Tanrı rüzgarı benim saçlarımdan esirgemez.

Merhaba.

Öncelikle kendimi tanıtayım. Ben 34 yaşında, toplumda saygınlığı yüksek bir mesleğe sahip (ve bu mesleği kendi başarılarıyla elde etmiş) bir kadınım. Başörtümü 33. yaşımda çıkardım, yani geçen sene. Başörtüyü taktığımda 15 yaşındaydım, yani 18 senem başörtülü geçti.

Bunu yazmadan önce yazılan bütün hikayeleri okudum. Hepsinde bir kelime dahi olsa ortaklık hissetmiş olmak beni bunu yazmaya itti. Bu tarz şeylerin biraz proje olduğunu düşünmeye teşne biriyimdir… Ama özelikle okuduğum mektuplardan birinde kendimi tutamayıp ağladım. Bu sebeple kendi hikayemi yazıyorum.

Gelenekler bazında kapalı, muhafazakar ve dindar bir ailem vardı. Babam pek bizimle ilgili değildi, zaten işi uzakta olduğundan ne yapıp ne yapmadığımızla pek ilgisi olmazdı. O da dindar ve muhafazakardı ama ilgilenecek zamanı yoktu… Annem ise hem ev kadını hem muhafazakardı. Evde dini bir baskı ortamı kurmamıştı, her şey olacağına varır şeklinde yaşayıp gidiyorduk… Olur ya, ailesel kültürel bazı şeyler… Söylenmez, kimse emretmez ama uygulanır gibi… Bizde de ergenliğe giren kız kendini örter, erkeklerden sakınır görünmez kuralları vardı. Ailemdeki kadınlar hep böyleydi, annem de baskılamasa da böyle olmamı istiyordu. “Kapanacaksın” denmedi, ama bu öğretildi, böyle yetiştim…

15 yaşıma geldiğimde zorla değil kendim örttüm, neden örttün dediğinizde kültürel alışkanlıkları ve ailenin geleneklerini savunmaktan başka bir sebep açıklayamam.

Zaten bence başörtülü insanların çoğunun kendilerine “sebebim, iradem” diye tutundukları şey, ailenin, annenin, geleneklerin bir kalıntısından öte bir şey değil.

İstisnalar milyonda bir olsa da, hiçbir insan 14 15 yaşında bir ömür boyu uygulayacağı bir giyim şeklini belirleyemez. Böylesi bir irade söz konusu değildir, bunun adı geleneği ve görünmez baskıyı irade diye hasır altı etmekten başka bir şey değildir. Soruyorum sizlere… Herkese… 14 15 yaşında giydiğiniz hangi şeyde, hayat boyu kabulü değişmeyecek bir irade beyanı ortaya koyabilirsiniz? Hanginiz o zamanlar giydiklerinizden pişman değilsiniz, nasıl olur da 30’larına gelmiş bir insan hala 14 15 yaşında giymiş olduğu başörtüyü iradesi olarak savunabilir? İrade ne demektir?

Bu tür sorularla geçti yirmili yaşlarım. Başörtüyü giyiyordum, kendime tarz belirliyordum, bu tarzı seviyordum. Zamanla bu düşünceler beynimde sürekli dönmeye başladı, çünkü gördüklerim, gelenekleri sorgulayışım, beden politikaları üzerine kafa yoruşum beni gitgide başörtüden uzaklaştırıyordu… Zihinsel olarak çok uzaklaştığım başörtü hala başımdaydı seneler boyunca.

Pantolon giyerken bedenimi belli etmeme refleksleri, bileğim görünmesin anksiyetesi, saçımı içeri alayım çok çıkmasın düşüncesi, sürekli bedenimi kaçırma psikolojisiyle yaşamaktan bıkmıştım. Erkek kardeşim, erkekler… Hiçbiri bu psikolojik ağırlık altında değillerdi. Neden? Sebebi nedir, bir açıklama istedim senelerce… Bedenimi birileri sürekli saklamamı öğütlemişçesine gizledim. Psikolojim, değer yargılarım buna göre şekillendi. Hemcinslerimin giydiklerine bakıp onları bu muhafazakar kodlarla yargıladım. Ben de o nefret ettiğim muhafazakar sistemin uygulayıcılarından biri oldum işte…

Kendimi o denli uzak tutuyordum ki, söylediğimde insanların şaşıracağı yaşlara kadar erkek arkadaşım olmadı hiç. Hayır, çirkin değilim, aksine güzel sayılırım. Ama kendimi sakınma refleksleri, öğretilmiş bir AYIPlama psikolojisi, sürekli yargılama, sürekli öte tarafa itilen cinsellik ve kendi bedenini canlıyken gömme hali…

Tam olarak bu evet…

Kendi bedenimi canlıyken gömmüştüm adeta.

Ayıplar, günahlar, olmazlar, görünmez yasaklar, örtmelisinler derken gençliğimi bir aşk dahi yaşayamadan geçirip yitirdim… Hayat bu mu? Hayat nedir? İçimde daima var olduğunu hissettiğim derin mutsuzluğumun kaynağı bu değilse nedir? Coğrafya kaderdir derler ya… Aynen öyle… Benim kaderim bu coğrafyada, bu gelenekler içinde doğmam ve bu alışkanlıklarla gençliğimi yitirmekmiş demek ki…

33 yaşında zihnimde uzaklaştırdığım ve erkeklerle kadınları eşit konumda tutmayan başörtüsünü çıkarmaya karar verdim. Çevremde öyle biliniyor olmak, ailemin vereceği tepki, “Aaa açılmış mı?” tarzı yorumlar, zihnimde yine muhafazakar ve ahlakçı geleneğin getirdiği binbir kötü yorum ve düşünceyi bir kenara attım ve bir gün hazırlanıp dışarı çıkacakken başörtüsü takmadım. İşe gittiğim herhangi bir gündü bu… İş yeri arkadaşlarım baktılar, ufak bi şaşkınlık geçirenler oldu ve bitti… Annem… O da aynı şekilde, zihnimde düşündüğüm ve kurduğum gibi olmadı…

O gün, uyandım. Aynanın karşısına geçtim. Başörtümü giyecek şekilde giyinirken, aniden vaz geçtim. Pantolon ve gömlek giydim. Popom çıkık mı, uzun giyip örtsem mi, saçıma başörtüsü? Erkekleri azdıran bir seks makinasına mı benzedim? Yoksa aranan bir orospu olmamı Tanrı istemiyor muydu? Modern giyim dükkanlarından alışveriş erkekler için kolayken, ben neden popom için ekstra kapatıcı bir giysi arıyordum, modern yaşama neden uyumsuzdum? Taş devrinden kalma ve eşitliğe aykırı giyim kodlarını sürdürdüğüm için olabilir miydi?

Vazgeçtim…

Benim bedenim de herkesin bedeni gibidir. Ben kendi bilincimle onu ikincil gibi göstermeyi reddediyorum. Tanrı rüzgarı benim saçlarımdan esirgemez.

(Görsel: Ravshaniya Azulye)

“Tanrı rüzgarı benim saçlarımdan esirgemez.” için 16 yanıt

  1. Tanrı rüzgarı benim saçımdan esirgemez nasıl bir cümle?
    İçimden bir şeyler koptu.
    Hiç incinmeyin.

  2. Tanrı annelikle doğurgan kıldığı kadınının , saçından , rüzgarı, Güneşi, yağmuru, kar tanesini neden esirgemiş olsun..

  3. Özgürlük Emek İster (Bulutsuzluk Özlemi)

    Aç güzelim saçını
    Savursun rüzgar
    Aç güzelim saçını
    Güneş parıldatsın
    Aç güzelim saçını
    Yağmur ıslatsın
    Dökülsün damlalar
    Tellerinden
    Biliyorum seni saran o çemberi
    Biliyorum özgürlük emek ister…

  4. güzel bir cümle tanrı rüzgarı benim saçlarımda esirgemez. içselleştirmenin olduğu güzel bir cümle.

  5. Valla işin aslı şu ki , başörtüsü bu bayandan kurtulmuş, yazılanlardan anladığım bu. Bunu hakaret olsun diye yazmıyorum , hanımefendinin içinde uhdesinde seks objesi olma isteği uyanmış bunu da yerine getirsin tabi diyecek bir şey yok.

  6. Evet Abdullah Bey hanfendi oturmus seks objesi olmak istemis,bunu da naif naif cumlelerle kaleme dokmus usenmeden.
    Hanfendi basortusunu cikarmis cunki hayat onun hayati bu onu hafif bir kadin yapmaz ancak sizde gorunmez bir basortusu takili sanirim,okadar sıkmıs ki beyninize oksijen akişi kesilmis ve bu yorumu yazma talihsizliginde bulunmussunuz
    Her turbanli namuslu degildir
    Her turbanini atan namussuz degildir
    Degistirin su kafayi artik cunki ben Arabistanda yasiyorum,seriatin dayanmasina karsilik yerlestigimden beri hic basimi ortmedim ve kimse de bugune dek durdurup neden basini ortmedin demedi.
    Cok yazdim ama nasil olsa kafa basmicak 🙂

  7. “Modern giyim dükkanlarından alışveriş erkekler için kolayken, ben neden popom için ekstra kapatıcı bir giysi arıyordum, modern yaşama neden uyumsuzdum? Taş devrinden kalma ve eşitliğe aykırı giyim kodlarını sürdürdüğüm için olabilir miydi?” Demişsiniz sevgili yazar. Burada modern giyim kodlarını da sorgularım ben. Ya da neden erkek-kadın reyonu ayrıdır tek fark beden ölçüsü olması gerekmez mi o zaman? Diyebiliriz de. Söylemek istedigim modernite de insanlara çok şeyler dayatıyor o kalıplara uymayınca eksik ve güvensiz hissettirebiliyor. Diğer yandan son yıllarda örtülü de şık ve elegant kıyafetler olabileceğini gösteren tasarımcı ve markalar da mevcut artık. Çoğu yüksek pahaya.
    Bu arada bir şekilde örtünmek geçmişte olduğu gibi gelecekte de olacaktır. Bizansta soylu kadınlar da örtülüydü mesela. Ya da eski mısır tasvirlerinde insanların pek örtünmediklerini görürüz. Neyin çağ öncesi (gerikafalı manasında kullanıyorum) neyin aydın olduğu baglamsaldır. Yer ve şartlara göre değişir. Bu arada kuranda örtünmek özgür kadına farz kılınmış. Köle kadının örtmesi bildirilen beden alanı erkekle aynıdır islam geleneğinde. Herkesin düsüncesine saygım var. Iradesi ile karar veren ve cesaretle savaşan tüm kadınları kutluyorum ayrıca. Ben bedenimi görme hakkını seçtiğim/seçkin kişilere bahşetme özgürlüğümden hoşlanıyorum kendi adıma.
    Her yazılana saygım var ama şu “örtü cağdışı kölelik, örtüsüzlük aydınlık özgürlük” türünden söylemler bana çok temelsiz geliyor. Bu sitedeki bazı yazarlar bunu yapmamış ama bir kısmı orada takılmış maalesef. Tabii ki herkesi iradesinden dolayı kutluyorum. irade çok önemli bence.
    2 kitap önereceğim
    Rethinking Muslim Women and the Veil: Challenging Historical & Modern Stereotypes
    Yazarı Katherine Bullock, türkçesini
    Müslüman Kadınları ve Tesettürü Yeniden Düşünmek Tarihsel ve Modern Klişelere Meydan Okumak diye arayabilirsiniz.
    Bir de Nazife Şişman’ın Emanetten mülke kitabı geldi aklıma. Alıntıladığım cümleye cevaben bunları yazmak istedim.

  8. […] Çok dindar olmamakla beraber toplumun değerlerini önemseyen bir babanın hakim olduğu bir evde büyüdüm. Kimse bana başörtüyü zorla taktırmadı ama böyle bir ortamda büyüyünce saçını kapatmamak gibi bir ihtimali düşünmüyorsun bile. Kendi içinde düşündüğün tek konu, bunun ne zaman olacağı. 15 yaşında saçımı kapattım ve 6 yıl boyunca da hiç sorgulamadan, tereddüt dahi etmeden başörtüsü taktım. Ta ki dinin ve tanrının, aslında bize öğretilen şey olmadığını düşünmeye başlayana kadar. Bize öğretilen tanrı; astığım astık, kestiğim kestik, hataya asla tahammülü olmayan bir baba gibiydi ama ben, tanrımın böyle birisi olmasını istemiyordum. Ondan korkmak değil onu sevmek istiyordum. Tüm bu düşünceler arasında debelenirken; abim sayesinde okumuş olduğum istediğini yapmış bir kadının hikayesindeki bir cümle benim tanrımın özetiydi: Tanrı rüzgarı benim saçlarımdan esirgemez. […]

  9. Uzun zaman aklımdan çıkmayacak bir yazı çok duygulandım sizi kutlarım umarım her isteyen de sizin gibi özgürce bu durumdan kurtulabilir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir