kendine çocukluktan beri otosansür yapmak öğretildiği için bunu ondan iyi kimse bilemez. 6 yaş civarıyken eteğim açıldığı için erkek kuzenim üstüme yürümüştü, 9 yaşlarındayken kendi kızını tarikata yem etmiş teyzem askılı ve göbeği açık atletime açık demişti. Yani şimdi sadece aile değil, akraba, çevre, komşular, okuldakiler hatta onların velileri herkes çok önemli bir çocuk yetişirken. Zaten bu ülkeye asla bir çocuk getirmeyi asla düşünmüyorum, hele ki bir kız çocuğu. Anadolu coğrafyasında annelerinin kaderini yaşayan kızları duymuşsunuzdur. Bunu değiştirebiliriz. Mesela ben nasıl değiştiriyorum annem hem çalışmış hem eve gelip yemek yapmış babam da her işin ucundan tutardı ama mutfak ayda yılda bir hariç hep anneme kitlenirdi. Ben bu kaderi şöyle değiştirdim en basitinden mesela, mutfağa girmiyorum, girince zaten mutsuz oluyorum, sorun çıkartıyorum. Bunu gören hayatımdaki insanda bir süre sonra lafta soksa beni mutfağa sokmuyor bu kadar basit. Sadece ev işi yapmaya, çocuk doğurmaya, bütün günümüzü yemek, çamaşır, bulaşık, toz al, yer sil, ütü yapmak için gelmiş olamayız dünyaya! Siz de gördüğüm kadarıyla yaşımız küçük hayatınızda devrim yapmak istiyorsanız lütfen hayatınıza alacağınız erkekler sizin aileleriniz gibi ailelerde büyüyen erkekler olmasınlar. Ev işini kadına yıkmasınlar, ve ucundan tuttukları her işe “yardım ediyorum” sakım dedirtmeyin o evde beraber yaşayacaksınız bunun adı “yardım değil işbölümüdür” Yardım derseniz baştan kendi göreviniz olduğunu kabul edersiniz. Ve asla bir ev işini yaptığında teşekkür etmeyin. Ben en başlarda bulaşık makinasını boşalttığında bile teşekkür ediyordum, sonra dedim ya dur bir dk bu sadece benim görevim mi, neden üstüme alınıyorum toplumsal kodlarla? Ailenizi seçemediniz ama hayatınıza girecek kişiyi seçebilirsiniz. Bu devirde kalmadı diye düşünürdüm ama maalesef hala var; görücüye bile zorlansanız bir bahane bulup istemiyorum diyebilirsiniz. Öyle birini seçin ki size annenizin yaşadığı hayatı yaşatmasın. 7/24 ev-çocuk, mutfak yatak odası arasında heba edilen bir ömür. Demiyorum ki illa zengin birini bulun yardımcı tutsun mesele bu değil, kendi de ev işi yapmaktan yüksünmesin, kendi çocuğuna baksın, işin ne çocuk bakmaktan başka demesin. Ve böyle bir erkeği ancak çağdaş, modern, yetişmiş okumuş bir Cumhuriyet kadını yetiştirebilir. Kriterlerinizden biri de annesinin başı açık, okumuş ve çalışmış biri olmasına dikkat edin. Bu özelliklerde olup beyninin içi bağnaz olan bir sürü kadın da var o yüzden sadece bunlar kriter olamaz ama en azından en başta eleme süzgeç görevi görür. Biliyorum o yaşlarda kriter sadece karşımızdaki erkeğin kaşı gözü oluyor ama zamanında keşke bana da bunları söyleyen biri olsaydı aşık olma kriterim sadece yakışıklılık, çekim olmazdı. Ve son olarak; evlenseniz de çocuk doğursanızda işinizden mesleğinizden, para kazanmaktan asla vazgeçmeyin. Erkekler maddi özgürlüğü olmayan kadınları daha çok cepte görür, nasılsa gidemez der. Çocuk onunda çocuğu kreşe, anaokuluna gönderemeyecekseniz ilkokula başlayana
    kadar sizi beleş dadı olarak görecekse hiç yapmayın o çocuğu. Zaten genelde böyleleri çok geçmeden ikinciyi de yapar ve o kadın iş hayatından tamamen silinir. Devlet memuru değilseniz maalesef özelde sürekli hamile kalarak tutunmanız çok zor. Hükümetin uzattı diye gözüken doğum izinleri aslında kadınların iş hayatında işe alınmayarak baştan yok olmasına sebep oldu.

    *Çok uzun yazdım, vaktim dar olduğundan da hızlı yazdım gelişine. İmla, devrik cümle olmuştur kusura bakmayın önemli olan konu. En kısa haliyle özetlemeye çalıştım. Sevgiler. Kendinize kendiniz için iyi davranın, kendi ışıklarınızı yakın, kendi ayaklarınızın üstünde durun ve hiç kimse için (çocuk, ana-baba, eş dahil) hayatınızdan, hayallerinizden vazgeçmeyin. Hedeflerinizden ve ideallerinizden vazgeçmeyin. Erkek seçimi konusunda kriterlerinizi asla düşürmeyin, erkeklerle de iletişimi kesmeyin konuşun, tanıyın ne isteyip istemediğinizi görün ama asla acele etmeyin. Sadece olmasını istediğiniz doğru kişiyi hayal edin eninde sonunda bir gün kapınızı çalacaktır.

  5. Keşke okullarda türbanı serbest bırakanlar okusa da bunları kafayı kapatmak kadınların kendi tercihi mi yoksa ailelerin mi iradesi anlasalar! Kızlar keşke sosyal medyada görünür olabilseniz ama hepiniz kendinizi gizlemek zorundasınız biliyorum. Ama dışarıdan kapalılığı bir kadına hakaret olarak gören bana hava nasıl biliyor musunuz; hepsi gönüllü ve halinden memnun. Aile zoruyla kapansalar bile alışmışlar, itiraz etmiyorlar…
    Bebekliğini bildişim bir akrabamın kızı regl olunca tarikatçı ve şeriatçı ailesi tarafından kapatıldı. Bir gün kapı çaldı delikten baktım kapıda kocaman beyaz örtülü biri tanıyamadım sonra açtım o elimde büyüyen minicik kız çocuğuymuş. O şoku üstümden atamadım ve anasına babasına ne yaptınız bu çocuğu, kadın yapmışsınız diye saydırdım. Küçücük bir çocuğu kapatmak bu artık regl oldu hamile kalabiliyor yani cinsel özelliği aktifleşti demekle aynı şey çünkü dinde ergenliğe girmeden hükümleri yerine getirme şartı yoktur. Müslümanlara göre örtünmek hükümse de kız çocuğunun ergenliğe girmesi yani adet görmesi beklenmelidir. İnandığı dinini bile bilmediğinden anaokulu ilkokul çağında kafası beze sarılmış çocuklar görüyorum kahroluyorum mesela! Seni gene geç kapatmışsın yani bunlara göre 🙁
    Birincisi din, peygamber, allah şu an seviyorum dediğin her şey sana dayatılan, içeriği öğretilmeyen, sadece görevleri ezberletilen, yaptırılan şeyler. Senin anne babana da ailesi aynısını yapmış. Eğer bu kısır döngüyü yıkmak istiyorsan araştırman gerek. Ben ilk lisede sorgulamaya başlamıştım. 21 yaşında da neredeyse kararımı vermiştim.
    Birincisi dinin şartlarını yerine getirmek için ergenliğe girmiş olmak, aklı başında olmak gibi şartlar var. Yani islamda örtünme var mı ve nasıl olmalı sorularından önce varsa bile-çünkü kimilerine göre yok-bunun regl olduktan sonra olması gerekiyor. Senin ailen seni dinde yer almayan şekilde muhtemelen erkenden kapattı. Koca evreni yarattığını varsayılan yaratıcı neden bu konuda kesin hüküm belirten bir şey diyememiş onu da bu yazıyı okuyanların yaratıcılığına, sorgulama yeteneğine bırakıyorum 🙂 Fakat arap erkekleri öyle komik ve çelişkili yazmışlar ki bazı metinleri, bir yaratıcının bunları söylediğine inanmak yaratıcıya hakaret olur 🙂 Mesele açılmak kapanmak değil mesele önce dayatılanı kabul etmemek, sorgulamamak. On binlerce yıllık insanlık tarihinde neden sadece 1400 yıl önce belli bir coğrafyaya hükmeden bir kurallar bütünü, (bana göre mitoloji) gerçek olsun? İster açık olun ister kapalı tavsiyem inanıyorsanız inandığınız, inanıyorum seviyorum dediğiniz şeyi en az bir kere Türkçe okuyun. İnanmıyorsanız da neye inanmadığınızı savunmak için bilmek gerekiyor gene okuyun. Ve sonra kadınları aşağılayan, erkekleri üstün tutan o ayetleri okuyunca bakalım ne düşüneceksiniz. Ben ilk okuduğumda kadınlığın utanılması gereken iğrenç bir şey olduğu hissini vermişti bana. Misal; Kadın ganimettir ( Ahzap 50 ) Kadın cariyedir ( Ahzap 50 ) Kadın erkeğin cariyesidir ( Bakara 282 ) Kadın dövülür ( Nisa 282 ) Kadının şahitliği yarımdır ( Bakara 282 ) Erkek kadından üstündür ( Bakara 225 )
    Kadına erkeğin yarısı kadar miras düşer (Nisa 1)
    Çok eşlilik helaldir (Nisa 3)
    Hani siz bunları kabul ediyorsanız tamam yolunuza devam edin. Araplar ve onların inandığı tanrı için kadınlar sadece köle, cariye sadece doğurmaya yarayan varlıklar.
    Ve bir yaratıcı düşünün ki erkekler kadınlardan üstündür demiş! Bir yaratıcı neden yarattığı iki cinsten birini diğerinden üstün kılsın? Bu varsa yaratıcıya hakaret. Bir de yaratıcı peygamberin yatak odasına kimi alacağının sırasına, kiminle evleneceğine, evine ne zaman girilip çıkılacağı hakkında da evrensel olduğu varsayılan bir kitapta yer veriyor. Hakkaten bu da ilginç 😉 Yani gerçekten bir din indiyse bile zaten bunun indiği halindeki gibi kalması imkansız. Peygamber öldüğünde kuranı ezbere bilen çok az kişi var ve yıllar sonra toplanıp yazıya dökülüyor. Ki peygamber öldüğünde kuranın ağaçlara yazılan bir kısmını keçilerin yediğini söyleyen ayşe hadisi var 🙂 Özetle gerçekse bile değişmemesi, ekleme-çıkarma yapılmaması imkansız. Ama insanlar bu dünyaya katlanabilmek için, hayatın ahirette devam edeceğini düşünüp rahatladıklarından sorgusuz sualsiz inanmaya devam ediyor. Aynı bağnazlık hristiyan, yahudi ve şu an var olan tüm dinler için de geçerli. Onları ayırmıyorum. Hristiyanlarında yobazı var katolikler. Zaten hepsinin kökeninin benzer hikayelerin Sümer’de olduğunu duymuşsunuzdur az buçuk bu konulara ilginiz varsa. Hem oku diye başlıyor diye överler ama okumazlar; kulaktan duyma, anadan babadan tarikatlardan ne duydularsa öyle yaşar bu ülkenin geneli. Müslümanım deyip ayetle hadisi ayırt edemeyen, kandillerin kuranda geçmediğini, osmanlıda uydurulduğunu bilmeyen duydum. Tamam sorguladın, araştırdın hatta inanmamayı seçtin, saçma buldun diyelim. Bunu etrafındakilere kabul ettirmeden çok zor olacak. Sana kabul ettirmeye uğraştırmak yerine üniversiteyi bitirip meslek sahibi olana kadar açılmayı başarsan da başarmasan da onların dinle ilgili söyledikleri şeyleri he he diyip geçiştirmeni öneririm. Maddi gücünü elde edene kadar ailesine karşı namaz kılıyor gözüküp ama aslında koyu ateist olan tanıdıklarım olmuştu. Böyle yap ikili oyma demiyorum ama ilerideki ruh sağlığın, iş, aşk hayatının sağlığı için gerekli bu. Bak ben başı açık ama dini unsurlarla büyütüldüğü için aslında deist olduğunun (anlamını bile bilmediği için) farkında olmayan bir annenin, dini sadece okulda görmüş bir kızıyım. Çünkü babam inançsızdı. Turan Dursun kitaplarını ve 4 semavi dinin kutsal kitabını da okumuş. Sorarım yani bugün hangi müslüman diye geçinen bırak başka kitapları kuranı Türkçe okuyor? Ki imanın şartlarından biri allahın diğer peygamber ve kitaplarına inanmaktır. Yani müslümanım diyen biri o her gün aşağıladığı hatta küfrettiği, gavur diye hor gördüğü; isa peygambere, yahudilere, incile, tevrata inanmak zorunda.
    Benim hikayeme dönersek annem babam aralarında büyüyünce kendileri karar versinler diye konuşmuşlar. 8 yaşında sormaya başladığım dinle ilgili sorularımı da hep kitaplarla geçiştirdiler. O kitaplarda baya sert kadınların ev işi yapmasını tembihleyen falan baya yobaz kitaplarmış. Kendi okumadan bana öylesine almış annem. Okuyacak vakti de yok çalışan kadın. Ailede babamdan başka bilgi verecek kimse de yok etrafta. Ama babam kardeşime de bana da şu yaşımıza kadar asla inanmayın, yalan dolan gibi tek laf etmedi. Bu konuları ben lisede sorgulamaya başladım, önlisanstan sonra araştırdım. Üstüne yeniden lisans okuyup bitirdiğimde kararımı çoktan vermiştim. ☆ Sonra babamla konuşmaya başladığımda da fikirlerimle aynı olduğunu hatta ondan daha bilgili olduğumu gördüm yani onun dayatmasıyla inançsız olmamıştım Asla kuran kursu gibi bir beyin yıkamasına maruz kalmadım çocukkende. 2007’de liseden mezun olduğum düşünülürse burada yazan Z kuşağından çok çok daha laik bir eğitim aldım diyebilirim. Biz de seçmeli adı altında zorunlu peygamberin hayatı, kuran vs diye dayatma dersleri yoktu. Dümdüz din kültürü ve ahlak bilgisi diye geçerdi. Bu derste dinler tarihini öğrenmeyi ben de isterdim tüm dinlerin çıkışını dinleri öğrenelim ama maalesef okulda dua ezberletilmesinden başka bir vasfı yoktu din dersinin. Sadece lisede bir din öğretmenimiz vardı duaları gene sınavda sorardı ama derste sadece iyi ahlak, iyi insan olmak, siyaset konuşur ve müzik dinlerdik. O zaman evlerimizde laptop olmadığından okulda derse laptopla giren tek öğretmenin din öğretmeni olması dikkatimizi baya çekerdi. Hani sırf bu yüzden bile istersin o derse girmeyi. Kendisi o dönem akpye destek veriyordu bizim görüşlerimizi de dinlerdi sakince konuşurdu ama asla bir şey dayatmazdı. Mesela şu an anaokullarına bile hükümet eliyle gayriresmi şekilde giren takkeli imamları görünce çıldırıyorum. Çünkü bizim zamanımızda öğretmenlerin hepsi takım elbise şık ceket ütülü takım giyerdi. Konumuza dönersek; ailenle hiç tartışma çünkü ben senin ailenin zıttı bir ailede bile görüşlerimi kabul ettirmekte zorlandım. Ne kavgalar ne bağrışlar hırpalamalar. Bir de babamla bir olup annemle teyzemle tartışırdık. Onlar asla sorgulamak istemezdi. İçten içe saçmalıkların çelişkilerin farkındalardı-sayemizde-ama inan geç kafası düşünmek istemezlerdi. Hatta teyzem 60 yaşına merdiven dayarken kuranı ilk kez Türkçe okudu diyebilirim. Ondan önce çocukken sadece elif be öğrenmeye mahalle camisine gitmiş sonra da kapak açmamış. Anasından babasından ne görüp duyduysa. Yani şimdi sen de böyle 60 yaşından sonra aydınlanan tüh yıllarım nasıl geçmiş veya keşke daha önce okusaydım daha çok ibadet etseydim diyen biri olmak istemezsin tahminim. Çünkü bu yaşta 24-25’te açılmak istemediğinin farkındasın. Ha bir de sakın açılabilmek uğruna yanlış/acele bir evlilik yapma. 25 bile çok erken evlenmek için daha doğrusu Tr’de evlilik=erkeğin konforunu sağlamak üzere kurulan kölelik düzeni olduğundan önce oku, işe gir, kendini tanı, insanları tanı, ne istediğini istemediğini bil. Ben ne istediğimi 32 yaşında çözdüm sanıyordum 34 yeni bitti hala isteklerim, bir erkekten beklentilerim artarak gelişiyor. Bunu da erkeklerle ilişki kurmadan yaşamadan maalesef zor anlarsın. Anlarsın ama kısıtlı en çok aynı evin içine girip yaşamaya başladığında ben nasıl biriyle yaşamak hayatımı devam ettirmek istiyorum diye anlarsın karşındakinin kusurlarını gördükçe. Sıra arkadaşının bile kusurunu aynı odayı evi paylaşmadan göremezsin göstermezler. Lisede, üni 1 de aynı sınıftasındır, yurttqn kurtulmak öğrenci evine geçmek istersin o bulduğunu sandığın kankanla ama 3
    sınıfa geçmeden yollarınız ayrılır. Bu erkek ilişkilerinde de geçerli. Cafelerde 2şer saat oturarak kimse kimsenin evdeki huyunu suyunu çözemez. Açık olmayı bile o.puluk adleden bir aile sen kendi ayakların üzerinde dursan bile onlarla bağı koparmadığın müddetçe bir erkekle yaşama izni vermez ama benim önerim sınırlarınızı koruyup bilerek gelecek gördüğünüz erkeklerle ev, tatil, kamp gibi ortamlarda vakit geçirip daha yakından tanımaya çalışmanız.
    Ailenle tartışma durumunda kalırsan da knlara bu aşağıdaki örnekleri verebilirsin. Google’da tesettürlü pakistanlı afganistanlı kadınları bile teciz eden erkeklerin resimleri var onları gösterebilirsin.
    Dünyadaki sapıklıkları örtü ile bitiremezsiniz öyle olsaydı iranda devrimden beri hiç tecavüz yaşanmazdı, olanlarda medyadan saklanmazdı diyebilirsin. Ki iranlı kadınlar sadece yalandan yarım örterler kafalarını aşırı süslülerdir. Çünkü insanı bir yerden baskılarsan başka yerden kendini ifade etmeye çalışır patlak verir. Azerbeycan’da da çok fazla baskı varmış kadınlara onlarda yolu işe bile düğüne gidermiş gibi giyinip süslenip gitmekle bulmuş. Afrika kabilelerinde kadınların göğüsleri hatta her yerleri fora, ama onların erkekleri onların üstüne saldırmıyor. Ama günümüz insanı çocuk emzirme işlevi gören kadın göğsünü porno sektörününde pohpohlamasıyla öyle bir cinsel obje haline getirmiş ki şimdi kadınlar çatalları gözükse olay oluyor, çocuklarını örtü altında bile sokakta emzirmeye çekiniyor her yere emzirme odaları konuyor. Şimdi kim daha medeni Afrikalılar mı biz mi? Dinciler açılmayı medeniyet sananlar diye aşağılıyor laikleri. Ben tamamen anadan üryan gezilsin tabii ki demiyorum ama kadının etek boyu, şortu, omzu, dekoltesi, bacağı artık mesele olmasın diyorum. İnan bana bir yaratıcı varsa o kadının saç telinin gözüküp gözükmemesiyle işi olmayacak kadar meşguldur. Bunu kainata, çiçek, böcek doğa çeşitliliğine bile bakarak anlayabilirsin. Yani kutsal kitaplarda yazanları söyleyenle bunları yaratan aynı varlık demek bile ona hakaret olur. Böyle bir evreni binlerce yıldız gezegen bir yaratıcı
    elinden çıktıysa o böyle basit şeylerle uğraşmaz. Ki Cosmos belgeselini izle, evrim, biyoloji oku bir yaratıcıdan çıkması imkansız 😉 Erkek kılından farksız saç kılının serbest olmasını yani doğduğun ilk haliyle görünür kalmasını istemek senin en doğal hakkın! Bir kadının her gün kafasına iğneler batırarak, ay saç telim gözüktü mü, bandanam kaydı mı, oram açıldı mı buram gözüktü mü diye sürekli kontrol mekanızması ile kendini sansürleyerek, tüm gün nefes almayan saçla, dapdar sıkı örtülerle, hele o sıcaklarda gezmesi zaten kabul edilemez. Hatta insan haklarına aykırı kabul edilmesi gerekiyor ama yobazların buna da argümanı “cehennem daha sıcak” Kanıtlanmayan, varlığı var mı yok mu kesin olarak bilinmeyen bir yer hakkında o kadar çok ahkam kesen var ki sana bu iki yüzlülüğü şöyle açıklayabilirim; kuranda ırmaktaki cennetlerden şarap akıyor diye ayet var. Ve dünyalı müslümanlar ağızlarına bir yudum içki koymuyorlar günah diye düşündükleri için. Oysaki cennete gidip sınırsız şarap içmek için bu dünyada içmiyorlar. Özeti bu. Yani birileri böyle yaparsan cennete gideceksin diye kandırıldığından bu dünyayı cehenneme çeviriyor. Kendi içmezse içmesin ama içenlere de karışıyor! Başka bir durumda arap kadınlar ülkemize geldiğinde peçe altından yer. Peki bu onları daha mı müslüman yapıyor. Kadının ağzı da gözü de kapalı olacak diye kuranda yazmıyor. Onlar bu ülkenin insanından daha mı az daha mı çok müslüman. Hiç düşünme ben cevap vereyim. Cevap; kültür farkı. Onlar zaten arap cahiliye devrinden gelen kadınları yok sayan bir ırk. Türklerde ise kadınlar islamdan önce şamanizmde at üstünde kılıç bile kuşanır, hakanın karısı olarak söz sahibi olurmuş. Onların arap coğrafyasının kuralları bize gelince biraz daha ılımlı işlemiş yani. Ama doğuda hala elini konuşurken ağzına kapayan kadınlar var. Bu kadınlar ve çevresindekiler kendilerini böyle koruduklarını sanıyor. Plajlarda herkes çıplak kimse kimsenin üstüne atlamıyor değil mi? Kadınlar kapandıkça sorunlar artıyor ve bunun bir sonu yok. Kapalılar çoğalınca açıklar elbetteki daha çok dikkat çeker ve şimdiki kapalılarında pek tesettüre uyduğu yok. Açıkların bile giyemedi dar, beyaz, fosfor renkli cafcaflı şeyleri giyiyorlar ve kalkan olarak sadece kafalarını kapatıyorlar. Bol pantolon, üstüne pardesü, başörtüsü takan sınıf arkadaşıma konuştuğu çocuk tesettürün yeterli değil diyordu ne yapsın kara çarşafa mı girsin, bir adım ilerisi de çöp poşeti zaten farkı yok. Değersizleştirilmeyi, görünülmez olmayı övemez yani kimse. Bazıları da türbana özgürlük diyor, kendilerini çarşaf ve türbanın içinde daha özgür hissediyorlarmış. Ama yukarıda da yazdığım gibi kaydı mı kayacak endişesiyle ve boğazlarını sıkan şekilde taktıkları yetmiyormuş gibi biz kadınlar zaten erkeklerden farklı olarak dışarı çıkmadan önce bin tane sorunla boğuşup, cevabını kendi kendimize vermiş oluyoruz. Erkekler bir şort bir tşört, bir ev bir araba anahtarı, cüzdan alıp sallana sallana evden çıkarken; biz kadınların açık olsun kapalı olsun evden çıkmadan önce nereye gittiğini ve kaçta nasıl geleceğini hesap vermesi gereken, ailesi, eşi, çocuğu, erkek arkadaşı falan var. Biz kendi kendimize zaten dışarı çıkmadan kafamızda ne giyeceğimizi günler önceden eleyip seçmiş oluyoruz. Buraya bunu giysem olur mu, fazla kaçar mı, bakarlar mı, nasıl döneceğim, otobüs kaça kadar, arabayı nereye parkedeceğim, taksiye gece binsem sorun olur mu, yoldan çevirmeyeyim duraktan bineyim yanımda kimse olmayacak, gibi gibi bin tane sorunun cevabınu bulup düşünerek çıkıyoruz evden. Etek askılı önü dekolte giysekte çekiştirip durmak bize bu toplumun verdiği bir hastalık. Bir de bunlara bir yerini sürekli kapatma açılmamasından yükümlü olma telaşı eklenince gel de delirme. Gerçi şimdi tak geçir bir sürü model yapmışlar hazır ama ne kadar rahat bilemiyorum. Gerçekten bu kadar uzun yazdım başka bir mektuba cevabımı senin için revize ettim ama bu çağda bunları konuşuyor olmamıza bunlara vakit ayırdığımıza inanamıyorum. Sonra neden ülke gelişmiyor gelişmez tabii bir bez parçasına takıldık kaldık. Bazıl kadınlar boşandıktan sonra ya da iş hayatında aktif olacaklarsa kendilerini tırnak içinde korumaya almak için kapanıyor. Kocası ihale iş alsım partide yeri sağlamlaşsın diye olanlar da var tabi ama onlar başka bir akıl tutulması çıkar için her şeyi yapan kişiliksiz grup onları saymıyorum. Bir de ne kadar doğru bilmiyorum ama babalarıyla ilk cinsel deneyimlerini paylaşabilen kızlar var hatta ünlü bir genel yayın yönetmeni gazetecinin kızı, tamam onlar kadar da olmayalım bir mahrem olsun ama bu kadar baskı da fazla. Kadın kelimesi “bakire olmayan kız” anlamında kullanılmasın mesela. Yaşımız ve cinsel aktivite durumumuz ne olursa olsun kadınım diye göğsümüzü gere gere gezelim mesela. Bayan tuvaleti, bayan şoför, bayan mescit, bayanlara özel spor salonu, bayan havuzu kelimelerinin içine sıkıştırılmayalım. Düşününce erkekşer doğduğunda erkek, sünnet olduğunda erkek, askere gittiğinde erkek, evlendiğinde erkek. Ama kadınlara evlenmeden kadın demek ayıp sayılıyor. Kadınlara kadınlık sıfatını bile bu toplumda bir erkekle evlenme mertebesi veriyor. Ne kadar iğrenç değil mi? Biz onlar sayesinde mi kadın oluyoruz. Ben asla bunu kabul etmiyorum. Hep de kendimi aileme karşı savunurken ben koskoca kadın oldum diye savunmuşumdur. Ama hani düşünün yukarıda anlattığım inançsız, normal erkek arkadaşlarımla gezmeye, konsere, kampa, festivale gitmeme bir şey demeyen babam bile bir gün ben kadınım çıkışımın üstüne düşünüp düşünüp odama gelip; “ne demek kadın oldum, sen biriyle cinsellik mi yaşadın” diye sormuştu. Ben de mağara insanı mısın yobazlar gibi kadınım demek ilişki yaşamak demek mi gibi bir cevap vermiştim. Son söz bu erkeklere de saç kılından bile tahrik olacak kadar aşağılık mahlukatlar gibi davranmayı bırakın. Hepsinin elinde internet var artık, tatmin ve tahrik denen şeyin anlamı o kadar değişti ki o kadar farklı ilişki arayışlarına girdiler ki hani artık bazılarına yanlarında yatan çıplak bir kadın bile yetmiyor. Kaldı ki bu devirde bir erkek saç kılından tahrik olacak. Pakistan, afganistan, hindistan değil burası. Mustafa Kemal Atatürk’ün kadınlara bir sürü Avrupa Devleti’nden önce seçme seçilme haklarını verdiği laik Türkiye Cumhuriyeti! Ha bu arada o kapalı kadınlarla neler yaşadıklarını her yerde çekinmeden anlatan bir sürü erkek var! Bunda birazda internette türbanlı cinsel içerik videolarınım etkisi var diye düşünüyorum. Akp yüzünden bu konu yıllarca bu kadar gündem olunca pornoda öyle bir kategori türedi.

    Velhasıl kelam, özgürlük uçuşacak saçlarımızdan 💪🏻 Başarabilirsiniz. #mahsaamini

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir