Küçüklüğümden beri istediğim bölümü okuyorum

Merhaba, 30 Mayıs 2021 yılında bu platformda yayımlanan mektubun sahibi olarak 7 Eylül 2025’te hayatımda neler değiştiğini anlatmak istiyorum.

“Şu an 11. sınıftayım. 2 yılın ardından 5 ay önce anneme ve babama inanmadığımı ve açılmak istediğimi söyledim. Böyle bir şeyin asla olmayacağını, gerekirse başörtüyü kafama zorla takacağımı söylediler. Ağladılar, kendilerinde suç buldular. Kafamın karışık olduğunu ve bunları düşünmememi, çok erken olduğunu söylediler. Ben 12 yaşındayken çok mu düşünerek kapanmıştım? Şimdi oruç tutturuyor, namaz kıldırıyorlar. Dayanamıyorum. Her ne kadar alttan alsam da olmadığım biri gibi yaşamak çok zoruma gidiyor. Ancak aramızın bozulmasından çok korkuyorum. Oysa tek istediğim şey beni olduğum gibi kabul etmeleriydi, olmalarını istediğim şekilde değil. Yazacak o kadar çok şey var ki…” diye bitirmiştim 2021’de mektubumu.

Sanırsam bu yazıdan 1-2 ay sonra bir gündü, saçımı fönledim, biraz makyaj yaptım, evde giydiğim eşofmanım ve kısa kollum ile anneme babama görünmeden dershaneye gittim. Madem benim sözlerimi dinlemiyorlardı, o zaman hareketlerimi izleyeceklerdi. 4 yıl sonra, 21 yaşımla baktığımda bunun sadece bir başörtüsünden çok öte bir psikolojik durum olduğunu görebiliyorum. Çok fazla konuda savaştaydım. Kendimi açmama rağmen düşüncelerimi gömmeye çalışan bir aileye karşı, “Bu böyle bitmeyecek.” deme cesaretinde bulunmuştum. İnanır mısınız, saçım açık dışarı çıktığımda kendimle o kadar gurur duyuyordum ki… Sonrasında anne-babamla yaşanacak gerilim umrumda değildi o an.

Dershaneye gittiğimde önce arkadaşlarımla konuştum, daha sonra rehber hocasına gittim, “Ben evden kaçtım resmen, verecekleri tepkiden çok korktum ama böyle de artık kalamıyordum, lütfen yardım edin.” dedim. Tahmin ediyorum da, o noktada “İnsanlara rezil olduk, daha fazla olmamalıyız.” diye düşünmüş olmalı annemle babam.

Eve döndüm, annem fenalaştı, ağladılar… o an, “Birini öldürseydim bu kadar tepki vermezlerdi.” diye düşünmüştüm. Babam, annemi hastaneye götürmüştü. Bu aşırı tepkiler karşısındaysa ben tam anlamıyla tepkisizlik içerisindeydim. 1 saat içinde yaşadıkları duygu yoğunluğu benim 1 yıldır yaşadığım çöküşün yanında hiçbir şeydi ve ben bunları içime gömmüştüm.

Daha öncesinde psikolojik desteğe ihtiyacım var dediğimde beni dinlemeyen ailem, ben açıldığımda psikolojimin bozulduğuna kanaat getirdiler. Psikiyatriye gittim. Neyse ki iyi bir doktor çıktı ve ben 2 yıl antidepresan kullandım; annem de hala devam ediyor. Bu, sanırım kimin yanlış yaptığını da açıklıyor…

Sonrası için konuşacak olursam, açıkçası ilk 1 yıl oldukça zor geçti. Annem-babamın asla kabul edebileceği bir durum olmamasına karşın psikolojik tedavimin etkilenememesi için sessiz ve tepkisiz kalmaya, benimle “iyi geçinmeye” çalıştılar. İçten içe geri kapanmamı istiyorlardı. Ama bu süreç içerisinde onlar da benim bu halime “ben” olduğumu, daha sosyal daha mutlu olduğumu gördüler.

Ve inanır mısınız, sanki öyle zamanlardan hiç geçmemişiz gibi o kadar iyi bir aileyiz ki şu an. Herkes herkese ne düşünüyorsa söylüyor, sakin bir şekilde “istişare” ediliyor. Ve kendi benliklerimizin sınırları, sırf karşı taraf öyle düşünmüyor diye çiğnenemeye çalışılmıyor.

Şu an bir hukuk öğrencisiyim. Küçüklüğümden beri istediğim bölümü okuyorum. Zamanından kendi isteğimle kapanmıştım, büyüdüm; açılmak istedim ve açıldım. Sırf annem-babam beni öyle görmek istiyor diye farklı kalıplara girmedim.

Bu yazıyı okuyanlara bir tavsiyede bulunmak istiyorum: hayat gerçekten başkaları için yaşamak için çok kısa. Her yaşın ayrı bir değeri var ve onu nasıl istiyorsanız öyle yaşamalısınız. Evet, özellikle Türkiye gibi bir coğrafyada aile hayatımızın içinde ve bizimle bütünleşik bir parça ama bu onların sizin hayatınızın bütün parçalarına karışabilecekleri anlamına gelmiyor. Neyseniz o olun ve olduğunuz kişiden utanmayın.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir