Beni kabul etmeyen bir insanı mutlu etmek için benliğimi çiğniyorum.

Bulunduğum kalıp; düşüncelerim, ruhum ve tüm benliğimden öteydi. Dışarı vurmamak için çabaladığım her an taşırıyordum. 14 yaşımda kapanmıştım. Ben daha çok küçükken empoze edilen kapalılık, daha 12 sularımda pantolon üzeri uzun tuniklerle başladı. 7. sınıfta kapalıydım. Okulda açık, dışarıda fazlasıyla dindar bir görüntüm vardı. Beni dışarıda görmelerini istemiyordum kimselerin, hiç kimselerin. Aynaya baktığımda başka biriydim sanki. Kendime defalarca ne kadar çirkin olduğumu söyleyip dururdum. Anımsıyorum. Okulda masamda oturuyordum, komşumuz olan kız yanıma gelip o asla duyulmasını istemediğim gerçeği herkese duyurmuştu; ”Ne biçim kapalısın, oturuşa bak!” diyerek. Hoşlandığım çocuk duymuş ve ilk kırılmamı yaşamıştım. Bunun bana ait olmadığını biliyor, okula her gelişimde annemin bana kötü bakışlarını üzerimde hissediyordum. Gezilere diğer arkadaşlarım gibi açık gitmek istiyordum, çünkü biliyordum başörtüyü hiçbir zaman taşıyacak biri olmadığımı, başörtüye asla ait olmadığımı. Okul çıkışları saçlarımı ne kadar savurabiliyorsam o kadar savuruyordum. Çünkü bu ”özelliği” elimden alınacağını biliyor ve eve girdikten sonra bir daha yapamayacağımı biliyordum.

Bilinçaltıma sancılı süreçlerin ilk temelleri atıldı. Artık ayak bileğim gözüktüğünde bile kendimi günahkar olarak nitelendiriyor ve başörtünün altında eziliyor, defalarca eziliyor, mutsuz oluyordum. İlk kapalılığımdan açılmama kadar 6 sene geçmişti. Okulun tuhaf kızıydım, hissettiğim gibi giyindiğim için değil, o hissettiğim giysilerin üzerinde beni ”garip/saçma/aykırı” yapan başörtüm olduğu için. Ve biliyordum, o giysileri başörtüsü kullanmayan bir kız giyse gayet doğal karşılanırdı, karşılanıyordu. Bunu o 6 senelik sürede defalarca farketmiştim. Annemin babamın istediği gibi giyinemiyordum (ama artık kabullenmiştim), kendimi defalarca ”düzeltmeye” çalışmıştım. Beni kendi cennetlerinde istiyorlardı; gözüken ayak bileğimle, isteğim dışı çıkan saç telimle kahroluyorlardı. Anlam veremiyordum, itaat ediyordum.

Babamla annem ayrıydı, bu yüzden annem ve mutsuzluğu tüm tükenmişliğiyle kardeşim ve bana sarılmış, tek başına mücadele ediyordu. (Kendi istediği birer asker yetiştirircesine). Annem üzülmesin diye kullandığım şey beni üzüyordu. İstemediğim kalıplara sokuluyor, gelecekteki mesleğimde kabul görülmeyecek şeyin ailem tarafında ”çeşitli mücadele vererek öncüsü olacağım” söyleniyordu. Bana 1 kere bile sormamışlardı “mücadele etmek istiyor musun” diye, bana 1 kere bile söylememişlerdi “başörtüsü taktıktan sonra artık eskisi gibi olamazsın, bunu taktın mı çıkaramazsın yoksa seni hayatımızdan çıkarırız” diye.

Başörtüsü kullanmamın 6 senesi başörtü takmak için değil kendimi ifade etme mücadelemle geçti. 6. senenin başlarında annemle dışarıdayız, başörtüsü var kafamda, iki tel gözüküyormuş… Birden bana baktı ve saçlarımı geriye itti canımı yakarak. Yine bir gün yanıma geldi ve ”Kafanı düzgün kapatacaksın, yapmazsan benim kızım değilsin!” dedi ve günlerce konuşmadı. Ve ben de günlerce düşündüm. Onun kızı ben değil, başörtülü bendim. Onun evladı olmak için sebebim varoluşum değil. Saçlarımın gözükmemesi yeterliydi… Saçlarımı ilk o zaman dışarıda savurdum ağlayarak.

Saçlarımı taradım, fotoğraf çektirdim kendime, kimlik çıkarttım ve artık resmi olarak ”açıktım”. Ailemle bu süre zarfında defalarca diyaloga girdik. Ben onların gözünde günahkardım, hayırsız evlattım, evden gitmesi beklenen biriydim. Bu hikaye henüz devam ediyor. Sevgim mi, benliğim mi karar vermeliyim, çünkü sevgim benliğimi reddediyor. Çünkü sevgim hasta olmuş, onu üzmemeliyim o beni üzerken, yargılarken, reddederken… Beni kabul etmeyen bir insanı mutlu etmek için benliğimi çiğniyorum. Belki merak etmişsinizdir… Eve girerken şapkalıyım, bereliyim. Bu her zaman böyle gitmeyecek; ya sevgim iyileşecek, ya sevgim bitecek, ya da bir mucize olur, kim bilir? Sevgim beni tekrar sever, kabul eder. İnanın bunu o kadar çok istiyorum ki…

(Görsel: Helen Gotlib)

Comments (5)

  1. mustafa yürürdurmaz

    zor ama başamaya çalışan çok birey var sizi anlayan yakınlarınızın desteğini alın

  2. Cok zor anlıyorum ama dogru bildiginiz, sizi mutlu edenden ayrılmayın. ilerde kazanımlarınızla gurur duyacaksınız. Umarım basabilirsiniz…

  3. Yabancılaşmış bir benliğin sancısını ağır ağır çekmişsin. Seni olduğun gibi kabul etmeyeni sen de etme. Yalnız yurumeyeceksin güzel kız..

  4. Yalnız değilsin seni seviyorum.

  5. girdapbeyin

    Okadar benzer ki hikayelerimiz. Aynı süreci yaşıyorum şuan.. Umarım sende bende bir gün hakettiğimiz gibi yaşarız, sevdiğimiz gibi seviliriz. Sevgilerimiz iyi olur..Sevgiler..

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir