İnanın yerimde siz olsanız aynısını yapardınız

Merhaba, ben Y. 23 yaşındayım. Mimarlık okuyorum. Normalde bu dönem mezun olmam gerekirken okuldaki akademisyenlerin alenen adam kayırma ve mobbing’lerine maruz kalarak dönem uzattım. Çocukluğu ve gençliği zaten yolunda gitmeyen bana bu da büyük bir kazık oldu diyebilirim.

Hikayem çok uzun ve üşenmeden yazacağım çünkü kendimi başka bir biçimde anlatmayı düşünmüyorum ve belki de son anlatışım olarak kalacak. Sitenizi yaklaşık iki sene önce Twitter’da tesadüf gördüm ve hikayesini anlatanlara denk geldim ve nedense aklıma buraya yazmak geldi. Neyse artık hikayemi anlatmaya geçecek olursak; ben 10 kardeşli bir ailenin en küçük kızıyım. Benden büyük ablalarım neredeyse hepsi görücü usulü genç yaşta evlendirildi. Sanırım denk geldiğim dönem dolayısıyla bu durum benden bir büyük ablamın okula gitmek istemesiyle benim açımdan değişti.

Asıl okuma isteme savaşını o verdi. Aileye kız çocuklarının lise de okuyabileceklerini kanıtladı yani. Bu durumda benim için de fırsat doğdu. Çünkü büyüdüğüm evi hiçbir zaman sevmedim ve ilk fırsatta gitmek istiyordum ama bunu biriyle evlenerek yapmayacaktım. Çocukluğum hastalık ve çeşitli çocuk istismarlarıyla geçti. Şimdi bu kadar rahat yazmama bakmayın, içimdeki büyük karadeliğin sahipleri olur kendileri ama daha büyük zorluklarla karşılaşınca zamanla onlar birer kötü anı olarak da kaldı bir yerlerde.

Ortaokulu evimizin yakınındaki okulda okudum. Lise sınavında iyi bir puan alınca da hemen bütün yatılı okullara başvurdum. İyi bir Anadolu lisesinde yatılı kabul aldım ve aynı sene içerisinde sadece 14 yaşımda bu hayattan kurtulmuş olmanın zaferiyle evden ayrıldım. Ailem ataerkil ve muhafazakar insanlardan oluşur. Bilen bilir bu ikiliden daha kötü bir kombinasyon arasan bulamazsın, dolayısıyla benim de öyle olmam beklenir ki asla olamadım. Olamadım diyorum çünkü sırf bir de bunun savaşını vermeyeyim diye denedim. Ama zamanla sadece bir inançsızlık kapladı içimi, tabii bu daha uzun bir süreçte gerçekleşti.

Liseyi okuduğum yıllar içerisinde benimle aynı ekonomik ve sosyal çevreden insanlarla tanışıp yalnız olmadığımı anlayınca ister istemez özgüvenim arttı ve kendimi ifade etme biçimim değişti. Tabii dersleri çok iyi olan bir öğrenciydim ve öğretmenlerimin bana olan inançları da bunda etkili oldu. Gün geçtikçe kendi potansiyelimi keşfediyordum, bu da bana çok iyi geliyordu. Mutlaka yaşayan olmuştur; baskıcı ailelerde özgüvensiz büyümüş bireyler bir kere dahi olsa iyi yönlerini ortaya çıkardıkları o anlarda yaşadıkları hisleri sonsuza dek sürdürmek ister. İşte beni tam olarak bu duygu mahvetti.

Özgürlüğün, mutluluğun nasıl bir şey olduğunun ve kolay erişilebilir olduğunun farkındasın ama ona ulaşamıyorsun. Neden? Çünkü birileri kendilerini senin hayatını mahvetmek için kodlamışçasına müdahale ediyor. Tabii bendeki bu değişim ailemin dikkatini çekiyor, ne de olsa yazları ve ara tatillerde mecburen yanlarına taşınıyorum. İyi bir şeyler gördüler ya bende, hemen müdahale.

Lise son sınıfa geçerken başörtüsü takmamı istediler ve sözde okumuş ablam sağ olsun başardılar da. O dönem böyle bir değişime ihtiyacım yoktu. Sınav senesiydi ve stresliydim, ayrıca üniversiteye gidip tamamen özgür olacaktım. Reşit olacaktım, yazları yanlarına gitmek zorunda kalmayacaktım. O an bütün hayallerim Alt üst oldu ama aksi bir durumda üniversiteye bile gidemezsin ve ben de denedim. O sene hem maddi durumumuzdan hem de istediğim okulun gelmemiş olmasından dolayı sınava tekrar girmeye karar verdim ve işte tam da o sene psikolojik şiddetin tam olarak ne demek olduğuyla tanıştım.

Yıllar sonra aile evinde bu kadar uzun süre kalıyordum. Ve annemin nasıl biri olduğunu tekrar hatırladım. Bana her fırsatta okulu bırakmamı söyledi. Babam ise onu destekliyordu. Ben soğuk bir bölgedeydim ve kışın sınava hazırlanmam gerektiği için çalışacak bir yerim bile yoktu. Arka havasız bir odada yer masasında gece sabaha kadar kendi imkanlarımla ders çalışıyordum, gündüzleri ise anneme ve babama yardım ediyordum. Uyku düzenim yoktu; yemek bile yiyemez duruma geliyordum çoğu kez. Pet şişelere sıcak su koyup soğuk odada ders çalıştığım günler hala aklımda.

Bir telefonum bile yoktu, hiçbir arkadaşımla iletişim kuramıyordum. Ve sınava girip şu an olduğum okulu kazandım. Planım okula gidip bir iş bulup çalışmak ve ardından başörtümü çıkarmaktı. Kafamda o kadar büyük bir yer ediyordu ki bu mesele, o sene Corona’dan dolayı planlarım iptal oldu ve ben evde o koşullarda, o psikolojik durumda derslere girmeye çalışıyordum. O dönem hayatımdaki tek iyi şey yakın bir tarihte İstanbul’a taşınacak olmamızdı.

Pandemi bitip okullar açıldıktan sonra okula gittim. Üniversite beklediğimden daha güzeldi ve ben sonunda hayallerimi yaşıyordum. Sonunda başörtümü çıkarmayı başardım ama bunu ailemden gizli yapıyordum. Çünkü çok az da olsa maddi bağımız vardı ve o dönem bu savaşı kaldıracak psikolojimde kalmamıştı. Biliyorum bazı açılardan bakıldığında kötü bir durum ama inanın yerimde siz olsanız aynısını yapardınız. Yazları İstanbul’da çalışıp para biriktirip kışları o parayla geçiniyordum. Ama çok mutluydum çünkü kendi kararlarım vardı. Şimdi okulum uzadı ve bu durumu ailemden gizleyecek gücüm de kalmadı. Bir fabrikada iş buldum ve bir yandan stajımı yapıyorum. Ama başörtüsü mevzusunun bende yarattığı psikolojik bunalımı size anlatamam. Bana yardım edin ve bir yol gösterin. Lütfen.

“İnanın yerimde siz olsanız aynısını yapardınız” için bir yanıt

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir