Bu henüz bir başarı öyküsü değil. Muhafazakar bir ailenin 3. çocuğu ve tek kızı olarak dünyaya geldim. Karadenizli ailem doğduğum andan beri bana dini öğretti, hep bir gün başımı kapatacağım imalarında bulunuyorlardı ki daha küçücük çocukken “Sen de başını kapatacaksın değil mi bir gün” dediklerinde hep “Hayır” derdim, hiçbir zaman istememiştim.
12 yaşında regl oldum ama ailem hemen başımı kapatmam konusunda baskılamadı, 1 sene daha müsaade ettiler, sağ olsunlar. 7. sınıftayken okulun -kendimi övmek için demiyorum, insanların hep söylediği şey buydu- en popüler ve güzel kızlarındandım. 8. sınıfa giden oğlanların hemen hepsi peşimden koşardı, ama ben bu konularda ailemden -özellikle abilerimden- çok sert uyarılar aldığım için asla yüz vermezdim kimseye. Sarı ve neredeyse tüm kalçamı kapatacak uzunlukta güzel saçlarım vardı. Beyaz tenli, yeşil gözlü, güzel denilecek bir kızdım yani. Annem dahil herkes özellikle saçlarıma imrenerek bakardı. Ama annem için gelenekler daha ağır basmış olmalı ki 8. sınıfta geçtiğim gün “Baban seni bu sene okula başın açık göndermeyecek” dedi. O günü ve yaşadığım şoku/nefreti asla unutamam.
O sene hükümet ortaokullarda (Avrupa gibi olacağız diye güya) üniformayı kaldırıp yerine her çocuğun serbest kıyafetle gelmesi gibi bir fikri atmıştı ortaya. Tartışmalara neden olunca en sonunda buna velilerin karar vermesi gerektiğine karar verilmişti. Ailem de bu olayın üzerine “Sen okula sivil gidecek olsan biliyoruz biz senin neler giyeceğini” -kısa kollu tişört ve normal bir pantolonu kastediyorlardı- diyerek başımı kapattırdılar. Nitekim o fikir yürürlüğe bile girmedi hala daha üniformalar var okullarda.
Babam bir akşam yanıma geldi ve “Sen bugün niye dışarı başın açık çıktın, bir daha başın açık çıkmayacaksın, duydun mu beni?” diyerek azarladı. Çok ağladım, karşı koydum, kuzenlerimden diğer büyüklerimden yardım istedim ama kimse bir şey yapmadı veya yapamadı. Sülalemizde sadece bir tane açık, evli bir kuzenim var, o sırada aşağı katımızda teyzemlerde kalıyordu, hiç unutmam annem beni ilk kez başı kapalı dışarı çıkartacağı zaman aşağı daireye inip ablama ” ‘Çok güzel olmuşsun, böyle daha güzelsin’ gibi şeyler de, tamam mı?” demişti ve ben bunu yukarıdan dinliyordum.
Kendimi o kadar çirkin hissediyordum ki, annemi bunu derken duydum diye değil, güzelim saçlarımı kapattılar diye. Bana kimler ne kadar iltifat ederlerse etsinler kendimi asla güzel bulamayacaktım, ailem işte bunu anlamıyorlardı. O gün annem beni alışverişe götürüp bir sürü yeni kaliteli şeyler aldı, hem de paraya kıyıp en iyi markalardan. Beni ikna etme çabalarıydı bunlar, nitekim 13 yaşında bir çocuğu bir şeye ikna etmek ne kadar zor olabilirdi ki. Günlerce ağladım, eve gelir gelmez başörtümü yolar gibi kafamdan çıkarıp atıyordum ve sessizce ağlıyordum, babamın öfkesinin hedefi olmamak için. Bir gün dayanamayarak jiletle bileklerimi kesecektim, o sınıra ulaşmıştım, ama yapamadım/yapmadım. 13 yaşında bir insan ne kadar olgun olabilirse o olgunlukla kendime bir söz verdim; kendi ayaklarım üzerinde durduğum gün, ekonomik olarak bağımsız olduğum gün bu zulmü bitireceğim diye, ki bu üniversiteyi bitirip iş hayatına atılmam demek oluyordu. Ömrümün en güzel en deli dolu zamanlarını baskı altında, ben olmayarak geçirecektim, düşüncesi dahi dayanılmazdı. Ama katlandım ve okula başörtülü olarak gidip gelmeye başladım. Nasıl olsa okulda açıktım, özgürdüm, bendim. Ta ki hükümet yine önüme taş koyana kadar. Okullarda -ortaokullarda- başörtüsü yasağının kaldırıldığı açıklandı ki tam bir felaketti benim için -burada okuduklarıma göre yalnızca benim için de değilmiş- bu özgürlük falan değildi. Ortaokula giden bir çocuk en fazla 14 yaşındadır ve o yaştaki hiçbir çocuk kendi isteğiyle ömrü boyunca ne giyeceğine karar veremez, hele başörtüsü asla takamazdı! Bu olay özgürlük adı altında baskıcı yobaz ailelere babalara, abilere fırsat vermekti, kadınların düşünüldüğünü sanmıyorum. Ortaokul çağı için konuşuyorum lise değil. Ağlasam da sızlasam da okulda da başörtüsü takmaya başladım.
7. sınıftaki deli dolu, kendine güvenen, spor yapan, herkesin imrenerek baktığı o kız gitti; yerine kimseyle konuşmayan, kendine güveni kalmamış, eski arkadaşlarının görüp tanıyamadığı, tek ilgilendiği elindeki kitaplar olan yeni ben geldi. Bu, karakteri gelişen o yaşlardaki bir çocuğa yapılabilecek en büyük kötülüklerdendi ve ailem bunu bana yapmıştı. Ama bunun tek iyi yanı gerçekten vakitlerini kitap okuyarak, araştırarak geçiren bir kıza dönüşmüş oluşumdu. Eskiden arkadaşlarımla sohbetlerle harcadığım vakti kitaplara, filmlere harcıyordum. Ailesinin zihniyetini benimsemiş o dar görüşlü kız gitti, yerine feminist olan ve her dayatmaya karşı çıkmaya çalışan kız geldi. Bu durum böyle devam etti, şu an lise son sınıfım. Neyse ki İmam Hatip’e göndermediler, zamanında büyük abim de oraya gidip kötü şeylere bulaştığı için beni özel koleje yazdırdılar.
Yarıyıl tatiline bir hafta kaldı ve hala başörtülüyüm ama artık ateistim. Erkeklerin tahrik olmasını durdurmak için kadınlara nasıl giyinmesi gerektiğini söyleyen dinlere de Tanrı’ya da inanmıyorum. Feministim, ama öyle sosyal medya feministliği değil, ne kadar bu konuda kitap varsa alıp okuyan bir feminist. Başörtülü olduğum için ailem artık “sürtük” olamayacağıma ikna olduklarından daha özgür de bırakıyorlar, bu ilk kapandığımda da böyleydi. Başımı örttüğüm an ailemin omuzlarından bir yük kalktı; ‘tehlike geçmişti artık’. Ben de bu fırsatı kullandım, ailemin onaylamadığı yazarları okudum, sigaraya başladım, alkol bile tükettim. Bunlarla övünmüyorum, ama bu baskılar bunu doğurur. Şimdi üniversiteye hazırlanıyorum, İstanbul tek hayalim, abim başka şehirde okumama asla izin vermiyor ki kendisi bir baltaya sap olamamış biri. Hep ”İstanbul’a gideceğim, okulu okuyacağım ve paramı kazanmaya başladığım gün açılacağım” diyordum kendime. Ta ki burada benim hayatıma çok benzeyen bir hayata sahip olan kader arkadaşımı bulana kadar. O üniversiteye geçtiğinde başını açmış, ailesi sövse de saysa da para göndermeyi de kesse bunu başarmış, bir şekilde para kazanmış ve ayakta durabilmiş. Kendisi bir zaman sonra ailesinin bu durumu kabullendiğini söylemiş, ama ben kendi ailemden o kadar ümitli değilim. Şu an açılmak istediğime dair hiçbir şey söyleyemem aileme, yoksa üniversite hayallerimi bitirirler, ama üniversiteye geçtiğim zaman gerekirse gece gündüz çalışıp paramı da kazanacağım ve bu zulüme daha fazla katlanmayacağım. Özellikle abimin beni ölümle bile tehdit edeceğini bilsem de direneceğim.
Umuyorum ki ailem de burada okuduğum hikayelerdeki gibi bir zaman sonra bu duruma alışır ve beni olduğum gibi kabul eder. Sizleri seviyorum, hikayeleriniz bana ve benim gibilere ilham veriyor, lütfen yazmaya devam edin.
Not: Fikirlere, tavsiyelere her zaman açığım. Dileğim başka hiçbir kız benim yaşadıklarımı yaşamasın.
(Görsel: Adara Sánchez Anguiano)
“Erkeklerin tahrik olmasını durdurmak için kadınlara nasıl giyinmesi gerektiğini söyleyen dinlere de Tanrı’ya da inanmıyorum.” için 7 yanıt
Merhaba, aynı yaştayız, aynı sınıftayız. Hemen hemen aynı şeyleri yaşamışız. Ben de herkesle konuştum, haftaya başörtümü çıkaracağım. Daha sonra da buraya hikayemi yazacağım. Seninle iletişime geçmek isterim. Lütfen bana Instagram’dan ulaş. Kullanıcı adım; goadonijah
Seninle annemin instagramı üzerinden iletişime geçebilirim ancak kendi hesabım yok çünkü 🙂 adı: zeynepbulute
umarım başarırsın. istediğin gibi yaşarsın, gözlerim doldu okurken…
Teşekkürler :’)
Canım üniversite hayatina etki edecekse simdilik bir sey beli etme. Paranı kazanmaya başlaman cok önemli. Sonrasında istedigini yaparsın. Her türlu destek olabilirim. Mail atabilirsin. Adres: [email protected]
Teşekkür ederim :’) eğer bir instagram adresi verirsen daha rahat iletişim kurabiliriz 🙂 evet şimdilik konuyu açmayı düşünmüyorum eğer açarsam şehir dışında okuyamam okusam bile ailemde benimle gelir zaten öyle bir ihtimal varken bu ihtimali güçlendiremem. Olur da ailem de benimle İstanbul’a yerleşirse meslek sahibi olmayı beklemeliyim ki en korktuğum ihtimal 🙁
Kazandın mı üniversiteyi??