Gençliğinde her türlü hovardalığı yaşamış, alkolden sokaklarda yıkılıp kalmış ama 30 yaşından sonra bir şekilde tarikata girmiş ve dindarlaşmış bir babanın kızıyım. Bildim bileli babamın sınırları çok keskin. Tarikat toplantılarına hala devam ediyor, 2 erkek kardeşimi de bu yönde, kendi görüşü doğrultusunda yetiştirdi. Kardeşlerimden biri bir vakıfta görevli, diğeri ilahiyat okuyor. Annem ise daha mutedil ama evin erkeklerinin etkisi altında.
İmam Hatip’e başlamamla başımın örtülmesi bir oldu. Sonrasında üniversite dönemi. Üniversitede yine tarikata yakın bir evde kaldım ama, sorgulama süreci o zaman başladı. Anne babamın dini hayatları geleneksel ama tavizsiz. Hiç kimse babamı bası açık birinin cennete gidebileceği konusunda ikna edemez. Okul bitti, eve döndüm, ama okul yaşamı boyunca göreceli olarak daha rahat ve sorgulamaya açık bir hayatım vardı. 4 kız, kaldığımız evde samimileştikçe aklımızdaki soru işaretlerini ortaya döktük. Aslında benim kafamdaki soruların benzerleri onlarda da vardı. Neden erkekler don gömlek gezerken, 40 derece sıcakta, biz kafa göz sarılı dolaşmak zorundaydık?
Diğer kızlar için bir şey diyemiyorum ama, an itibariyle örtüyü erkek egemen toplumun bir dayatması ve kadını kontrolü alma metodu olarak görüyorum.
İnanç konusunda ise milyarca yıldız ve gezegeni, sonsuz sayıda canlıyı yaratmış bir yaratıcının bizim basımızdaki örtüyle uğraşması, tuvalete sağ ayakla girdiniz, yemeği sol elle yediniz gibi türü dayatmalar yapabilmesinin mümkün olmadığını düşünüyorum. Bu kadar büyük bir güç, bu kadar saçma sapan konulara takılıyor olamaz. Erkekler memnun olsun, günahtan korunsun diye kadınları bir örtü arkasına mahkum edip, onlara hayatı zindan etmeyi iş edinemez. Bir yaratıcı var, biliyorum, ama bu yaratıcı İslam’da bahsedilen midir, yoksa henüz kimsenin bilmediği bir varlık mıdır, bilemiyorum. Sonuç olarak, içinde bulunduğum aile ortamı ve çevre itibariyle basımı açmam teknik olarak mümkün değil, aksi aileden afaroz edilmem demek…
Memurluk sebepli bir şekilde evden ayrılabilirsem ve başka bir ile gidebilirsem, kendime yepyeni bir hayat kurmayı hayal ediyorum. Valizimi alıp çıktığım an, gözden uzaklaşır uzaklaşmaz, başımdaki örtüyü üniversiteden mezun olunca kep atan öğrenciler gibi çıkarıp rüzgara bırakacağım. Bana şans dileyin veya dua edin, artık hangisine inanıyorsanız…
(Görsel: Sydney Long)
“Başımdaki örtüyü üniversiteden mezun olunca kep atan öğrenciler gibi çıkarıp rüzgara bırakacağım.” için 23 yanıt
Kendini bu kadar guzel ifaden bir kisi mutlaka , baskalarinin degil, kendi cizdigi yola ulasacaktir. Evrenin tum sansi ve cesareti seninle olsun.
Yolun açık, Yaradanın ışığı ve O’na olan sevgi yoldaşın olsun. Senin için doğru olana ulaşma mücadenden vazgeçme..
Yolun açık, Yaradanın ışığı ve O’na olan sevgi yoldaşın olsun. Senin için doğru olana ulaşma mücadelenden vazgeçme..
İnsanlar üniversite yaşlarında canlarını ortaya koyuyor davaları için sizin nedir bu baba korkusu üniversitede bu çok utanç verici. Sizin yaşınızdakiler dünyada devrimler başardı dünya savaşları yaptı hadi onlar bir yana Fatih in İstanbulu fetettiği yaştasın diye büyüdünüz bari ona inanın. Kabul edemiyorum Üniversitede hala baba korkusunu ben.
Bu durumu yaşamadığınız için böyle rahat konuştuğunuzu farzediyorum hanımefendi. Biz sadece baba korkusuyla değil müthiş bir psikolojik baskı ve aynı zamanda kendi benliğimizle mücadele ediyoruz. Sizin tahmin bile edemeyeceğiniz kadar büyük bir direniş içindeyiz ve bu baskılar başımızı açtığımızda bile devam ediyor. Mücadelemiz küçümsenilecek kadar basit değil!
Sevgili Arızalı kadın rumuzlu yorumcu, diğer itirafa yorumunuzda da gördüm. Mantık yürütme seviyeniz o kadar düşük ki, ya gerçekten yetenek ve birikiminiz çok düşük seviye de, ya da siz bu siteye kızıp bu siteyi trollemeye çalısan bir dindarsınız. Üstelik site sahipleri burdaki yorumlardaki hataları kontrol edip düzenliyor gibi uydurma şeyler de yazıyorsunuz. Dikkatimi çekti gerçekten
Hanımefendi yetenek ve birikimlerimi buradan anlamanız sizin baya üst düzey yetenekli olduğunuzu gösteriyor gerçekten hayret edilesi! Ben bu siteye kızıp trollemeye çalışan bir dindar değilim algı kapasiteniz ve yorum gücünüz fazladıyla çiğ olduğu için herkesi provokatör trolcü gibi kalıplara sığdırmaya çalışmanızı normal kabul ediyorum. Ben prangalarını kırıp başını açmış birisi olarak buradaki arkadaşlara yardımcı olmaya çalışıyorum. Yargılamak yerine siz de deneyin bir şey kaybetmezsiniz! Sağlıcakla kalın.
Eğer öldürülme tehdidi altında yaşasaydın anlardın. Herkes kahramanlık yapıp bir Jan Darc olmak zorunda değil.
Utanç verici derken? Üniversitede okuyan insanların ekonomik özgürlüğü olmayabilir, hatırlatalım. Eline ekonomik özgürlüğünü yeni almış bir kadın olarak şunu söyleyebiliyorum artık rahatça: babamın fikirleri sibel karanınkiler kadar önemsiz.
Yazarı utandırmaya çalışıp devrimcileri örnek vermişsiniz. E siz neler yaptınız da başkalarına salık verecek yüzü buldunuz?
Bir de yazarı (kendisinin de rahatsız olduğu) çevresinin öğretilerinden vurmaya çalışarak aşağılamışsınız. Üstün hissetme ihtiyacı aşağılık kompleksininin bir tezahüründen başka birşey değil.
Gelenekci, yalan hadis ogretileriyle yaşayan bir ailede yetişmiş olmaniz gerçekten zor bir durum. Bugün artık biliyoruz ki Kur’an da cinsiyet ayrimcilgi olmadığı gibi başörtüsü de yok. Allah in dininde insan fıtratına uymayan hicbirsey yok. Allah yolunuzu açık etsin…
Hanımefendi Allah’ın dininde başörtüsü olmadığına nerden karar verdiniz. Nefsim deyin yapamıyorum deyin ama Emirler’i hiçe saymayın el insaf
Size bir soru, kendi kendinize düşünün…
Eğer bir üst varlık varsa ve o üst varlık islam dininde tariflenen sonsuz kudret ve iyilikteki Allah ise, o Allah kendi tasarlayıp yarattığı bir canlının sağlığını bozacak bir emir vermiş olabilir mi? Evetse o tanrı o Allah mıdır?
Ne mi diyorum? En büyük organımız olan derinin birçok önemli işlevi var. Bunlardan ikisi, D vitamini sentezlemek ve vücut sıcaklığını ayarlamak. İkisi için de açıkta olması, güneş görmesi ve havayla temas etmesi gerekiyor. İslami örtünme derinin çalışma prensibine aykırıdır. İslami örtünmenin yoğun uygulandığı yerlerde kadınlar üzerinde yapılan araştırmalarda -gayet akla uygun olarak olarak- kronik D vitamini eksikliği ve buna bağı hastalıklar kadınların çoğunda tespit edildi. Kaynak: https://wikiislam.net/wiki/Health_Effects_of_Islamic_Dress)
Sürekli d vitamini eksikliği sonucu b12 gibi vitamin değerlerim de düşüyor dolayısıyla sürekli eklem ağrıları halsizlik ve hatırlayamama sorunu yaşıyorum, daha 22 yaşındayım. Bu vitaminleri ilac olarak vücuda almaktan bıktım artık çünkü ilaçlar bittikten bir ay gibi kısa sürede bu değerler tekrar düşüyor. Üstelik yalnız da değilim çevremde tanıdığım örtülü hanımların neredeyse tümünde bu sağlık sorunu var.
Karanlığı yırtan ışık sana ulaşmış artık. Oku daha çok oku. Özellikle Kuran ve Kütüb i Sitte’yi oku. Bak Nikolay TESLA ne diyor :
Kutsal kitapları ;
okuyup anlayan ateist,
Okuyup anlamayan dindar,
Okumayıp anlamayan fanatik olur.
Oku ve korkmadan düşün. Yolun açık olsun.
Hiç okumaya gerek duymayanlar da agnostikler olsa gerek.
Sitedeki bütün yazıların üslubu neden hep aynı veya çok benzer? Aynı kalemden çıkmış gibiler. Ayrıca sitenin tasarım profesyonelliğine ve sitede akademik, el emeği göz nuru eserler paylaşılmamasına rağmen, sadece – aralarında Türkiye’nin bulunmadığı – bazı ülkelerde geçerli olan ve ülkemizde hiç yaygın olmayan creative commons lisansı almış olduğunuza bakılacak olursa hiç de hor görülüp üzülmüş üç beş gözü yaşlı kızın elinden çıkmış gibi durmuyor.
Ancak söyleyeyim, eğer gerçekten sahte yazılardan oluşan, milletin aklını onlardanmış gibi görünerek çelmeye çalışan sahtekarlarsanız, bu şekilde kazandığınız(!) insanlardan size de bize de hayır gelmez.
Eğer öyle değil de, hakikaten bu yazılar başkalarından geliyorsa, bu siteye yazı gönderen bayanlar bir meseleyi ilmi bir usul ile inceleme konusunda hala ilkokul seviyesindeler. Epey bir yazı okudum – vaka analizi yapmak için; tamamı umutsuz vaka – ancak neredeyse hiç ama hiç başörtüsünün manasına dair bir cümle görmedim. Bu yazıları gönderen bayanlar başörtüsünden değil, sadece çevrelerinden bahsedip duruyor, sonra da “oley artık açıldım ve özgürüm” diyerek yazıyı bitiriyorlar. Başörtüsü hakkında kocakarı dedikodusu seviyesinde gevezelikler etmek yerine, başörtüsüne ilmi ve ciddiye alınır, elle tutulur eleştiriler yapmak istiyorsanız, daha kırk fırın felsefe, kelam ve tasavvuf metinlerini yalayıp yutmanız gerekiyor. Evet, değindiğiniz (değinmek ne kelime! adeta elini kolunu sallayarak “her şeyi biliyorum ulan” tavrı ile atıp tuttuğunuz!) meseleler bu kadar ciddidir. Bazınız 20’lerini, bazılarınız 30’larını dahi geçmiş olmasına rağmen bir mesele nasıl tarafsız ve derinlikle ele alınır, akademik inceleme ve araştırma nasıl yapılır, tenkid ile tahkirin, argüman ile retoriğin farkları nelerdir.. vesaire hiçbir şey öğrenmemişsiniz. İçinde bulunduğunuz psikolojik kötü durumu, nefsinizin zaafiyetini ve aklınızın düştüğü cahilane durumu anlayabiliyorum, ancak özgürlük! özgürlük sizin bu dünyayı kurtarmış edasıyla anlattığınız basit ve çocukça olaylarla kazanılabilecek kadar ucuz bir şey değildir – dünyayı o küçücük pencerenizden ibaret sanıyorsunuz.
Sizlere naçizane tavsiyem, evvelemirde satır aralarından kabak gibi görülen şu ideolojilerinize (feminizm, lgbt, sekülerizm, laisizim.. vesaire – teşhircilik sevdası da dahil) olan dogmatik imanlarınızı şüphe potanıza transfer etmenizdir. Öylesine ideoloji körlüğüne kapılmışsınız ki, daha hangi ideolojilerin tahakkümü altında yetiştirilip bu düşüncelere ulaştırıldığınızın farkında varamamışsınız. Bundan mütevellit öncelikle sakinleşip yerinize oturunuz (cahilliğinizi görmek sayesinde haddinizi biliniz), başınız açık veya kapalı iken.. fark etmez. Daha sonra bu mesele ve komşu meseleler hakkında yazılıp çizilenleri okumak ile bir başlangıç yapabilirsiniz. Ancak her ne kadar bunu belirtmek sizlere hakaret ediyormuş gibi hissettirse de ihtiyacınıza binaen söylemeliyim ki, bunu her yönden okumalar yaparak yapmanız gerekmektedir; sadece feminist-modern yazarsıcıkları dinleyip onların sözlerini tekrar ederek olmaz bu iş. Daha sonra zaten meselelerin ne kadar iç içe ve bağlantılı olduklarını gördükçe sakinliğiniz istikrar kazanacak ve bu, dünyanızı kaplayan meselenin, biricik ailenizi bu kadar üzüp kendinize bu kadar dert edinmenizin yanlışlığını göreceksiniz inşallah. Sonrasında ise eğer öğrenmekten vazgeçmeyip öğrendiklerinizi de kulak arkası yapmayarak vicdanınızla ve ahlakınızla yaşantınıza döktükçe, bugünlerde en büyük derdiniz olan şeylerin, geçmişte esas derdinizi örten ve artık o görebildiğiniz esas dertlerinizin dermanı olduğunu göreceksiniz. İnşallah.
Eğer bu yorumum yayınlanmaz ise, birincil tahminimde olduğu gibi, site sahiplerinin sahtekarlar olduklarından emin olacağım. Eğer yayınlanır ise az önceki cümlemden ötürü, “alın bakın bu yorumu yayınlayarak sahtekar olmadığımızı göstermiş oluyoruz” diye düşünülerek yayınlandığını düşünecek ve hala sahtekar olduğunuz düşüncem birincil tahminim olacaktır. Eğer sahtekar değilseniz bu yorumdan pek bir şey anladığınızı düşünmüyorum açıkçası – sitedeki diğer yazıların seviyesinden hareketle…
Abdullah bey,
Yorumunuzu ilgiyle okudum, konulara detayli arastirma yapmak gerektiği yonundeki fikrinizi beğendim bile. Boyle tenkitlere de ihtiyaç vardir her zaman. Hatta kisa zamanda etraflica cevap yazacagim.
Cevabimin amaci konulari tartismaya açmak ve sizin argumantasyon açisindan ne kadar tutarli ve acik zihinli oldugunuzu gormek.
Eğer o cevabima cevap yazmazsaniz argumantasyon açisindan tutarsiz ve kapali zihinli olduğundan emin olacağim. Eğer cevap yazarsaniz az önceki cumlemden ötürü “alin bakin cevaplayarak tutarsiz ve kapali zihinli olmadiğimi gostermis oluyorum” diye cevapladiğinizi dusunecek ve hala tutarsiz ve kapali zihinli olduğunuz düşüncem birincil tahminim olacaktır.
Bu arada gordugunuz uzere, ben aslinda oldukça tutarli ve açik zihinli bir kimseyimdir; niyet okumam, veya işime geldiğinde arastirmaktan, öğrenmekten bahsedip, işime gelmedigimden tümdengelimci bir yontemle kimin kim, ne, ve nasil olduğuna tek bir yorumumla karar vermem..
Selamlar.
Burası sizin gibi inanmayanların yazdığı yerler Abdullah bey.Sizin gibi inanmayana cahil diyebilecek kadar da cahil olan da sizsiniz. Elbette ilgilenmiyoruz başörtüsünün arap mitolojisindeki yeriyle. Bizim derdimiz yaşam alanımız. Akademi deyip durmuşsunuz da dindaşlarınız vaktinde osmanlıdan buhara hanlığına matbaaya karşı dimdik(!) durmuş bir ideolojinin çocukları hatırlatalım. Kaldı ki buradaki tartışmalardan sizin kadar rahatsız olan dogmatik bir bireyin akademiyi referans göstermesi de oldukça ironik. Bir de akademinin doğduğu yer batı dünyasıdır. Düşüncelerinizi akademik bir bakış açısıyla açıklamanızın sizin önerilerinizle karşılaştırınca komik durması bu çelişkiler sebebiyledir.
Yeni yeni muhafazakar kesim akademiyi yüceltip akademiye tutunuroldu. kendilerini modernliğin içinden doğmuş ona karşı çıkmış kahramanlar sanıyorlar. İçinden doğup ona benzememiş sanıyorlar. Oysa muhafazakar çevrelerinden içinden çıkıp onların tıpkısı olduklarını farkedemiyorlar. Akademiyle açıklayın cennetinizi, cehenneminizin, tek tel saç için 80 yıl cehennemde yakacak o merhametli(!) tanrınızı sonra akademiyi referans verebilmenizin bir anlamı olabilir belki.
Burası akademik bir mecra değil. Tez, antitez sentez, hipotez, teori, tez savunması yeri hiç değil. Üniversiteler seküler hayatın ibadethanesi de değil. “Bakın akademi gördüm, ona rağmen müslüman kaldım” mesajınız aciz duruyor. Bence kendi mecranızda satın etiketlerinizi, aradığınız takdiri anca orada bulabilirsiniz gibi.
Sayın Abdullah bey
Bir erkek olarak kadın kısmının kendilerince ve kendi mecralarinca yaşamış oldukları adı her ne konursa konsun verdikleri mucadeleden tanridan indiği iddia edilen kitapta erkeklere kapanma emri yokken bu kadar tepki vermenizi son derece ilginç bulduğumu belirtir,14 yıllık esaret sonrası önce başörtüsü sonra din dogmasindan kurtulmuş bir yetişkin kadin olarak belirtmeyi bir görev addederim.
HİKAYE SAHİBİ:Yorumu yazdıktan sonra siteye tekrar girme fırsatım olmadı,epeyce değerlendirme yapılmış. İki kısma ayırdım genel yorumları ve izninizle kısaca cevap vermek istiyorum.
1.Kısım: Bizim mahalle: Her zaman ki gibi umutsuz vakıa… Meselenin akademik yönünü araştırmaktan uzakmıştan tutunda, yazılanlar tek kalemden çıkmışa varıncaya kadar absürd değerlendirmeler. Aslında tam bu değerlendirme mantığı asıl kaçış sebebinin merkezinde bulunuyor. Sen kimsin de basını açarsın,sen kimsin de akademik araştırma yapmadan böyle bir karar verirsin,yok olmadı bu yorumları sen yazamazsın mutlaka senin yerine birileri tek elden yazıyor. Dediğim gibi umutsuz vakıa… Nobran,bencil,kendi küçük dünyasında kaybolmuş,kadına özgürlük verdiğini söyleyen ama özgürlüğün sınırlarını kendi çizen zevat. Kısaca babamın belki yaş olarak bir miktar daha genç versiyorunu. Ben bilirim,senin ne haddine mantığı…
2. Kısım: Tebrik edenler: Bu kısımla da ilgili ciddi endişelerim var. Aşağı yeni bir yorum yapıp “vazgeçtim,yanlış yapmışım tekrar kapanıyorum” desem eminim pek çoğu işi hakaret boyutuna döndürür. Bu kısmın içinde de yeterince umutsuz vakıa mevcut. Başın açıksa iyisin,değilse örümcek beyinlisin kafası… İyi niyetli yorumlara yine de teşekkür ediyorum.
Sonuç olarak; Baba, aile baskısı demek, onlar bizi öldürecek,dövecek şeklinde değerlendirilmemeli. İnsanların içinde doğduğu , iadiyet hissettiği bir çevreniz var. Acınızda,tatlınızda yanınızla olanlar onlar ve onlara arkanızı dönüp,laylaylom ben başımı açtım hoşça kalın diyemezsiniz. Demekte istemezsiniz zaten ne münasebet. Başörtüsü mevzusunu binlerce yorumla tartışsak bir yere varamayız, herkes inandığı gibi yoluna devam edecek işin özeti budur.
Canım arkadaşım
Senin düşündüklerini inan ben de düşünmedim değil. Ama ben cevaplarımı buldum. Sen de biraz uğraşırsan eminim bulacaksın.
sana ufak bir çıkış noktası vereyim: Amerikada bayanların büyük bir kısmı neden 40 yaşından sonra sakinleştirici kullanıyor? Batıda bayanlar neden daha mutsuz?
Ayrıca sağlam bir iki akaid kitabı okursan çok mutlu ve huzurlu olacağını düşünüyorum.
Unutma bir şeyi senin bilmemen o şeyin yanlış olduğu anlamına gelmez.
Sevgiyle kal …
Malesef hadisleri ve eskiden gelen saman geleneklerini din edinmiş bir ailede büyümüşsünüz. Okurken babanızın düşüncelerine çok üzüldüm. Açıp Kuranı bir kere Türkçe okusa cinsiyet ayrımcılığı sol ayakla tuvalete girme olayının hiç olmadığını görecek. Bunun bir benzer hikayeside bende var . Küçükken dini eğitim veren bir yaz kursuna gitmiştim ve saçım açık su içtim diye bana kızmışlardı. Eve gelip babama ağlamıştım . Bana şu içerken saç kapatmanın saman geleneği olduğunu bunun sebebinin ise o zamanlarda insanların ruhun kafadan çıkacağını düşünmesi demişti. Tabi din değiştirirken eski adetleri de aldığımız için bunu islama uyarlamışız. Babam sonraki gün ilk iş benim kaydımi aldırmıştı. Galiba bu hayattaki en büyük şansım zamanında agnostik olan bir babaya sahip olmam ve hurafalerden uzak bir dini bana öğretmesi . Umarım hayallerinizi gerçekleştirirsiniz sizi seviyorum kendinize iyi bakin
Seninle aynı görüşte aileye sahibim ve aynı olayları yaşıyorum. Üniversiteyi ailemle okuyorum fakat bu şehirden gider gitmez başımı açacağım fakat annem ve babamın vereceği tepki karşısında ne yapacağımı bilmiyorum.