Merhaba, bu sayfayı sık sık duyuyordum ama bir türlü bakma fırsatı yakalayamamıştım. Yaklaşık 2 saattir insanların hikayelerini okuyorum ve ben de kendiminkini yazmak istedim. Yazım hatalarım olursa affola. Okula gitmemişliğime verin.
Aşırı muhafazakar bir ailenin 2. çocuğu olarak doğdum ve dini ilahilerle, kapalı kıyafetlerle, başı açık kadınların günahkar olduğu söylenerek büyütüldüm. Okul çağım geldiği zaman annemin ve babamın kavgasını hatırlıyorum hayal meyal.
Annem kursa, babam okula göndermek istiyordu. Odaya dalıp “Ben kursa gideceğim, okulda ne işim var? Günahkar hepsi!” diye bağırmıştım bile. Çünkü annem bana bunu aşılamıştı. Neyse, velhasıl… Beni Kur’an kursuna verdiler. Bir süre gittikten sonra evimize ara ara polisler gelmeye başladı. Beni soruyorlar, “Neden okula yazdırmadınız?” diye. Annem her seferinde bir bahane bulup yolluyordu ve ben kapının arkasından onları dinliyordum.
Bu şekil seneler geçti ve ben 9 yaşıma gelmiştim. Annem beni karşısına aldı ve “Artık kapanman gerekiyor, kursta ilk kapanan sen ol ki arkadaşlarına örnek ol.” demişti. Tabii ben de ana kuzusu, “Tamam.” demiştim ve feraceyle gittim o gün kursa. Tüm hocalar beni tebrik ediyor, arkadaşlarım kıskanıyordu. Çok hoşuma gitmişti bu duygu o zamanlar.
Sonuçta ailemin bana çocukluktan beri aşıladığı şeyi yapmıştım. Bu şekil zaman geçti, ben 13 yaşıma gelmiştim. Hala feraceliydim ama artık sıkılmaya başladığımı fark etmiştim. Yaşıtlarımı dışarda tatlı kıyafetlerle görüp kıskanıyordum. “Ben neden bu siyah feraceyi giyiyorum ki?” düşüncesi kaplamıştı beni. Ve tam bu düşünceler kafamda fink atmaya başladığı zaman regl olmuştum.
Anneme heyecanla regl olduğumu söyledim ve ilk cümlesi “Artık çarşaf giyme zamanın geldi.” oldu. Yemin ediyorum size hala o kalbimdeki acıyı hissediyorum. O kadar yıkılmıştım ki bu cümlesine. Sadece “Peki.” dediğimi hatırlıyorum. Ertesi gün kurstaki hocamla çarşaf almaya gittik ve giydim. O kabinin içinde kendimi çarşafla gördüğümde sessizce ağlamıştım.
Belki diyorsunuzdur, “Niye karşı çıkmadın?” Benim annem çok manipülatif bir insan. Duygu sömürüsü yaparak her şeyi yaptırır bir insana. Annem zaten hasta, ben daha fazla onu üzmeyeyim diye sesimi çıkarmazdım hiçbir dediğine. Neyse. Bu çarşaflıyken ki geçirdiğim dönem kendimi tanıma zamanlarım olduğu için her şeyi sorguluyordum.
Klasik ergen düşüncesi, kendimden nefret ediyordum. Arkadaşlarım yoktu, yalnızdım. Tek tük arkadaşım vardı falan. Zor bir ergenlik geçirdim ama hep duygularımla yalnızdım. Okula gitmediğim için kendimi hep ezik hissediyordum.
Bu şekilde zaman geçti, geldim 17 yaşıma. Hala kursta okumaya devam ediyordum. Belki beni kurstan atarlar diye derslerimi yapmıyordum, ama annem hoca olduğu için beni nezaketen kurstan çıkartmıyorlardı. Kaç defa i*tihar etmeyi denedim, ilaçlar içtim, kollarımı k*stim delilik anında, ama gerçekten kendimi *ld*rmeye cesaretim yoktu. Ö*mek istiyordum ama ö*emiyordum. Cesaretsiz bir insandım ve hala öyleyim. Neyse. 17 yaşımdayken beni sınıfta bıraktılar. O sene son senemdi, diğer sene hocalık yapacaktım ama sınıfta bıraktıklarını duyunca eve gittiğim gibi yalvar yakar anneme durumu anlattım.
Annemle ilk açık konuşmamdı bu, “Ne olursun beni gönderme.” diye eteğine yapışmıştım. “Tamam o zaman, evi temizlersin, bize hizmet edersin.” demişti. Hiç unutmuyorum sesindeki o soğukluğu. Tabii ki kabul etmiştim ve kurstan ayrılmıştım. Gel zaman, git zaman, evin tüm işleri bende. Boş vakitlerde dizilere, filmlere sarmışım. İyice açık olmayı merak etmeye başlamıştım. Akrabalara gittiğimde kuzenlerimin makyaj malzemelerinden gizlice alır eve gelince kendimi boyardım. Anneme yakalanmıştım bir kere hatta, ahahah yüzüme sert bir tokat attığını hatırlıyorum.
Bir gün cesaret edip anneme çarşafı çıkarmak istediğimi söyledim ve tahmin ettiğiniz gibi; kavgalar, küfürler havada uçuşuyordu. Babam da aynı şekil sert tepki vermişti. Neyse, çok uzattım hikayeyi. Ben işte bağır çağır çarşafı çıkarmıştım, yanlış hatırlamıyorsam 18 yaşımda çıkarmıştım. Gizlice açık öğretime bile yazılmıştım.
Artık başörtüyle, etekle falan geziyordum ama hala mutlu değildim.
Yetmemişti, istediğim bu da değildi ve açılma kararı aldım. Ama bu konuyu onlara açarsam beni öldürmeleri muhtemeldi. O yüzden gizli açık çıkma kararı aldım. Evden her zamanki gibi başımı kapatıp çıktım ve evimizin baya uzağındaki bir binanın içinde başımı açtım. Size bu duyguyu tarif edemem. O saçlarımın rüzgarda uçuşmasını o kadar zaman hayal etmiştim ki… Gözlerim dolu dolu gezmiştim o gün. Doyamamıştım, bir daha, bir daha derken ben sürekli gizli açık çıkmaya başladım ve 19 yaşımın sonlarına gelmiştim.
Artık büyüdüm, bana karışamazlar zaten diyip ailemle bu konuyu konuştum. Tabii ki medeni bir şekilde karşılamadılar. Annemin kurduğu cümleyi unutmam, “O başını açarsan, sen mezara, ben hapse girerim.” Bu cümle benim için o kadar ağır ki, hala etkisinden çıkamadım.
Beni yaklaşık 1 ay eve kilitlediler, telefonu elimden aldılar. Ekmek almaya bile çıkamıyordum. Belki bu anlattıklarım hikaye gibi geliyordur, bilmiyorum ama benim için anlatması, bunları yazıya bile dökmek çok zor. Kelimeleri tam birleştiremiyorum, neyse. 1 ayın sonunda “Tamam, akıllandım.” diyerek konuyu kapatmıştım ve bir süre daha gizli açık çıkmaya devam ettim. Ama bir şeyleri gizli yapmaktan o kadar yorulmuştum ki bir süre sonra ağır depresyon ilaç tedavisi sonrası açık çıkmayı bıraktım.
Ben şu an 22 yaşımdayım. Anneme artık asla açıklığın konusunu açmıyordum, ta ki bugüne kadar… Kendisi dedi, “Sen bu şekil giyiniyorsun ama önden saçın gözüküyor. Makyaj yapıyorsun, çok üzülüyorum, amacın ne? Kime kendini beğendiriyorsun?” falan dedi.
Sadece sustum, yine sustum… Nefret ediyorum cesaretsizliğimden. Hala annemi düşünüyorum, o üzülmesin, o ağlamasın. Bir kere bile teşekkür etmedi, onun için çocukluğumu, gençliğimi feda edişime.
Din bu değil, din bu olmamalı. Bir çocuğun başını zorla kapatıp “Sen Müslüman olacaksın.” demek olmamalı. Kendi ailemden edindiğim en büyük tecrübelerden biri, ilerde bir kızım olursa asla ama asla Kur’an kursuna göndermem. Varsın öğrenmesin dinini. Kendi kendine bulsun yolunu. Kimseyi bir şeye zorlamamak lazım bu hayatta. Neyse, daha çok şey yazardım ama boğazım düğümlendi. Buraya kadar okuyan olur mu, karşınıza bu yazılarım düşer mi, bilmiyorum. Ama ben başarabileceğim inancımı bugün kaybettim, umarım siz başarırsınız.