Dişiliğim ve bedenimle barışmak daha yeni başarabildiğim bir şey.

Çok çok uzun yazdığımın farkındayım ama yayınlarsanız cidden sevinirim. Kendi yazdığım yazıyı bile bir kez olsun geri dönüp okuyacak cesaretim yok; ama bu sitede “başarısızlığın” hikayeleri de olsun istiyorum çünkü tek çaresiz hisseden insan ben değilim, biliyorum.

 Aslında bu yazıyı özgürleştikten sonra yazmayı planlıyordum ama şu anki tutsak halimle de içimden geçenleri yazmak istedim. Umarım özgürleşme fırsatı bulur ve hikayemin devamını paylaşabilirim. 

 Ben çok tutucu bir ailede doğdum. Aileyle kalsaydı iyiydi; üzerimde baskı kuran sadece anne babam olsaydı durum daha farklı olabilirdi belki ama işin ucunda amcalar, yengeler, babaanne falan olunca karşında birbirinden beslenen, birbirini dolduruşa getiren ve birbirine göre hareket eden bir insan sürüsü buluyorsun. Sülalenin diğer “kız” fertlerine göre en iyi durumda olan kendi hikayemi anlatacağım, varın benden kötüsünü yaşayanı siz tahmin edin. 

 Benim tek bir halam var, ailenin en küçüğü kendisi. Abileri okumadığı için kendisi okula gönderilmemiş. Halam okula gitmediği için ondan dört yaş küçük kuzenim, halan okumadı seni de okutmayız, denerek, ondan sonraki iki kuzenim de, halan ve ablan okumadı sizi mi okutacağız, denerek okutulmamışlar. Dedim ya, birbirine göre hareket eden insan sürüsü… Amcalar burada başrolü oynamışlar biraz; sonucu resmen zincirli kaza. Sülalede okuyan ilk kız çocuğuyum. Aslına bakarsanız oğlanlar da okutulmamış ama tek farkla; kendileri istemedikleri için. Kızlar ise iyi notları, okumaya hevesleri olmasına rağmen okutulmamış ve ortaokuldan sonra hepsinin okulla ilişikleri kesilmiş.

 Benim hikayem burada başlıyor:

 Ben günün birinde kapanacağımı bilerek büyüdüm, bu benim içimi daraltıyordu daha küçükken. Sülalemizde her ailede bir kız çocuğu vardı, gerisi erkekti, benim yaşıtlarım da erkekti. Yaşıtım olan kuzenlerimle oynarken: “Sen kızsın, oğlanların arasında ne işin var, hemen ablanın (benden altı yaş büyük kuzenim) yanına git” dediklerini hatırlıyorum bana birilerinin. O zamanlar bu kız-erkek ayrımını sorgulamaya başlamıştım; kadınların karınca gibi sürekli bir şey yapmaları, erkeklerinse kadınların hizmetini beklemesi bana hiç mantıklı gelmemişti. Bunun dışında bir aile tarzının var olmayacağı inancı da vardı aklımda. Okula başladıktan ve yeni bir yere taşındıktan sonra farklı insanların olduğunu görmüştüm. Büyüyünce başını kapatmayacak insanların varlığı beni aşırı derecede şaşırtmıştı mesela. 

 Bu sırada büyüyordum ve babamın şaka adı altında: “Kızlar okumaz, ben seni okutmayacağım” laflarıyla korkup ağladığım zamanlar oldu. Akıbetimin diğer kızlar gibi olmasından, okutulmamaktan, evde görücü bekleyip ev işi ve el işi yapmak dışında başka bir şey yapmayan biri olmaktan o zamanlarda da çok korkmuştum. Normalde istemediğim bir şeydi zaten, üstüne bir de başka hayatlar yaşayan insanlar görmüştüm, tv’de de görüyordum ama gerçek hayatta görmek bambaşka bir şey. Böyle bir hayata mahkum olmak istemiyordum elbette. Bu sırada sürekli, sen kızsın, diyerek bastırıldığımdan dolayı kendimi ispatlama çabasına girdim; bunu erkekleşerek yaptım. Gücümü göstermek için sınıftaki oğlanlara şiddet uyguluyordum, erkek gibi davranıyor ve giyiniyordum. Ancak yıllar sonra bu davranışımın aslında ispat çabası olduğunu anladım. Keşke erkek olsaydım, diyordum oysa ben kız olmaktan memnundum ki, sadece erkeklerin hakkına sahip olmak istemiştim. Kendi dişiliğim ve bedenimle barışmak da daha yeni yeni başarabildiğim bir şey. 

 6. veya 7. sınıftaydım; amcam bana artık “büyüdüğümü” ve aile toplantılarında başımı kapatmam gerektiğini söyledi. Oysa büyüdüysem bu kararı verecek kişi ben olmalıyım değil mi? Ama hayır, öyle olmadı. İtiraz etmeden kapandım. Sadece onların yanında kapalıydım başta. Ortaokulu bitirdiğim günün ertesi bu sefer babam bana temelli kapanmamı söyledi, ben de kapandım. İtiraz etmedim, diyorum çünkü itiraz etme gibi bir hakkım olduğunu düşünmüyordum ve ben bu gerçekle büyümüştüm, aksinin olabileceği ihtimali aklımın ucundan geçmemişti.

 Liseye geçtim. En büyük şansım olduğunu söyleyebilirim bunun. Abilerim okumuş ve nispeten açık görüşlü insanlardı, o zamanlar lise zorunlu diye bir söylenti de çıkmıştı ve ben okuyabilmiştim. Şaşırdığım tek şey şu; ailem beni karma bir okula göndermişti. Evimizden beş dakika uzaklıkta olmasının etkisi vardı tabii. Lisenin ilk yılı dinimi sorgulamaya başladım; küçükken de bana mantıklı gelmeyen tarafları vardı ama çocuk halimle cehennemde yanma korkusundan dile getiremiyordum. 9. sınıfın sonunda inanmayı bıraktım. İnanmayı bıraktım deyince bir çırpıda olan bir şeymiş gibi geliyor kulağa ama hayır, öyle değildi. Benim ciddi şekilde intihar etmeyi ilk defa düşündüğüm bir süreçti. Çünkü eğer dinden çıkarsam sonsuza kadar cehennemde yanmaktan korkuyordum. Ama diğer yandan mantığım da bunu kabul etmiyordu. Sözel olarak itiraf edememiştim, bu yüzden, tam olarak inanmayı bırakmadım, şimdi intihar edersem cehenneme giderim, günahımın cezasını çekerim ama en sonunda yine cennete girebilirim, diyordum. Şu an anlatırken, hele bir de bu tabirleri kullanırken gülüyorum ama o zamanlar intihara meyilli halimle baya acınasıydım. İnanmayı neredeyse bırakmışken İslam’ı tam anlamıyla öğrenmem gerektiğini düşündüm. Hem ailemden uzaklaşmak hem de İslam’ı her şeyiyle öğrenmek adına yatılı kursa göndermeleri için ısrar ettim aileme. Gönderdiler; ikinci günün gecesi ağlayarak babamı çağırdım, üçüncü günün sabahı da kurstan ayrıldım. O yaz annem sürekli eziyet etmişti bana psikolojik olarak, kursu bıraktım diye. O yaz tatili artık kabullendim inanmadığımı. Bir anlığına kendimi özgür hissetmiştim, ta ki İslam ibadetlerine zorlandığım gerçeği yüzüme çarpana kadar; zaten istemediğim şey, benim için artık bir işkenceye dönüşmüştü. Bu dönemde özgüvenim büyük hasar gördü, zaten yoktu da bu tuzu biberi oldu. Dışarıdan dindar biri olarak görünüyordum, insanların beni böyle görüp yargılamalarını -kötü anlamdaki yargılama değil- istemiyordum. İnsanların benim müslüman olduğumu düşünmelerini istemiyordum. Zaten görüşlerimi açıkladığımda -pek dilini tutamayan bir insanım- ortada bir tezatlık olduğu belli oluyordu, bu sefer de: “Eee neden kapalısın o zaman?” soruları özgüvenime ket vuruyordu. Bunu utanmadan söylemek de zamanımı aldı: “Çünkü ailem böyle istedi” diyebilmek…

 Şu an on dokuz yaşındayım, ikinci denememde, bu yıl üniversiteye yerleşeceğim. Aslında geçen yıl ailemden kaçmak gibi bir hayale kapılmıştım, 15 yaşımdan beri liseyi bitirdiğim yaz ailemden kaçmayı planlıyordum zaten. Lisenin son iki yılını da neredeyse bütün harçlığımı biriktirerek geçirdim. Bir şekilde o paranın bir kısmı elimden gitti. Vakit gelip çattığında da gerçekler yüzüme çarptı ve buna cesaret edemedim. Sınava tekrar hazırlandım ve şu an inanamadığım bir şekilde onların olmadığı bir yere, başka bir şehre yerleşeceğim. Bu da şaşırdığım başka bir nokta; geçen yıl izin vermemişlerdi çünkü. Her ne kadar istemesem de maddi anlamda kendimi toparlayabilecek bir süreye ihtiyacım var. Onlara maddi anlamda ihtiyacım olmadığı zaman da onlarla bağımı koparmayı planlıyorum. Bu süre zarfında da istedikleri şekilde davranmaya devam etmeliyim tabii.

 Bu hikayenin daha çok fazla teferruatı var ama bu kadarını anlatmayı uygun gördüm. Umarım bir gün karşınıza özgür bir şekilde çıkma imkanı bulurum. Umarım bir gün hepimiz kendimiz olma imkanı buluruz. 

(Görsel: Edvard Munch)

“Dişiliğim ve bedenimle barışmak daha yeni başarabildiğim bir şey.” için 12 yanıt

  1. Öncelikle bu yorumun bu değerli yazıyla bir ilişiği yoktur. İnternetteki bir kişiye yanıt olarak yazdığım yorumu göreceğini umarak buraya yapıştırıyorum.
    ”Sosyal medya kullanmadığım için yanıt veremediğim ve Yalnız Yürümeyeceksin platformunun Twitter hesabına bakarken adımı arattım ve Naz adında @mutluket adresi (sosyal medyaya fazlasıyla uzağım, siz ne diyorsunuz bu kısma bilmiyorum) olan kişi benim hakkımda şunu demiş (kopyalıyorum):
    ”Yalnız yurumeyeceksinin tum postlarina yorum atan deist eleman senden cok can sikici solcu vibe i aliyorum dostum…. ins yaniltirsin beni….”
    Vibe sözlüğe göre ”belirli bir his, hareket/davranış” demekmiş. Hangi anlamda kullandın bilmiyorum. Ancak burayı okuyorsan merhaba öncelikle. Olur da görmezsen diye yeni atılan mektuplardan birisine de bu iletiyi kopyalayacağım çünkü görmeni istiyorum. Kendimi sağcı-solcu diye betimlemiyorum ancak solcu değilim. Seni yanılttım herhalde. Siyasi görüşüm önemli değil. Burada önemli olan hepimizin bazı acılar çekmiş veya çekiyor olması. Amacım kimsenin inançlarını yargılamak, kimseyi üzmek, tepki çekmek veya üzülmek değil. Ben çoğunuzdan genç birisiyim. Heyecanıma bağlı olarak bazen sert eleştiri yapıyor olabilirim ancak bu heyecanımın nedeni sizlere yapılan kötülüklerin bende öfke doğurması. Kimseyi üzmek istemem. Madem bu şekilde hoş karşılanmıyorum mektupları sadece okuyup geçebilirim ancak birilerine yardımcı olduğumu biliyorum. Geri dönütler aldım. Belki adımı değiştiririm veya destek yorumları dışında bir şey yazmam. Özgür hissedebildiğim tek ortam burasıydı. Ancak anlıyorum ki hiçbir insan hiçbir yerde ve hiçbir zaman istediği kadar özgür olamayacak. Haklısınız, bunların yeri burası değil ancak içime atmak beni de yoruyor. Erkek olduğum ve haliyle başımı da örtmediğim için buraya mektup gönderemiyorum. Ama içimi dökecek kimsem yok diyebilirim. Biraz anlayış bekledim sadece. Olur da bu iletiyi birisi görecek olursa yukarıda adını verdiğim kişiye ulaşıp ona bu yazdığımı gönderirse sevinirim.”

    • Sayın deist eleman, bu platformdaki kadınları desteklemenizi takdir ediyorum, sağcı veya solcu olduğunuzu düşünmedim ben, twit de atmadım sizle ilgili, ama açıkçası insanları dinden döndürme çabanıza, dinle ilgili en ufak kafa karışıklığı yaşadığını belirten mektuba bile “tamamen özgür olacaksın, din olmadığını anlayacaksın, dindarlar özgür düşünemez, bak şunu oku nolur sen de anlayacaksın” tarzında şeyler yazıp durmanızla özgür hissetmeniz arasında bağlantı yok. Aksine zor zamanlar yaşayan ve yeni bir kimlik geliştirmeye çalışan kadınlar için bir manüplasyon bu. İnanma eylemini kötü ve değersiz gösteren söylemleri desteklemek, önermek ailesi tarafından zorlanan bir kadına yardım etmek değil. Özgür hissedebilidiğiniz tek platform neden burası onu da anlamış değilim, bu platforma yazanlar başka platformlarda da var, neden durmadan burdasınız, ve zor durumdaki kadınlara önce onları anladığınızı hissettirip sonra dini bırakmanın daha iyi olacağını tembihliyorsunuz? deistlik dinini burda yayma çabanızı da hoş karşılamadığımı da belirtmiş oldum böylece. Ben dahil herkes din baskısına bir şekilde maruz kalıp, bunun acısını çekiyoruz, bunu yaşayan sadece siz değilsiniz, yardım etme maskesi altında insanlara gizlice propaganda yapmanız, sonra “özgür hissettiğim tek yer de burasıydı” diyerek duygu sömürüsü yapmanız beni üzdü. Dikkat edersiniz ki hiçbirimiz istediğimiz her şeyi söyleyip onun propagandasını olur olmaz yapabilecek kadar özgür değiliz. Umarım daha az baskı altında, inanmanın da inanmamanın da aşağılanmadığı toplumlarda yaşarız ilerde. Nasıl benim bu yazıda düşüncelerimi anlatırken uygun üslüpla yazmam gerekiyorsa sizin de bu platformda insanların inandığı şeye müdahale etmemeniz ve onlara kendi inandıklarıyla saygı duymanız gerekiyor.

      • Değerli Bilge, öncelikle eleştirilerinde katıldığım yerler var. Ancak senden şuna dikkat etmeni istiyorum: dini sorguluyorum veya dinden çıktım demeyen hiç kimseye dinle ilgili yorum yapmadım. Aynı kişi mesela ben ”x” görüşüne yöneldim dese ve ben de o görüş hakkında kaynaklardan haberdar olsam ona bunları önerirdim. İstiyorum ki sorgulamaları düşünce düzeyinde kalmasın, ellerinde numara numara ayet ve hadis olsun. Demek istediğim, fikirlerinin altını bilgiyle doldursunlar. Sizi üzdüğüm için kusura bakmayın. Sosyal medyaya tamamen karşı birisi olduğum ve internetle ilişiğim oyun ve bilgi temelli şeyler dışında olmadığı için burada özgür hissediyorum. Ancak bir yönde daha haklısınız, bunun için ayrı forumlar var. Adını vermek istemiyorum. O forumlara yöneleceğim. Amacım kimseyi üzmek, kafasını karıştırmak, baskı altında tutmak, eleştirdiğim şeyleri yaşatmak değil. Aksine, buradan birçok kişiye mail yoluyla destek oluyorum. Kesinlikle inançlardan söz etmiyorum. Ancak bize bunu neden yapıyorlar sorusunun yanıtı olan ayetleri vermemek gerçeği saptırmak değil midir? Bir konuda da siz beni üzdünüz gerçekten. Alıntılıyorum: ”-özgür hissettiğim tek yer de burasıydı- diyerek duygu sömürüsü yapmanız” kısmı beni açıkçası incitti. Kendimi sadece dik duruşuma adadım. Kimse için yalan söylemedim, yalana ortak olmadım, kimseyi kandırmadım, kendi fikirlerimi vermek için yalan yanlış veya sahte bir destek vermedim. Burada her ne yazdıysam sadece içimden gelenlerdir. Dozu kaçmış olanlar bile içimden gelmiştir.
        Alıntılıyorum: “tamamen özgür olacaksın, din olmadığını anlayacaksın, dindarlar özgür düşünemez, bak şunu oku nolur sen de anlayacaksın” ben böyle bir şeyi nerede söyledim? Yukarıda da belirttim, sadece inanmayanlar veya sorgulayanlara yazıyorum kaynakları. Verdiğim ayet inandığınız kitaptan üstelik. Ayet verdiğim için beni eleştirmek yerine o ayetleri okusanız daha iyi olurdu. Bunu da sakın o ”zorlama” ısrarlarımdan sanmayın. Belki yeri değildir, doğrudur. Sizin düşünceniz ve buna saygı duymak zorunda olmadığım halde saygı duyuyorum. Yine söylüyorum, kimsenin inancıyla bir derdim yok. Kaldı ki ben bir erkeğim, inanıp 4 eş, 72 huri, sınırsız cariye ve cennette tomurcuk göğüslü (Nebe 33) kızlar alabilirim. Bunları reddetmek sizce de garip değil mi? Amacım tepki çekmek veya tanınmak asla değil. Hatta internette adım, takma adım, benimle ilgili hiçbir şey geçmesin diye çabalıyorum. Ama tepki çekince veya herkese ”destek” olmaya çalışınca göze görünür hale geliyor. Onlarca mektupta sadece benim yorumum var. Birilerinin size destek vermesi lazım diye düşünüyorum Bilge Hanım. Bu benim işim mi? Hayır. Ama size bunu yaşatanlar ekseriyetle erkekler ve size hepsinin aynı olmadığını da göstermek istiyorum. Beni yanlış anlamayacağınızı umuyorum. Saygılarımla, esen kalın.

      • Teşekkürler sevgili bilge, nihayet birisi bunu söylemiş. İnsanlar bir arayış ve sorgulama içerisindeyken bu kez de doğrusunun kendi söylediği olduğunu savunan bir deist elemanın onları bu şekilde yönlendirmesi doğru mu yani? Burası öyle bir site değil, bunun masuma ne olduğunu savunuyorsa kendini kandırıyor.

        • Görüyorum ki aramızda fena bir iletişim sıkıntısı var. Sizin söylediklerinize anlayış gösterip kendimi eleştirirken neden benim yazdığım zerre umurunuzda olmuyor? Olmak zorunda değil tabii, ancak açıklamayı çok kez yaptığım halde neden aynı yorumlar geliyor anlayamıyorum. Çok rahatsız oluyorsanız adımı görünce okumadan geçebilirsiniz. Kendimi bir şey sandığım yok fakat sizdeki ön yargının büyüklüğünden eminim.

  2. Hangi üniversiteye yerleşeceksin? Ben de bu yıl yerleşiyorum ve açılacağım. Ekonomik özgürlüğünü kazanmayı beklemek yerine onların haberi olmadan açılsan? Ben öyle yapacağım çünkü ne zaman öleceğimi bilmiyorum ve ömrüm geçiyor.

  3. Değerli Cesur Kadın, öncelikle erkek egemen toplumda bu baskılara maruz kaldığın için aptal hemcinslerim adına senden özür dilerim. Başka bir şehirde üniversite okuman muhteşem bir deneyim olacak senin için. Ben de kendi görüşüme uygun bir şehre gitmiştim okumak için ve memnun kalmıştım. 4 yıllık bir bölüm kazandığını varsayıyorum ve dediğine göre açılmak için en az 5 yıl beklemen gerek. Aslında gerekmiyor. Buradaki dostlarımızın en büyük hatası bu. Anlıyorum korkuyorsunuz ama zaman sizin gücünüzü azaltır sadece. Ailenin seni üniversiteden alacağını sanmıyorum. Yapamazlar da. Devlet yurdu çıkarsa oraya yerleş mutlaka. Böylece yaz tatillerinde de eve gitmeyebilirsin. Bir işe girmeye çalış. Elinde mutlaka paran olsun. Göndermeyi gerçekten isterdim ancak durumumun senden iyi olmadığına emin olabilirsin. Okula girmeden başını açmanı öneririm. 5 yıl daha beklemek seni mahveder. Eğer otobüsle gideceksen otobüste aç. Bir şekilde üniversitedekiler seni kapalı görürse senin işin zorlaşabilir. Ailenle bağlarını kopartmaktan söz ediyorsun. Yapabilirsin. Yaşın 19. Özgürsün. O yüzden ailen gittiği anda özgür kalmanı öneriyorum. Elinde para oldukça sana hiçbir yaptırım uygulayamazlar. Güzel haberlerini bekliyoruz.

  4. merhaba deist eleman nerdeyse bu platformdaki bütün yazıları destekliyorsun bu çok güzel bende sürekli yazılanları ve senin yorumunu okuyorum insanların seni kötü olarak algılaması sinirimi bozdu buraya daha bir yazı paylaşmadım çünkü 15 yaşındayım ve güzel bir sonu olmasını bekliyorum keşke seninle tanışma fırsatım olsaydı düşüncelerine hayranım.

  5. Gercekten aglayarak okudum bu yaziyi cunku asiri kendimi buldum ve halimize uzuldum sen hedefine ulasmak uzeresin umarim ozgurlluk hiccc pesini birakmaz ben de senin gibi dilimi tutamadigim icin cok sıkıntilar cekiyorum benimde hedefim uniye gidip ailemi terketmek pahasina da olsa ozgurlugume kavusmak bu sene bizim senemiz olur umarim.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir