Merhabalar.
Modern diyebileceğim insanların olduğu bir şehirde, muhafazakar bir ailenin korkak bir çocuğu olarak dünyaya geldim. Allah ve peygamber sevgisi ile büyütüldüm. Kuran kurslarına gittim her sene. Dinimi çok seviyordum, gerçekten. 10 yaşımdayken 5 vakit namaz kılmaya başlamıştım.
Ailem, ortaokuldayken “Ne zaman kapanacaksın?” sorusunu sormaya başladı. Kapanmayı o zaman da pek istemiyordum. Fakat kapanmazsam Allah’ın ve ailemin beni sevmeyeceğini düşünüyordum. Dolayısıyla o zamanlar bana uzak bir tarihmiş gibi gelen ancak ailemin kabul edeceği ve artık sormayı bırakacağı bir tarihe erteledim tesettürü: “Liseye geçmeden önceki yaz tatili.” O gün geldi, kapandım. Kesinlikle mutlu değildim ama Allah’ın ve ailemin beni sevmesi için bunu yapmak zorundaydım.
Bir karar aldım: Eğer kapandıysam dinimi iyi bilmeli ve iyi yaşamalıydım. Bunun için ise Kuran’ı “Türkçe” olarak okumalıydım. Bu kararın hayatımı tamamen değiştireceğini bilmiyordum. Okudum, çok okudum. Fakat bir sorun vardı. Sevgi ve felsefeyle örülü cümlelerin olmasını beklediğim bu kitapta kadınlara, müslüman olmayanlara karşı keskin bir nefret dili vardı. “Bu cümlelerin farklı bir anlamı olmalı. Ben anlayamıyorum.” diye düşündüm hep. Sonra karşıma o ayet çıktı: “Ahzab 50” Tam anlamıyla delirdim. Buna bir açıklama getiremezdim. Hemen bilgisayarı kapattım ve yattım. Düşündüm. “O orada olmasaydı nasıl olurdu?” Ailemin iğrenç insanlar olarak tarif ettiği ateistler haklıysa, kaybettiğimiz sevdiklerimizi gerçekten bir daha hiç göremeyeceksek, öldükten sonra tamamen yok olacaksak… Gözlerimden yaşlar dökülürken yapabileceğim tek şeyi yaptım: Var olduğundan şüphe duyduğum bir Tanrı’ya, var olması için dua ettim. O gece uyuyamadım. ,
Aradan aylar geçti. Hep okudum, dinledim, dua ettim. Bilim insanlarının, filozofların dünya görüşlerini araştırdım. Geri dönüşü yoktu, onu kaybetmiştim. Agnostisizm felsefesini benimsedim. Ailem de değişimi fark etmiş olmalıydı ki daha da sıkıştırmaya başladılar. “Namazlarını gerçekten tam kılıyor musun? Kardeşine mi özeneceksin? Bize yalan mı söylüyorsun?” Evet yalan söylüyordum. Zorundaydım. Büyük kardeşim onların düşüncelerine karşı çıktığında ona yaptıklarını, söylediklerini gördükten sonra zorundaydım. 3. yılımdayım. 3 yıl önce bu günlerde yaşananları anlattım sizlere.
Bekliyorum. Evden ayrılacağım, üniversiteye geçeceğim, kurtulacağım. O zaman nihayet kendim olacağım.
**Yazıyla beraber paylaştığımız görselin kime ait olduğunu bulamadık. Biliyorsanız kaynağıyla beraber yorum bırakabilirsiniz.